Translation of "Alıyorsun" in English

0.005 sec.

Examples of using "Alıyorsun" in a sentence and their english translations:

Ne alıyorsun?

What are you getting?

Hangilerini alıyorsun?

Which ones do you take?

Parayı nereden alıyorsun?

Where are you getting the money from?

Fikirlerini nereden alıyorsun?

Where do you get your ideas from?

Benim yerimi alıyorsun.

You take my place.

Çok fazla alıyorsun.

You're taking too much.

Hangi ilaçları alıyorsun?

What medications are you taking?

Hangi dersleri alıyorsun?

What classes are you taking?

Oldukça risk alıyorsun.

You're taking quite a risk.

Yönetimi ele alıyorsun.

You're taking over.

Ne kadar alıyorsun?

How much are you taking?

Nasıl kararlar alıyorsun?

How do you make decisions?

Haplarını mı alıyorsun?

Have you been taking your pills?

Okulda hangi dersleri alıyorsun?

What subjects are you taking at school?

Niçin İngilizce eğitimi alıyorsun?

What do you study English for?

Büyük bir risk alıyorsun.

You're taking a big gamble.

İşleri çok ciddiye alıyorsun.

You take things too seriously.

İşini çok ciddiye alıyorsun.

You take your job too seriously.

Tom'u çok ciddiye alıyorsun.

You're taking Tom too seriously.

Neden o riski alıyorsun?

Why take that risk?

Onu ne zaman alıyorsun?

When are you picking it up?

Sanırım kötü tavsiye alıyorsun.

I think you've been getting bad advice.

Benim desteğimi alıyorsun, Tom.

You have my support, Tom.

O ilacı neden alıyorsun?

Why do you take that medicine?

Bunları alıyorsun, değil mi?

You're buying those, right?

Sadece bir tane alıyorsun.

You only get one.

Benden intikam mı alıyorsun?

Are you taking revenge on me?

- Onu küçümsüyorsun.
- Onu hafife alıyorsun.

You are selling him short.

Niçin böyle bir risk alıyorsun?

Why do you take such a risk?

Kaç tane çiçek satın alıyorsun?

- How many flowers do you buy?
- How many flowers are you buying?

Sen Taninna'dan para ödünç alıyorsun.

You borrow money from Taninna.

Olayları hep fazla ciddiye alıyorsun.

You always take things too seriously.

Büyük bir risk alıyorsun, Tom.

You're taking a big risk, Tom.

Sen büyük bir risk alıyorsun.

- You're taking a big risk.
- You're taking quite a risk.

Gezinde kaç tane valiz alıyorsun?

How many suitcases are you taking on your trip?

Ne tür bir eğitim alıyorsun?

What kind of training do you have?

Ne sıklıkta yeni kıyafet alıyorsun?

How often do you buy new clothes?

Bizden bazı kötü alışkanlıklar alıyorsun.

You're picking up some bad habits from us.

Otobüs biletlerini nereden satın alıyorsun?

Where do you buy bus tickets?

Aslan payını hep sen alıyorsun!

You always take the lion's share!

Sen korkunç bir risk alıyorsun.

You're taking an awful risk.

Tom'dan ne sıklıkta haber alıyorsun?

How often do you hear from Tom?

30 gün içerisinde paranı iade alıyorsun

You get your money back in 30 days

Hemen gidip bir yenisini alıyorsun ya

You go right away and buy a new one

- Nereden sebze alıyorsunuz?
- Sebzeyi nereden alıyorsun?

Where do you buy vegetables?

Burada çalışmaktan zevk alıyorsun, değil mi?

You enjoy working here, don't you?

Buraya gelerek büyük bir risk alıyorsun.

You're taking a big risk coming here.

Bunu neden bu kadar kişisel alıyorsun?

Why are you taking this so personally?

Günde kaç saat Fransızca eğitimi alıyorsun?

How many hours a day do you study French?

Neden asla kullanmayacağın şeyler satın alıyorsun?

Why buy something you'll never use?

Bir dahaki sefere sen satın alıyorsun.

Next time, you're buying.

Sen tütün dükkanında pul satın alıyorsun.

You buy stamps at the tobacco shop.

Muhtemelen bu kitaptan gerçekten zevk alıyorsun.

You'd probably really enjoy this book.

Sen benim güvenimi kaybetmeyi göze alıyorsun.

You risk losing my trust.

Neden her şeyi çok ciddiye alıyorsun?

Why do you take everything so seriously?

Büyük bir risk alıyorsun, değil mi?

You're taking a big risk, aren't you?

- Sanırım bizi hafife alıyorsun.
- Sanırım bizi küçümsüyorsun.

I think you underestimate us.

- Sanırım onları küçümsüyorsun.
- Sanırım onları hafife alıyorsun.

I think you underestimate them.

- Sanırım beni küçümsüyorsun.
- Sanırım beni hafife alıyorsun.

I think you underestimate me.

- Sanırım onu küçümsüyorsun.
- Sanırım onu hafife alıyorsun.

I think you underestimate him.

Sen roman okumaktan keyif alıyorsun, değil mi?

You enjoy reading novels, don't you?

Ne sıklıkla bir diş fırçası satın alıyorsun?

How often do you buy a toothbrush?

Tom'un arabasını sık sık mı ödünç alıyorsun?

Do you often borrow Tom's car?

Bunu yapmak için para alıyorsun, değil mi?

You're paid to do that, aren't you?

- Tom'u küçümsüyorsun.
- Tom'u hafife alıyorsun.
- Tom'u ciddiye almıyorsun.

You underestimate Tom.

Bu geziden şimdiye kadar ne kadar keyif alıyorsun?

How are you enjoying the trip so far?

- Çok şey satın alıyorsun.
- Çok şey satın alırsın.

You buy a lot of things.

Neden çalışma şartları kötü olan işyerlerinde yapılmış şeyleri satın alıyorsun?

Why do you buy things made in sweatshops?