Translation of "Onları" in Polish

0.017 sec.

Examples of using "Onları" in a sentence and their polish translations:

- Onları yenmedik.
- Onları dövmedik.

Nie pobiliśmy ich.

...onları öldürebilir.

może je zabić.

Onları bilgilendirmeliyiz.

Musimy ich poinformować.

Onları durdur.

Zatrzymaj ich.

Onları tut.

Zatrzymać je.

Onları attık.

Wyrzuciliśmy je.

Onları anlamıyorum.

Nie rozumiem ich.

Onları biliyorum.

- Znam ich.
- Znam je.

Onları kurtaracağız.

- Uratujemy ich.
- Uratujemy je.

Onları suçlayamayız.

Nie możemy ich winić.

Onları izliyorum.

Obserwowałem ich.

Onları kandırdık.

- Oszukaliśmy ich.
- Oszukałyśmy ich.

Onları dinledim.

Posłuchałem ich.

Onları ağlattın.

- Doprowadziłeś ich do płaczu.
- Doprowadziliście je do płaczu.

Onları tanımıyorum.

Nie znam ich.

Onları durdurmayacağız.

Nie będziemy ich zatrzymywać.

Onları bilmek istiyorsan onları sana anlatabilirim.

Mogę zdradzić ci wszystkie szczegóły, jeśli chcesz je znać.

çünkü onları ölçemezsiniz.

bo nie da się ich zmierzyć.

Toplumun onları istemediklerini,

że społeczeństwo ich nie chce,

Onları görerek yakalayamaz.

Wzrok nie pomoże mu ich złapać.

Onları buradan çıkarın.

Zabierz ich stąd!

Onları görmek istiyorum!

Chciałbym ją zobaczyć!

Onları nerede yaktın?

Gdzie je spaliłeś?

Onları yenmeye çalışıyoruz.

Próbujemy ich pokonać.

O, onları sever.

On ich kocha.

Tom, onları dinleme.

Tom, nie słuchaj ich!

Onları havaalanında bıraktım.

Podrzuciłem ich na lotnisko.

Tom onları seviyor.

Tom ich lubi.

Ben onları saklamadım.

- Nie odłożyłem ich.
- Nie odkładałam ich.
- Nie odłożyłam ich.
- Nie odkładałem ich.

Onları dışarıya atacağım.

- Zamierzam je wyrzucić.
- Zamierzam ich wyrzucić.

Onları hastaneye götürüyorum.

Zabieram ich do szpitala.

Onları kim gönderdi?

- Kto ich przysłał?
- Kto je przysłał?

Onları özlemiyor musun?

Nie tęsknisz za nimi?

Onları bilmiyor musunuz?

Nie znasz ich?

Onları tanıdığını düşündüm.

Myślałem, że ich znasz.

Tom onları öldürdü.

Tom ich zabił.

Onları nasıl tanımlarsınız?

Jak byś ich opisał?

Ben onları öldürdüm.

- Zabiłem ich.
- Zabiłam ich.

Onları çaldın mı?

- Ukradłeś je?
- Ukradliście je?
- Ukradłyście je?

O, onları seviyor.

On ich kocha.

Onları tanıyor musun?

Znasz ich?

O onları durduramaz.

Nie może ich powstrzymać.

Bakın, onları böyle bırakacağız.

Zostawimy je tutaj.

Onları yemek olarak kullanır

by użyć ich jako przynęty.

Onları yem olarak kullanır

by użyć ich jako przynęty.

Onları ne için cezalandırıyorsun?

Za co ich karasz?

Sadece onları orada bırakın.

Po prostu je tam zostaw.

Onları tuzlu suda yıkadık.

Umyliśmy je w słonej wodzie.

Biz onları sessiz tuttuk.

Staraliśmy się, żeby były cicho.

Diğerleri onları burada istemiyor.

Pozostali ich tu nie chcą.

Neden onları görmeye gitmiyorsun?

- Dlaczego nie pójdziesz ich zobaczyć?
- Dlaczego nie pójdziecie ich zobaczyć?

Onları gerçekten seviyor musun?

- Czy naprawdę ich kochasz?
- Czy ty naprawdę je kochasz?

Biz sadece onları kovamayız.

- Nie możemy ich tak po prostu zwolnić.
- Nie możemy ich tak po prostu wylać.
- Nie możemy ich tak po prostu wywalić.

Onları nerede bulabileceğini biliyorum.

Wiem, gdzie możesz ich znaleźć.

Onları bulacaksın, değil mi?

- Znajdziesz ich, prawda?
- Znajdziecie ich, prawda?

Onları yakında ziyaret edeceğiz.

Niedługo ich odwiedzimy.

Silahlı adamlar onları bekliyorlardı.

Czekali na nich faceci z bronią.

Zaten onları test ettim.

- Już je wypróbowałem.
- Już ich przetestowałem.

Onları ne zaman aldın?

- Kiedy je kupiłeś?
- Kiedy je kupiliście?
- Kiedy je kupiłyście?

- Yarın geri döndüğümde onları arayacağım.
- Geri döndüğümde onları yarın ararım.

