Translation of "Onları" in Korean

0.009 sec.

Examples of using "Onları" in a sentence and their korean translations:

Onları cezalandırabilirsiniz.

쓰레기통에 버려버릴 수 있죠.

...onları öldürebilir.

‎죽일 수도 있습니다

çünkü onları ölçemezsiniz.

그것들을 측정할 수가 없거든요.

Onları dünyaya yansıtıyorsunuz.

여러분은 그것들을 세상에 투영하는 것입니다.

Onları beyninize kazıyor.

이야기들을 뇌 속에 박아 넣는 거죠.

Toplumun onları istemediklerini,

사회가 너희들을 원하지 않는다고 말합니다.

Onları güldürmek istemedim.

저는 관객들을 웃게 하고 싶지 않았어요.

Onları görerek yakalayamaz.

‎눈으로는 잡을 수 없습니다

Sanırım onları haksız çıkardık.

그런데 그들이 틀렸다는 걸 증명했어요.

Bakın, onları böyle bırakacağız.

자, 이렇게 땅속에 두고

Onları yemek olarak kullanır

미끼로 삼아서

Onları yem olarak kullanır

미끼로 삼아서

Onları nasıl harekete geçirebilir,

어떻게하면 그들을 사로잡고

Onları hiç çözebilecek miydim?

제가 그것들을 극복할 수 있을까요?

Onları seyretmek için toplanıyorlar?

그들을 보기 위해 모였을까요?

Istemeyi ve onları şekillendiren

기꺼이 나서서 싸우고

Biz de onları havaalanından alacaktık.

공항에 마중을 나가서 기다리고 있었죠.

Onları seviyoruz ve onlara yanaşıyoruz.

우리는 호감을 갖고 다가갑니다.

Onları evrenimizin işitsel turuna çıkarıyorum,

우주의 소리 여행으로 데리고 옵니다.

Onları aşan tek tür biziz,

장벽들을 해소한 유일한 존재이죠.

Ama onları tanıyıp hikâyelerini öğrenerek

그러나 이스라엘 사람과 그들의 역사에 대해 알게되고

Peki onları nasıl öldürüp yiyor?

‎문어는 이런 연체동물을 ‎어떻게 잡아먹는 걸까요?

Katildi çünkü onları ölümüne bunaltacaktı.

사람들을 지루함으로 죽여버릴 대작을요.

Onları her zamanki havalı tarzımda getireceğim.

늘상 하는 화려한 방식으로 가져오겠습니다.

Gerçek zamanlı olarak onları engelleyip durdurabilirsin.

중간에 실시간으로 막고 저지할 수 있습니다.

çok derinlere girmeyin, yoksa onları kaybedersiniz.

너무 깊이 들어가지마세요, 아니면 놓칩니다.

Ve onları ülke dışında tutmayı hedefliyor

그들이 미국으로 오지 못하도록 막고 있습니다.

Onları güçlü kılmayı destekleyen insanlardan biriyim.

그들 자신에 대한 정보를 제공한다는 측면에서는 말이죠.

HS: Onları aynı duyu menziline koyunca

HS: 두 모기를 같은 범위에 놓으니까

Diğerleri için ilerleme fikri onları ürpertiyor.

다른 사람들은 진보에 대해 별 관심이 없습니다.

Geceleri, su onları bir araya getirir.

‎밤이면, 물 때문에 모입니다

Sabah olunca tüm avcılar onları görebilir.

‎해가 뜨면 다른 포식자들이 ‎다 보게 될 테니까요

Bu yüzden onları bulmak epey zor.

그러니 이렇게 작은 것들을 찾는 것은 힘들죠.

Kızlara çok daha büyük bir kötülüğü, onları

그리고 우리는 여자아이에게 더욱 끔찍한 짓을 저지릅니다.

Onları manipüle ettiğimden bihaber olarak seçtiğini keşfettik.

제가 그들을 조종한다고 완전히 의식하지 못한 채요.

Bu da kış boyunca onları idare eder.

그리고 이 먹이를 통해 겨울을 날 겁니다

Ve onları geri getirmenin bir formülü yok."

