Translation of "çalışıp" in English

0.009 sec.

Examples of using "çalışıp" in a sentence and their english translations:

Istendiği gibi çalışıp çalışmadığı.

is actually working as intended.

Hisleri kafamdan çıkarmaya çalışıp

of what I should be experiencing.

Çalışıp çalışmamak size kalmış.

- Study or don't--it's up to you.
- It's up to you whether you study or not.

Yarın çalışıp çalışamayacağını bilmiyor.

He doesn't know whether he could be at work tomorrow.

Tom çok çalışıp tükenmişti.

Tom was overworked and exhausted.

Tom'un orada çalışıp çalışmadığını bilmiyorum.

- I don't know if Tom works there or not.
- I don't know whether Tom works there or not.

Ben onun çalışıp çalışmadığını göreceğim.

I'm going to see if it works.

Tekrar tekrar yeniden dosyalamaya çalışıp duruyordu.

It just kept trying to refile and refile.

Sizin başarınız, sıkı çalışıp çalışmamanıza bağlıdır.

Your success depends upon whether you work hard or not.

Sıkı çalışıp sınıfındaki herkesi yakalamak zorunda.

She has to study hard and catch up with everybody in her class.

Biz gün boyunca çalışıp geceleyin uyuruz.

We work during the day, and sleep at night.

Bütün öğleden sonra mutfakta çalışıp çabalıyordum.

I've been toiling away in the kitchen all afternoon.

Çalışıp çalışmayacağına dair hiçbir fikrim yok.

I have no idea if it'll work or not.

Babam yarı zamanlı çalışıp öğretmenlik eğitimi gördü

My father worked part-time, trained as a teacher,

Tom'un beni öldürmeye çalışıp çalışmadığını merak ediyorum.

I wonder if Tom is trying to kill me.

Tom'un pazar günü hiç çalışıp çalışmadığını merak ediyorum.

I wonder if Tom ever works on Sunday.

Hep çalışıp hiç eğlenmemek Jack'i mal bir çocuğa çeviriyor.

All work and no play makes Jack a dull boy.

Tom bir resort otelde çalışıp haftada 900 dolar kazanıyor.

Tom makes $900 a week working at a resort hotel.

Tom ve Mary'nin bunu yapmaya çalışıp çalışmadığını merak ediyorum.

- I wonder if Tom and Mary were trying to do that.
- I wonder whether Tom and Mary were trying to do that.

Evin içinde çalışıp, daha az yorucu iş yapmalarına izin veriliyordu

and allowed to work inside the house, doing less strenuous work,

Ailelerin sürekli tuhaf işlerde çalışıp sonunda boşta bir iş olmadığını

I watched again and again families work odd jobs,

Bir dakikalığına arabamın arkasında durup bana fren lambalarımın çalışıp çalışmadığını söyler misin?

Could you stand behind my car for a minute and tell me if my brake lights are working?