Translation of "Bildiğin" in English

0.006 sec.

Examples of using "Bildiğin" in a sentence and their english translations:

Bu bildiğin ilkellik işte

this is the primitive you know

Bildiğin biri yok mu?

Isn't there anyone you know?

Bildiğin her şeyi biliyoruz.

We know everything you know.

Senin bildiğin kadarını biliyorum.

I know as much as you do.

Bildiğin şeyi ona anlat.

Tell her what you know.

Kuralları bildiğin zaman çok kolay.

It's so easy when you know the rules.

Senin bildiğin kadar az biliyorum.

I know as little as you do.

Bildiğin her şeyi bilmek istiyorum.

- I want to know everything you know.
- I want to know everything that you know.

Bildiğin şey sana zarar veremez.

What you know cannot hurt you.

Bu bildiğin bir bölge mi?

Is that an area you are familiar with?

Bildiğin her şeyi Tom'a söyle.

Tell Tom everything you know.

Onlara bildiğin her şeyi söyle.

Tell them everything you know.

Ona bildiğin her şeyi söyle.

Tell him everything you know.

Bildiğin her şeyi bize anlat.

Tell us everything you know.

Bildiğin her şeyi bana söyle.

Tell me everything you know.

Bildiğin her şeyi dışarı çıkar.

Throw out everything you know.

Bildiğin birisi saksofon çalıyor mu?

Does anyone you know play the saxophone?

Bana Tom'un telefon numarasını bildiğin söylendi.

I was told that you know Tom's telephone number.

Bildiğin her şeyi neden bize söylemedin?

Why didn't you tell us everything you know?

Tom senin bildiğin şarkıları söyledi mi?

Did Tom sing any songs you knew?

Bana zaten cevaplarını bildiğin soruları soruyorsun.

You're asking me questions you already know the answers to.

Senin bildiğin kadar çok bildiğimi düşünüyorum.

- I think I know as much as you.
- I think I know as much as you do.
- I think that I know as much as you do.

Sadece bana bildiğin her şeyi söyle.

Just tell me everything you know.

Keşke senin bildiğin kadar çok bilsem.

I wish I knew as much as you do.

Bir halt bildiğin yok Tom Jackson.

You know nothing, Tom Jackson.

"Senin de bildiğin gibi, vitilargon olmasaydı" dedi--

"You know, if you didn't have 'vitilargo'" --

Zaten bildiğin şeyleri tekrarlayarak seni sıkmak istemiyorum.

I don't want to bore you by repeating things you already know.

Bana sadece Tom hakkında bildiğin şeyi söyle.

Just tell me what you know about Tom.

Benim söylemek istediğim şarkı senin bildiğin şarkı.

The song I want to sing is one that you know.

Bana onların hakkında bir şeyler bildiğin söylendi.

I was told you had some news about them.

Tom'un senin bildiğin bir düşmanı var mıydı?

Did Tom have any enemies you know of?

Durum hakkında bildiğin her şeyi bana söyle.

Tell me everything you know about the situation.

Olanlar hakkında bildiğin her şeyi bana söyle.

Tell me everything you know about what happened.

Tom hakkında bildiğin her şeyi bana söyle.

Tell me everything you know about Tom.

Bana onun hakkında bildiğin her şeyi anlat.

Tell me everything you know about him.

Onun hakkında bildiğin her şeyi bana anlat.

Tell me everything you know about her.

- Bu sadece yüz kızartıcı.
- Bildiğin utanç verici.

This is simply embarrassing.

- Hiçbir şey bilmiyorsun.
- Bir şey bildiğin yok.

You know nothing.

Durum hakkında bildiğin her şeyi bilmemiz gerekiyor.

We need to know everything that you know about the situation.

Bunun hakkında bildiğin her şeyi bana söyle.

- Tell me everything you know about this.
- Tell me everything you know about that.

Benim konserim hakkında bildiğin her şeyi söyle.

Tell everyone you know about my concert.

Sorun hakkında bildiğin her şeyi bize anlat.

Tell us everything you know about the problem.