이를 되찾는 공식은 없어요.”

Ama onları bu kadar cesur kılan nedir?

근데 왜 그렇게 대담해 지는 걸까요?

İnanılmaz koku duyusu sayesinde onları tespit ediyor.

‎어미 곰은 뛰어난 후각으로 ‎사냥감들을 찾아냅니다

Anne babası dönmediğinden... ...o, onları bulmaya gidiyor.

‎부모가 둘 다 돌아오지 않자 ‎직접 찾으러 나섭니다

Ve sonrasında onları temsil etmek zorunda kaldı.

변호를 했어야 했을 정도니까요.

çeşitlilik, onları ortadan kaldıracak bir kuvvet olacaktı.

다양성이 백인들을 지워버리고 말 것이라는 공포죠.

İlaçlar da gayet serin. Onları mağarada serin tuttuk.

약품도 차갑습니다 동굴에 서늘하게 보관했죠

Şimdi son hamlemizi yapıp onları köye götürmeliyiz. Hadi.

이제 마지막입니다, 약품을 마을에 가져가야 해요, 갑시다

Bakın, onları böyle bırakacağız. Ve de üstünü dolduracağım.

자, 이렇게 땅속에 두고 흙을 덮습니다

Bunlar, bizim orada yaptıklarımızın başarısız olmasından, onları mutlu

이것은 저희 행사가 즐거움을 가져다주지 못해서가 아니었습니다.

Uzak-UVC onlara kesinlikle ulaşabilir ve onları öldürebilir

극자외선은 확실히 이들을 뚫고 들어가 죽일 수 있지만

Bazen çıkışıyoruz bazen de onları teşvik etmeyi kesiyoruz.

야단치기도 하고 어쩌면 장려책 한, 두 개를 제지할 수 있습니다.

Sonra korkunç fikirleri alıyorum ve onları yeniden dağıtıyorum.

그리고는 끔찍한 아이디어를 다시 나눠 줍니다.

Ve onları vantuzlarıyla kaldırıp nazikçe yuvasından atmaya başladı.

‎놀라운 방식으로 대처했죠 ‎빨판으로 불가사리를 떼서 ‎굴 밖으로 조심스레 밀어냈습니다

Diğer insanlarla bağlantı kurabilmem ve belki onları daha az

사람들과 교류하고

Herhangi bir hareket ya da su sıçraması onları ürkütür.

움직이거나 물을 튀기면 고기가 달아날 거예요

Bu onları serin tutacaktır. Hem gölgedeler hem de çamurda.

아주 서늘하게 보관될 거예요 그늘에다, 진흙 속이니까요

Ya da larvalardan biraz alıp onları yem olarak kullanır

아니면 애벌레를 좀 잡아 미끼로 삼아서

Onları yerel olarak tedarik ettim ve bir ağaca aşıladım

저는 그 지역에서 자라는 과일을 나무에 접목해서

Aynı zamanda onları ele veriyor. Çoğu av hüsranla sonlanıyor.

‎하지만 치타 역시 노출되죠 ‎사냥은 대부분 실패합니다

Tehlike karanlıkta kol gezerken onları yalnız bırakma riskine giremez.

‎위험한 수컷이 ‎어둠 속을 배회하는데 ‎새끼들끼리 놔둘 수는 ‎없는 노릇이죠

Yumurtalarını bıraktıktan sonra onları yakalayarak... ...çoğalmalarına pek engel olmazlar.

‎알이 떨어진 뒤에 잡기 때문에 ‎매오징어의 개체 수에는 ‎영향이 거의 없죠

Böylece onları hap, soluk cihazı ve merhem kullanarak uygulamak mümkündür.

알약, 호흡기, 연고로도 사용이 가능하며

Tatmin edici bir ödemeyle onları çaba sarf etmeye teşvik ediyoruz.

학생들이 관심을 가질만한 충분한 보상금을 책정했습니다.

Yapmak istediğimiz şey gölgelik bir yer bulup onları güneşten saklamak.

