Translation of "Anlayabilir" in English

Anlayabilir ama konuşamaz.

He can understand but can't talk.

Onlar beni anlayabilir.

They can understand me.

Tom, Fransızcayı anlayabilir.

Tom can understand French.

Tom seni anlayabilir.

Tom can understand you.

Tom bizi anlayabilir.

Tom can understand us.

Beni anlayabilir misin?

Can you understand me?

Fransızca anlayabilir misin?

Can you understand French?

Tom Fransızca anlayabilir.

Tom might understand French.

Sami onu anlayabilir.

Sami can understand that.

İnsanlar aslında onları anlayabilir.

People can actually understand them.

O anlayabilir ama konuşamaz.

He can understand but he can't speak.

Çocuklar bile onu anlayabilir.

Even children can understand it.

Bu dili anlayabilir misin?

Can you understand this language?

Bazı insanlar beni anlayabilir.

Some people can understand me.

Tom bile Fransızca anlayabilir.

Even Tom can understand French.

Tom muhtemelen Fransızca'yı anlayabilir.

Tom can probably understand French.

Tom muhtemelen bunu anlayabilir.

Tom can probably understand this.

Çocuklar bile bu kitabı anlayabilir.

Even children can understand this book.

Bir çocuk bile onu anlayabilir.

- Even a child can understand that.
- Even a child can understand it.

Ben bunu anlayabiliyorsam, herkes anlayabilir.

If I can understand it, anyone can.

Köpeğim Esperanto anlayabilir ama konuşamaz.

- My dog can understand Esperanto but cannot speak it.
- My dog can understand Esperanto but can't speak it.

Ortalama zekada birisi bunu anlayabilir.

A person with average intelligence would understand that.

Tom Fransızca konuşursa anlayabilir misin?

Can you find out if Tom speaks French?

Bir müzisyen seslerdeki küçük farkları anlayabilir.

A musician can appreciate small differences in sounds.

Ne demek istediğimi daha sonra anlayabilir.

- She may realize later on what I meant.
- She may realize later what I meant.

Çocuk olmasına rağmen, onun hikayesini anlayabilir.

Even though he's a child, he can understand her story.

Tom Mary'nin sorununu bir ölçüde anlayabilir.

Tom can understand Mary's problem to some extent.

O, onun söylediği her şeyi anlayabilir.

- He can understand everything she is saying.
- He can understand everything she's saying.

Belki de Tom bunun nasıl onarılacağını anlayabilir.

Maybe Tom can figure out how to fix this.

O, öyle bir aptal değil fakat onu anlayabilir.

He is not such a fool but he can understand it.

Maria daha yavaş konuşursa, insanlar onu daha iyi anlayabilir.

If Maria spoke less hastily, people would be able to understand her better.

Bütün bu gürültüye neyin sebep olduğunu bulabilip bulamayacağını anlayabilir misin?

Would you see if you could find out what's causing all that noise?

- Herhangi biri onu görebilir.
- Biri onu görebilir.
- Herkes bunu anlayabilir.

Anyone can see that.

Tom biraz daha yavaş konuşursa, insanlar onu daha iyi anlayabilir.

If Tom spoke a little slower, people would be able to understand him better.

Tom, Fransızca'yı oldukça iyi anlayabilir, ama onu çok iyi konuşmuyor.

Tom may understand French fairly well, but doesn't speak it so well.

- Teorilerini pek az insan anlayabilmektedir.
- Onun teorilerini çok az sayıda insan anlayabilir.

Few people are able to understand his theories.