Benim hakkımda çok şey bildiğin gerçeğini sevmiyorum.

I don't like the fact that you know so much about me.

RH: Bildiğin üzere ilk şirketim-- sürece çok saplantılıydık.

RH: Well, you know, my first company -- we were very process obsessed.

Çok az bildiğin bir dilde cümle kurmak zordur.

It is hard to make a sentence in a language that you know very little about.

Tom hakkında bildiğin her şeyi bana söylemeni istiyorum.

I want you to tell me everything you know about Tom.

Onun hakkında bildiğin her şeyi bana söylemeni istiyorum.

I want you to tell me everything you know about that.

- Kafana göre takıl Tom.
- Bildiğin gibi yap Tom.

Have it your own way, Tom.

Tom hakkında bildiğin her şeyi bize söylemeni öneriyorum.

I suggest you tell us everything you know about Tom.

Öylesine yapabilirsin,bu nasıl yapıldığını bildiğin anlamına gelmez.

Just because you can, doesn't mean you know how.

Fransızca konuşmayı nasıl bildiğin hakkında hiçbir fikrim yoktu.

- I had no idea you knew how to speak French.
- I had no idea that you knew how to speak French.

Niçin Tom hakkında bildiğin her şeyi bana anlatmıyorsun?

Why don't you tell me everything you know about Tom?

O konu hakkında bildiğin her şeyi bize anlat.

Tell us everything you know about that matter.

Lütfen onun hakkında bildiğin her şeyi bana söyle.

Please tell me everything you know about that.

Ne olduğu hakkında bildiğin her şeyi bize anlat.

Tell us everything you know about what's been happening.

Ne olduğu hakkında bildiğin şeyi bana söylemeni istiyorum.

I need you to tell me what you know about what happened.

Ne olduğu hakkında bildiğin her şeyi bana söylemeni istiyorum.

I want you to tell me everything you know about what's happening.

Bildiğin gibi, işimi kaybettim, bu yüzden geçinmekte sıkıntı yaşıyorum.

As you know, I've lost my job, so I'm having trouble making ends meet.

- Bu tam senin dişine göre.
- Bu senin bildiğin bir iş.

It's right up your alley.

Bize yardım etmek için en iyi yollardan biri bildiğin yabancı bir dilden kendi ana diline ya da bildiğin en iyi dile çeviri yapmaktır.

One of the best ways to help us is to translate from a foreign language you know into your own native language or strongest language.

Bildiğin gibi, işimi kaybettim, bu yüzden bütün faturalarımı ödemekte sorun yaşıyorum.

As you know, I've lost my job, so I'm having trouble paying all my bills.

Bir an önce onu kullanmak istediğimi bildiğin halde niçin tavuğu böyle alması zor bir yere koydun?

Why did you put the chicken in such a difficult place to get when you knew that I wanted to use it right away?

- Eğer bu cümleyi okuyabiliyorsan, bu okumayı bildiğin içindir.
- Eğer bu cümleyi okuyabiliyorsanız, bu okumayı bildiğiniz içindir.

If you can read this sentence, it's because you know how to read.

- Ev vizesi yapan bir doktor tanıyor musun?
- Bildiğin, muayene için eve gelen bir doktor var mı?

Do you know a doctor who makes house calls?

Duyduğun her şeye inanma! Gördüğün her şeyi isteme! Bildiğin her şeyi söyleme! İstediğin her şeyi yapma!

Don't believe everything you hear! Don't like everything you see! Don't say everything you know! Don't do everything you want!

- Tom'un büyüdüğü yer hakkında bütün bildiklerini bize anlat.
- Tom'un büyüdüğü yer hakkında bildiğin her şeyi bize anlat.

Tell us everything you know about where Tom grew up.

- Onu nasıl yapacağını bildiğin hakkında hiçbir fikrim yoktu.
- Bunu yapabildiğini bilmiyordum.
- Bunu yapabildiğin hakkında hiçbir fikrim yoktu.
- Bunu yapabileceğin hakkında hiçbir fikrim yoktu.

I had no idea you knew how to do that.