Translation of "Onları" in Arabic

0.009 sec.

Examples of using "Onları" in a sentence and their arabic translations:

Onları cezalandırabilirsiniz.

يمكنكم الإلقاء بهم في سلة النفايات.

...onları öldürebilir.

‫فقد يقتلهم.‬

Onları gözlemliyordu

كان يراقبهم

Onları suçlamıyorum.

أنا لا ألومهم.

Onları istemiyorum.

- لا أريدهم.
- لا أريدهنّ.

Onları durdur.

أوقفهم.

Onları sevmiyorum.

لا احبهم.

Onları unutmayacağız.

لن ننساهم.

Onları unut.

انس أمرهم.

Gerçekten onları istediğimiz için onları seçtik.

لقد اخترناهم حقاً لأننا أردناهم.

çünkü onları ölçemezsiniz.

لأنك لن تستطيع سبر أغوارها.

Onları dünyaya yansıtıyorsunuz.

فأنت تعرضها على مستوى العالم.

Onları dinleyemez miyiz

دون محاولة إصلاح الأمور.

Onları beyninize kazıyor.

إنه يرسخها في عقلك.

Toplumun onları istemediklerini,

أن المجتمع لا يريد وجودهم.

Onları güldürmek istemedim.

لم أرد أن أجعلهم يضحكون.

Onları görerek yakalayamaz.

‫لا يمكنه الإمساك بها بنظره.‬

Onları besliyorlar büyütüyorlar

يطعمونهم ، ينمونهم

Ama onları korkutmak?

لكن تخيفهم؟

Onları nerede pişirdin?

اين خبزتهم؟

Onları nereye götürdün?

إلى أين أوصلتموهنّ؟

Onları nerede patakladın?

- أين ضربتهم؟
- أين ضربتموهم؟

Onları tanımıyor musunuz?

ألم تتعرف عنهم؟

Onları suçlayabiliyor musun?

هل يمكنك أن تلومهم؟

Onları içeriye almayacağım.

لن آخذ هؤلاء الى الداخل .

Onları ne kızdırdı?

مالذي أغضبهم؟

Onları asla unutmayacağım.

لن أنساهم أبدا.

Biz onları aramıyorduk.

لم نكن ننظر اليهم

Onları okumak istedim.

أردت قراءتهم.

Onları tanıyor musun?

هل تعرفهم؟

Onları gözlemleyip test ediyoruz

سنراهم ونختبرهم

Sanırım onları haksız çıkardık.

حسنا، أعتقد أننا أثبتنا أنهم مخطؤون.

Ve onları sevdiğimizi söyleyip

أن نخبرهم كم نحبهم

Dövüşmelerini öğreterek onları güçlendirebiliriz.

من خلال نشر الوعي وتعليمهم كيف يحاربون.

Onları güçlendireceğine de inanıyorum.

سوف يشعرون بالقوة.

Bakın, onları böyle bırakacağız.

‫انظر، سنتركها هكذا.‬

Onları yemek olarak kullanır

‫واستخدمها كطُعم‬

Onları yem olarak kullanır

‫واستخدمها كطُعم‬

Onları nasıl harekete geçirebilir,

كيف يمكننا إشراكهم

Onları hiç çözebilecek miydim?

هل باستطاعتي التخلص منهما؟

Onları seyretmek için toplanıyorlar?

بالتجمع لمشاهدتهم؟

Istemeyi ve onları şekillendiren

ولكن الرغبة للوقوف،

Onları oradan çıkarabilir misin?

"هل يمكنك إخراجهم من هناك؟"

Onları ne için cezalandırıyorsun?

ما الذي تعاقبهم عليه؟

Ben bütün onları okuyabilirim.

- بإمكاني قراءتها كلها.
- بإمكاني أن أقرأها كلها.

Biz onları sessiz tuttuk.

- أبقيناهم صامتين.
- أسكتناهم.

Onları kapının dışında tutacağım.

سأجعل هؤلاء ينتظرون خارج الباب .

Biz onları arkada bıraktık.

تَرَكناهُم.

Onları bulmak için çalışacağım.

سأحاول إيجادهم.

Neden onları bulmamız gerekiyor?

لم نحتاج للبحث عنه؟

Sadece onları toparlamanız gerekli.

ماعليك إلا أن تجمعها.

- Yarın geri döndüğümde onları arayacağım.
- Geri döndüğümde onları yarın ararım.

سأتصل بهم غداً حين أرجع.

Onları şerefinize tercih eder misiniz?

هل يمكنكم اختيارهم بدلاً من اختيار الشرف؟

Onları zeki görünmek için taktım,

أرتديها لأبدو ذكيا،

Biz de onları havaalanından alacaktık.

وكان من المفترض أن نقلّهم من المطار.

Onları ayıplıyor ve sorunu kötüleştiriyoruz.

والذي ندعي بأننا نريدهم أن يرونا إياه.

Bir onları da görebilir miyim?

هل يمكنني رؤية واحد منهم؟

Onları seviyoruz ve onlara yanaşıyoruz.

