Translation of "şanslıydı" in English

0.014 sec.

Examples of using "şanslıydı" in a sentence and their english translations:

Şanslıydı.

She was lucky.

Tom şanslıydı.

Tom has been lucky.

O şanslıydı.

- That's fortunate.
- That was lucky.

Onlar şanslıydı.

They were lucky.

Tom çok şanslıydı.

Tom was very lucky.

Tom önceden şanslıydı.

Tom used to be lucky.

O çok şanslıydı.

That was very lucky.

Ama o şanslıydı.

But he was lucky.

Tom başlangıçta şanslıydı.

Tom was lucky at first.

Tom en şanslıydı.

Tom was the luckiest.

Belki Tom şanslıydı.

Maybe Tom was lucky.

Tom dün şanslıydı.

Tom was lucky yesterday.

Tom gerçekten şanslıydı.

Tom was really lucky.

Arkadaşım benden daha şanslıydı.

My friend was luckier than me.

Şanslıydı ve yarışı kazandı.

- He was lucky and won the competition.
- He was lucky and won the race.

Sınavı geçmek için şanslıydı.

She was fortunate to pass the exam.

Tom her zaman şanslıydı.

Tom has always been lucky.

Tom inanılmaz derecede şanslıydı.

Tom was incredibly lucky.

Tom öldürülmediği için şanslıydı.

Tom was lucky that he didn't get killed.

Sanırım Tom çok şanslıydı.

- I think Tom has been very lucky.
- I think that Tom has been very lucky.

Bu insanlar çok şanslıydı.

These people were very lucky.

Tom daha az şanslıydı.

Tom was less fortunate.

O ne kadar şanslıydı?

How lucky was that?

Tom tek kelimeyle şanslıydı.

Tom was just lucky.

Tom çok, çok şanslıydı.

Tom was very, very lucky.

Sürücü ölümden kurtulacak kadar şanslıydı.

The driver was so fortunate as to escape death.

Şanslıydı ki istediği okula girdi.

She had the good fortune to get into the school she wanted to.

Tom tüm hayatı boyunca şanslıydı.

Tom has been lucky all his life.

O şanslıydı ve yarışmayı kazandı.

He was lucky and won the competition.

Tom işi bulduğu için şanslıydı.

Tom was lucky to get the job.

Tom işini kaybetmediği için şanslıydı.

Tom was lucky that he didn't lose his job.

Tom iş bulduğu için şanslıydı.

Tom was lucky to find a job.

O, sınavı geçtiği için şanslıydı.

He was fortunate to pass the exam.

O, anahtarlarını bulduğu için şanslıydı.

She was lucky to find her keys.

Mary anahtarlarını bulduğu için şanslıydı.

Mary was lucky to find her keys.

- Tom şanslı idi.
- Tom şanslıydı.

Tom was lucky.

Tom ve Mary çok şanslıydı.

Tom and Mary were very lucky.

Tom, bunu yapabildiği için şanslıydı.

Tom was fortunate that he was able to do that.

O, kaybettiği kitabı bulacak kadar şanslıydı.

He was fortunate to find the book he had lost.

Tom ciddi olarak yaralanmadığı için şanslıydı.

Tom was lucky he didn't get seriously injured.

O, trene yetişmek için yeterince şanslıydı.

- He was lucky enough to catch the train.
- He was fortunate enough to catch the train.

O, treni yakalamak için yeterince şanslıydı.

He was fortunate enough to catch the train.

Tom iki dilli büyümek için şanslıydı.

Tom was lucky to grow up bilingual.

Mary ona vurmadığı için Tom şanslıydı.

Tom was lucky that Mary didn't hit him.

Tom bir ev bulduğu için şanslıydı.

Tom was lucky to find a home.

Allan şanslıydı ve vergi muhasebesi sınavını geçti.

Allan was lucky and passed the tax accountant examination.

Tom yaralandığından daha fazla yaralanmadığı için şanslıydı.

Tom was lucky that he didn't get hurt more than he did.

Tom, iyi bir iş bulacak kadar şanslıydı.

Tom was lucky enough to find a good job.

Tom, bunu yaparken yardım aldığı için şanslıydı.

Tom was lucky to have had help doing that.

Tom, Mary orada onunla olmadığı için şanslıydı.

Tom was lucky Mary wasn't there with him.

- O, anahtarlarını bulduğu için şanslıydı.
- Şansına anahtarlarını bulmuştu.

He was lucky to find his keys.

Tom çok dilli bir ortamda büyüdüğü için şanslıydı.

Tom was lucky to grow up in a multilingual environment.

Mary bunu onun için yaptığından dolayı Tom şanslıydı.

Tom was lucky Mary did that for him.

Tom, biri bunu yapmasına yardım ettiği için şanslıydı.

- Tom was lucky that someone helped him do that.
- Tom was lucky that somebody helped him do that.

Tom, ona yardım etmek için burada olduğumuz için şanslıydı.

Tom was lucky we were here to help him.

Tom, Mary'nin ona bunu yapmasına yardım ettiği için şanslıydı.

Tom was lucky Mary helped him do that.

Görevliler şanslıydı, bu seferlik silah sesi onu korkutup kaçırmaya yetti.

The rangers were lucky, this time the sound of a gunshot was enough to scare it off.

Kouji şanslıydı; onun trafik kazası yalnızca arabasının yanında küçük bir çizik bıraktı.

Kouji was lucky; his traffic accident left only a minor scratch on the side of his car.

Babam dün bir kalp krizi geçirdi fakat yakınlarda bir kliniğe sahip olduğu için şanslıydı.

My father had a heart attack yesterday, but he was lucky to have a clinic close at hand.