우리가 해야 할 일은 햇볕이 닿지 않는 그늘진 곳을 찾는 겁니다

Son 50 yıla yakın bir süredir onları burada görmemiz imkânsızdı.

‎반세기가 채 안 되는 ‎과거에만 해도 ‎여기서 비단수달을 보는 건 ‎상상할 수 없었죠

Ve onları da buna ikna etme konusunda ne kadar hevesli

전기차 이야기를 친구들과 이웃들에게 말하며 전기차를

Bu beni daha da meraklandırdı, onları daha fazla anlamak istedim.

그 사실이 제 호기심을 자극했고, 그들을 더 잘 이해하고 싶게 만들었어요.

Çoğu insan ortaya çıkan yeni fikirlere bakar ve onları yargılar.

대부분의 사람들은 아이디어를 보고 판단합니다.

Haklarında bir şeyler duymuştum ancak onları daha önce hiç görmemiştim.

그때까지 얘기는 들어봤어도 실제로 본 적은 없었지요.

Bu onları Kırgızistan ve Özbekistan'ın başkentlerine Pekin'den daha da yaklaştırıyor.

이곳은 베이징보다는 키르기스스탄과 우즈베키스탄의 수도에 더 가깝죠

Ve bazı yazarların onları yazarken aylar, belki de yıllar harcadığını biliyordum.

작가들이 글을 쓰기 위해 몇 달 혹은 몇 년의 시간을 보냈다는 걸 알았어요.

Bence insanlar onlardan korkmaktansa saygı göstermeli. Onları korumalıyız ve öldürmeye çalışmamalıyız.

코뿔소를 두려워하기보다 존중해 줘야 합니다 코뿔소를 보호하고 살생하지 말아야 하죠

Ve yakınlarda olan bazı adamlarımız onları uzaklaştırdı ve bana yardım etti.

총알이 빗나갔다. 우연히 그 근처에 있었던 몇몇 사람들이 그들을 몰아내고, 나를 강에서 꺼내주었다.

Kaliteli zaman geçirmek ister. Onları parka götürmeye karar verir. Nereye gidecek

그래 놀이동산을 가자. 어디로 갈까?

Gelgit, döllenmiş yumurtaları resifteki aç karınlardan uzağa savuruyor. Onları derin sulara yolluyor.

‎조수는 수정된 알을 싣고 ‎불모지인 암초를 벗어나 ‎심해로 흘러갑니다

Ama bunu yapmadan önce bu ilaçları halletmeliyiz. Onları serin tutacak bir şey yapmalıyız.

하지만 그 전에 이 약품을 해결해야 해요 서늘하게 보관할 방법을 찾아야죠

Bu yüzden DAEWOO gibi büyük bir CHAEBOL battığında, kimse onları kurtarmaya kimse gelmedi.

이게 '대우'라는 재벌이 파산을 했을 때 그 누구도 구제하러 오지 않은 이유가 될 수 있고

Bu ilaçlar için iyi olmaz. Onları serin tutmak için başka bir plana ihtiyacımız var.

약품에는 썩 좋지 않겠죠 약품을 서늘하게 보관할 다른 방법이 필요할 거예요

Her köşede insan var. Ama çok azı, onları gölgeleri gibi takip eden tehlikenin farkında.

‎어딜 가나 사람이 있습니다 ‎하지만 자신의 그림자를 뒤쫓는 ‎위험을 아는 사람은 몇 안 됩니다

Yani kısacası onları bir odaya koydu ve dedi ki '' Bakın, şimdiden itibaren, size büyümek

그러니까, 그 사람들과 방안에서 이야기하기를, "어이 보소, 지금부터 성장에 필요한 모든 것을

Bu da ilaçlar için iyi olmaz. Onları serin tutmak için başka bir plana ihtiyacımız var.

약품에는 썩 좋지 않겠죠 약품을 서늘하게 보관할 다른 방법이 필요할 거예요

Ve onları bulmak için kocaman bir çölümüz var ama ne tarafa gideceğimiz konusunda karar vermeliyiz.

사막 어디로든 갈 수 있지만 어느 쪽으로 갈지 결정을 내려야 합니다