فإننا نحبها ونسعى إليها.

Onları evrenimizin işitsel turuna çıkarıyorum,

في جولة سماعية حول الكون،

Onları aşan tek tür biziz,

نحن الكائنات الوحيدة التي استطاعت اجتيازها

Ama onları tanıyıp hikâyelerini öğrenerek

ولكن من خلال تعرف على الإسرائيليين وقصصهم

Ve bu onları mutlu etti.

وجعلتهم سعداء.

Biz onları kırmadan hastaneye gitmeye

للذهاب إلى المستشفى قبل أن نكسرها

. Anglo-Saksonlar onları serbest bıraktı.

تركهم الأنجلو ساكسون.

Peki onları nasıl öldürüp yiyor?

‫الآن، كيف تقتلهم وتأكلهم بحق الجحيم؟‬

O onları elmaları çalarken yakaladı.

هو قبض عليهم يسرقون التفاح

Sen onları tanıyordun, değil mi?

أنت عرفتهم. أليس كذلك؟

Onlar onları buldular, değil mi?

هل عثروا عليهم.

Biz onları asla hiç unutmayacağız.

لن ننساهم أبدا.

Benim tavrım onları ikna etmişti.

مَوقِفي أقنَعَهُم.

Hannibal ordusuna onları nehrin ötesinde takip emri vererek onları tamamen dağıtmak istedi.

أمر حنبعل جيشه بمطاردتهم عبر النهر، لتغيير مسار العدو بالكامل

Onları her zamanki havalı tarzımda getireceğim.

سأجلبهم بأسلوبي الجذاب.

Ve onları üç farklı gruba ayırdılar.

قسموهم إلى ثلاث مجموعات مختلفة.

Gerçek zamanlı olarak onları engelleyip durdurabilirsin.

يمكنك اعتراضهم في الوقت المناسب ومنعهم.

çok derinlere girmeyin, yoksa onları kaybedersiniz.

لا تخوض في تفاصيل كثيرة وإلا ستفقدهم.

Ve onları ülke dışında tutmayı hedefliyor

وإبقاءهم خارج البلاد،

Onları güçlü kılmayı destekleyen insanlardan biriyim.

من خلال تسهيل حصولهم على معلومات عن أنفسهم،

HS: Onları aynı duyu menziline koyunca

هيلي سميث: عندما وضعتهما في نفس مستوى السماع،

Diğerleri için ilerleme fikri onları ürpertiyor.

لآخرين، فكرة التقدم غير مهمة.

Geceleri, su onları bir araya getirir.

‫ليلًا، تجمع المياه بينها.‬

Sabah olunca tüm avcılar onları görebilir.

‫نهارًا، ستكون مرئية لكل المفترسات.‬

Tabi onları avlamamak ve yememek de

بالطبع لا يصطادونهم ويأكلونهم

Ve yetkiler gelip evinden alacak onları

وستأتي السلطات وتأخذهم من المنزل

Bizim için at onları için tırtıl

يرمون لنا كاتربيلر لهم

Ve onları komşularınızdan zar zor savunabilirsiniz.

ويمكنك بالكاد الدفاع عنهم من جيرانك.

Bu yüzden onları bulmak epey zor.

ما يجعل من الصعب اكتشافها.

Neden geç kaldığımı onları söylemek istemiyorum.

لا أريد أن أخبرهم عن سبب تأخّري.

Ama bu onları başarısızlık tuzağına da düşürür.

كما أنه يعدهم للفشل.

Kızlara çok daha büyük bir kötülüğü, onları

وبعد ذلك نقوم بضرر أكبر بكثير للفتيات

Ve onları seviyordum fakat hamburgerleri de seviyordum.

كنت أحبهم ولكنني أحببت الهامبرغر.

Onları manipüle ettiğimden bihaber olarak seçtiğini keşfettik.

وهم لا يعرفون أنني كنت أتلاعب بهم.

Bu da kış boyunca onları idare eder.

‫وسيكفيها هذا‬ ‫طوال الشتاء.‬

Ve onları geri getirmenin bir formülü yok."

ولا توجد طريقه معينة لإرجاع ذاك الشعور".

Ama onları bu kadar cesur kılan nedir?

ولكن ما الذي يجعلهم بكل هذه الجرأة؟

İnanılmaz koku duyusu sayesinde onları tespit ediyor.

‫تتعقبها بحاسة شمّها المذهلة.‬

Anne babası dönmediğinden... ...o, onları bulmaya gidiyor.

‫لم يعد أيًا من والديه،‬ ‫لذا خرج للبحث عنهما.‬

Ve sonrasında onları temsil etmek zorunda kaldı.

وبعدها كان عليه أن يمثلهم.

çeşitlilik, onları ortadan kaldıracak bir kuvvet olacaktı.

هذا التنوع سيكون قوة من شأنه أن يمحوهم.

Onları doğal ortamında rahatsız edici davranışlara bile

حتى يزعجهم في بيئتهم الطبيعية

Bunun ne büyük önemi onları rahatsız edip

ما مدى أهمية إزعاجهم