Translation of "Onları" in Dutch

0.008 sec.

Examples of using "Onları" in a sentence and their dutch translations:

- Onları görüyorum.
- Onları gördüm.

- Ik zag hen.
- Ik heb hen gezien.

...onları öldürebilir.

...kan hij ze doden.

Onları görüyorum.

Ik zie ze.

Onları almadım.

Ik heb ze niet gekocht.

Onları yeneceğiz.

We zullen ze verslaan.

Onları uyarmalıyım.

Ik moet hen waarschuwen.

Onları uyarmalıyız.

We moeten ze waarschuwen.

Onları uyandır.

- Maak ze wakker.
- Maak hen wakker.

Onları arayacağım.

- Ik zal ze bellen.
- Ik bel ze.
- Ik ga ze bellen.

Onları seviyorum.

Ik hou van hen.

Onları durdur.

Hou ze tegen.

Onları tut.

- Hou ze bij.
- Hou ze.
- Bewaar ze.

Onları gördüm.

Ik heb hen gezien.

Onları biliyorum.

Ik ken hen.

Onları suçlamazdım.

- Ik zou ze niet verwijten.
- Ik zou ze de schuld niet geven.

Onları özleyeceğiz

We zullen hen missen.

Onları alacağım.

Geef mij die maar.

Onları uyarmalıydım.

Ik had hen moeten waarschuwen.

Onları vurdum.

Ik schoot ze neer.

Onları vuracaktım.

Ik ging hem neerschieten.

Onları kurtar.

- Red ze.
- Red hen.

Onları koruyamam.

Ik kan hen niet beschermen.

Onları koruyabilirim.

Ik kan hen beschermen.

Onları eğlendir.

- Maak ze vrolijk.
- Vermaak ze.

Onları affet.

Vergeef hen.

Onları ara.

- Bel ze.
- Bel ze op.
- Roep ze.

Onları unut.

Vergeet ze maar.

Onları yenemem.

Ik kan hen niet verslaan.

Onları öldür.

Dood ze.

- Onları uyarmayı denedik.
- Onları uyarmaya çalıştık.

We probeerden ze te waarschuwen.

çünkü onları ölçemezsiniz.

omdat je ze niet kan meten.

Onları dünyaya yansıtıyorsunuz.

Je projecteert ze op de wereld.

Toplumun onları istemediklerini,

dat de maatschappij hen niet wil,

Onları güldürmek istemedim.

Ik wilde ze niet aan het lachen maken.

Onları görerek yakalayamaz.

Hij kan ze niet middels zicht vangen.

Ama onları korkutmak?

Maar ze bang maken?

Biz onları tanıyoruz.

- We kennen hen.
- We weten wie ze zijn.

Onları canlı istiyorum.

Ik wil ze levend.

Onları yalnız bırakmayın.

Laat ze niet alleen.

Onları bana verin!

Geef ze aan me!

Sadece onları izle.

- Volg ze gewoon.
- Volg ze maar.

Onları mutlu tutun.

Zorg dat ze gelukkig blijven.

Onları nereye attın?

Waar heb je ze weggegooid?

Onları nereye ektin?

Waar heb je ze geplant?

Onları nerede unuttun?

Waar ben je ze vergeten?

Onları nerede emzirdin?

Waar heb je hen de borst gegeven?

Onları görebiliyor musun?

Kun je ze zien?

Ben onları istiyorum.

- Ik wil ze hebben.
- Ik wil ze.

Onları görmezden gel.

Negeer hun.

Onları duyabiliyor musun?

Horen jullie ze?

Onları suçlayabiliyor musun?

Kan je hen dat kwalijk nemen?

Belki onları kandırdım.

Misschien heb ik ze beetgenomen.

Onları seviyor musun?

Vind je het leuk?

O, onları seviyor.

Hij houdt van ze.

Alabiliyorken onları alın.

Grijp ze zolang je kunt.

Onları yalnız bırak.

Laat hen met rust.

Onları buradan kovalamıyorum.

Ik jaag ze hier niet weg.

Onları öpüşürken gördüm.

Ik zag ze kussen.

Onları ona ver.

Geef ze hem.

Onları yakından izleyin.

Volg hen dichtbij.

O, onları sever.

Hij houdt van ze.

Onları uyarmak zorundayız.

We moeten ze waarschuwen.

Onları kesinlikle özleyeceğim.

Ik zal ze zeker missen.

Herkes onları tanıyor.

Iedereen kent hen.

Yatmadan onları bekleyeceğiz.

We zullen op ze wachten.

Onları bana gönder.

- Stuur ze naar mij.
- Stuur ze naar mij toe.
- Stuur ze naar me toe.

Onları istiyor musun?

Wil je ze?

Onları kim buldu?

Wie heeft hen gevonden?

Onları şahsen tanıyorum.

Ik ken ze persoonlijk.

Onları durduramaz mısın?

- Kunnen jullie ze niet tegenhouden?
- Kan je ze niet tegenhouden?
- Kunt u ze niet tegenhouden?

Onları durduramayacağını biliyorum.

- Ik weet dat je hen niet kan stoppen.
- Ik weet dat je hen niet kan ophouden.

Onları kim vurdu.

Wie heeft hen neergeschoten?

Neden onları vurdun?

Waarom schoot je hen neer?

Onları serbest bırak.

Laat ze vrij.

Onları tekrar görmeyeceğiz.

We zullen ze niet meer zien.

Artık onları görmüyorum.

Ik zie ze niet meer.

Onları hatırlamıyor musun?

Herinner je je hen niet?

Tom onları sevmiyor.

Tom vindt ze niet leuk.

Onları sessiz tut.

- Houd hen stil.
- Hou hen stil.

Onları engellemek istemiyorum.

- Ik wil ze niet storen.
- Ik wil hen niet onderbreken.

Biz onları bulduk.

We hebben hen gevonden.

Onları bulmaya çalışıyorum.

- Ik was aan het proberen hen te vinden.
- Ik probeerde hen te vinden.

Onları bulmak zorundayım.

Ik moet ze vinden.

Onları bulacağımızı söyledim.

Ik zei dat we ze zouden vinden.

Onları teselli et.

- Stel ze gerust.
- Troost ze.

Onları boykot edelim.

Laten we ze boycotten.

Onları savunduğuna inanamıyorum.

- Ik kan het niet geloven dat je ze verdedigt.
- Ongelofelijk, dat je ze verdedigt.