Zadzwonię do nich jutro kiedy wrócę.

Sebzeleri yeme yerine, o, onları bir doğrayıcıya koyar ve onları içer.

Zamiast jeść warzywa, wkłada je do blendera i wypija.

Onları zeki görünmek için taktım,

Założyłem je, żeby wyglądać mądrze,

Onları evrenimizin işitsel turuna çıkarıyorum,

na audio wycieczkę po wszechświecie,

Onları aşan tek tür biziz,

Jesteśmy jedynym gatunkiem, który to osiągnął.

Peki onları nasıl öldürüp yiyor?

Jakim cudem je zabija i zjada?

Onları yurt dışından almak zorundayız.

Musimy je kupować zagranicą.

Onları ikna etmeye çalışmak saçma.

Nie ma co ich przekonywać.

O onları elmaları çalarken yakaladı.

On złapał ich jak kradli jabłka.

Ona onları okuyabilip okuyamayacağımı sordum.

Zapytałam go czy mogę je przeczytać.

Onları hiç böyle meşgul görmedim.

Nigdy nie widziałem ich tak zajętych.

Ben onları asla tekrar dinlemeyeceğim.

Nigdy już ich nie posłucham.

Onları akşam yemeğinde görmedin mi?

Nie widziałeś ich na kolacji?

Birkaç dakika önce onları gördüm.

Widziałem ich kilka minut temu.

Sizden biri onları tanıyor mu?

Czy ktoś z was ich zna?

Senin onları tanıdığını fark etmedim.

Nie zdawałem sobie sprawy, że ich znasz.

Katildi çünkü onları ölümüne bunaltacaktı.

Zabójcza dlatego, że zanudziłaby ich na śmierć.

Bulaşıkları yıkadı ve onları kuruladı.

Umyła naczynia i wytarła je.

Onları kasaba kütüphanesinden ödünç aldım.

- Wypożyczyłem je w miejskiej bibliotece.
- Pożyczyłem je z miejskiej biblioteki.

Diğerleri için ilerleme fikri onları ürpertiyor.

Innych idea postępu nie porusza.

Geceleri, su onları bir araya getirir.

Nocą spotykają się przy wodopoju.

Sabah olunca tüm avcılar onları görebilir.

Za dnia drapieżniki mogą je dostrzec.

Soru, onları kızdırmadan nasıl hayır denir.

Pytanie, jak powiedzieć "nie", nie złoszcząc ich.

Hayır, genellikle onları evde TV'de izlerim.

Nie, zazwyczaj oglądam je w domu w telewizji.

- Bu çiçeklerin solmasına izin veremeyiz. Sula onları lütfen.
- Bu çiçekler solup gitmesinler. Sula onları lütfen.

Nie możemy pozwolić tym kwiatom zwiędnąć. Podlej je, proszę.

Bu da kış boyunca onları idare eder.

i w zimie będą się nimi żywić.

İnanılmaz koku duyusu sayesinde onları tespit ediyor.

Dzięki niezwykłemu węchowi niedźwiedzica potrafi je odnaleźć.

Anne babası dönmediğinden... ...o, onları bulmaya gidiyor.

Żaden z jego rodziców nie wrócił, więc idzie ich znaleźć.

Onları davet etsen iyi olur yoksa küsecekler.

Lepiej ich zaproś, bo się obrażą.

Tom hiç kurt görmedi ama onları duyabildi.

Tom nie widział żadnych wilków, ale słyszał je.

Onları affet, zira onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.

Wybacz im, bo nie wiedzą, co czynią.

Hayır ben bir saatten fazladır onları arıyorum.

Nie. Szukałem ich ponad godzinę.

Onlar onları tutuklamak için gönderilen askerlere saldırdılar.

Zaatakowali żołnierzy wysłanych aby ich aresztować.

Ama olmalılar ve onları bu şekilde düzenlememiz gerekiyor.

a powinny i musimy to zmienić.

İlaçlar da gayet serin. Onları mağarada serin tuttuk.

Leki są w dobrym stanie, bo były w chłodzie jaskini.

Şimdi son hamlemizi yapıp onları köye götürmeliyiz. Hadi.

Musimy je teraz dostarczyć do wioski. Chodźmy.

Bakın, onları böyle bırakacağız. Ve de üstünü dolduracağım.

Zostawimy je tutaj. Zakopiemy.

Uzak-UVC onlara kesinlikle ulaşabilir ve onları öldürebilir

więc daleki ultrafiolet typu C może przeniknąć przez nie i je zabić.

Ve onları vantuzlarıyla kaldırıp nazikçe yuvasından atmaya başladı.

Znalazła świetną metodę podnoszenia ich przyssawkami i delikatnego wyrzucania ich z legowiska.

Sana onları açmanı söyleyinceye kadar gözlerini kapalı tut.

Miej oczy zamknięte, dopóki nie powiem ci, żebyś je otworzył.

Singapur'da suçluları cezalandırmanın bir yolu da onları kırbaçlamaktır.

W Singapurze przestępców kara się chłostą.