Translation of "Konuşmaya" in Dutch

0.006 sec.

Examples of using "Konuşmaya" in a sentence and their dutch translations:

Konuşmaya katılmadım.

Ik nam niet deel aan het gesprek.

Konuşmaya başladım.

Ik begon te praten.

- Tom'la konuşmaya gittim.
- Tom ile konuşmaya gittim.

Ik ben met Tom gaan praten.

Köpekle konuşmaya başladı.

Ze begon tegen de hond te praten.

Konuşmaya devam ettik.

We praatten verder.

Konuşmaya devam et.

Blijf praten.

Tom konuşmaya başladı.

Tom begon te praten.

Seninle konuşmaya çalışıyordum.

Ik probeerde met je te praten.

Ben konuşmaya başladım.

Ik begon te praten.

Onunla konuşmaya gideceğim.

Ik ga met haar praten.

Benimle Fransızca konuşmaya başladığında

En ze begon Frans met me te spreken

Tom konuşmaya devam etti.

- Tom is blijven doorpraten.
- Tom bleef doorpraten.

Onlar konuşmaya hazır mı?

Zijn ze gereed om te praten?

Tıp dilinde akıcı konuşmaya başladım,

Ik leerde het medisch jargon spreken,

O, hüzünle gülümseyerek konuşmaya başladı.

Met een treurige glimlach begon ze te praten.

Bir insanın konuşmaya ihtiyacı var.

Er moet iemand spreken.

Konuşmaya ekleyecek hiçbir şeyim yok.

Ik heb niets toe te voegen aan de conversatie.

Onunla yalnız konuşmaya ihtiyacım var.

- Ik moet alleen met hem praten.
- Ik moet met hem alleen spreken.

Bütün gece konuşmaya devam ettiler.

Ze bleven de hele nacht lang doorpraten.

Toplum içinde konuşmaya alışkın değilim.

Ik ben niet gewoon voor een publiek te spreken.

Bu şekilde konuşmaya utanmıyor musun?

- Zijt ge niet beschaamd, zo te spreken?
- Schaam je je niet om op deze manier te praten?

Ben herkesin önünde konuşmaya alışık değilim.

Ik ben niet gewoon voor een publiek te spreken.

- Tom'la konuşmaya çalıştım.
- Tom'la konuşmayı denedim.

- Ik heb geprobeerd met Tom te praten.
- Ik probeerde met Tom te praten.

- Seninle konuşmaya geldim.
- Seninle konuşmak için geldim.

Ik ben gekomen om met u te spreken.

Bir kere konuşmaya başladığında, onu durdurmak yok.

Als ze eenmaal begint te praten, is ze niet te stoppen.

Bizler için meselenin neden önemli olduğunu konuşmaya başlamak,

om te praten over waarom het zo belangrijk voor ons is,

Birkaç dakika sonra, konuşmaya olan ilgimi kaybetmeye başladım.

Na enige minuten begon ik interesse in het gesprek te verliezen.

Tom konuşmaya çalıştım ama o beni görmezden geldi.

Ik heb geprobeerd met Tom te praten, maar hij negeerde me.

Tom odanın karşısında Mary'yi gördü ve onunla konuşmaya gitti.

Tom zag Maria aan de andere kant van de kamer en ging met haar praten.

Evlat, birazcık da olsa adam gibi konuşmaya başlıyor gibiyim.

Ik begin nu wel een beetje als een zak te klinken.

Tom konuşmaya devam etti ve Mary'nin ağzını açmasına izin vermedi.

Tom bleef maar praten en liet Mary er geen woord tussen krijgen.