Translation of "Kırıklığına" in Dutch

0.007 sec.

Examples of using "Kırıklığına" in a sentence and their dutch translations:

Hayal kırıklığına uğradım.

Ik ben teleurgesteld.

Hayal kırıklığına uğramayın.

Wees niet teleurgesteld.

Tom hayal kırıklığına uğradı.

- Tom was gedesillusioneerd.
- Tom was ontgoocheld.

Onu hayal kırıklığına uğratma.

Stel hem niet teleur.

Onda hayal kırıklığına uğradım.

- Ik was teleurgesteld in haar.
- Dat viel me tegen van haar.

Biraz hayal kırıklığına uğramıştım.

Ik was een beetje teleurgesteld.

Onlar hayal kırıklığına uğradılar.

Ze waren teleurgesteld.

Tom'u hayal kırıklığına uğrattın.

Je hebt Tom teleurgesteld.

Seninle hayal kırıklığına uğradım.

Je stelt me teleur.

O hayal kırıklığına uğradı.

Hij was teleurgesteld.

Beni hayal kırıklığına uğratma.

Stel me niet teleur!

O, hayal kırıklığına uğratıcıydı.

Het viel tegen.

Tom hayal kırıklığına uğratılacak.

- Het zal Tom tegenvallen.
- Tom zal teleurgesteld zijn.

Hayal kırıklığına uğradın mı?

- Ben je teleurgesteld?
- Bent u teleurgesteld?
- Zijn jullie teleurgesteld?

Hayal kırıklığına uğramış görünüyorsun.

Je ziet er teleurgesteld uit.

Sen hayal kırıklığına uğramayacaksın.

- U zult niet teleurgesteld zijn.
- Je zult niet teleurgesteld zijn.
- Jullie zullen niet teleurgesteld zijn.

Biz hayal kırıklığına uğramadık.

We zijn niet teleurgesteld.

Beni hayal kırıklığına uğratıyorsun.

Ik ben ontgoocheld in u.

Senin hayal kırıklığına uğrattım.

Ik ben ontgoocheld in u.

Yokluğun beni hayal kırıklığına uğrattı.

Ik was teleurgesteld omdat je er niet was.

Hafifçe bir hayal kırıklığına uğradım.

Ik was een beetje teleurgesteld.

O hayal kırıklığına uğramış değildi.

Hij was niet teleurgesteld.

Tom hayal kırıklığına uğramış görünüyordu.

- Tom zag er ontgoocheld uit.
- Tom leek ontgoocheld.

Tom tamamen hayal kırıklığına uğramıştı.

- Tom was nogal gefrustreerd.
- Tom was behoorlijk gefrustreerd.

Tom hayal kırıklığına uğramış olmayacak.

- Het zal Tom niet tegenvallen.
- Tom zal niet teleurgesteld zijn.

O beni hayal kırıklığına uğrattı.

- Ik was teleurgesteld in hem.
- Dat viel me tegen van hem.

Tom beni hayal kırıklığına uğrattı.

Tom stelde me teleur.

Tom Mary'yi hayal kırıklığına uğrattı.

- Tom stelde Maria teleur.
- Tom heeft Maria teleurgesteld.

Tom hayal kırıklığına uğramış hissetti.

Tom voelde zich gefrustreerd.

Ne kadar hayal kırıklığına uğratıcı!

Hoe teleurstellend!

- Ben şaşırdım ve hayal kırıklığına uğradım.
- Şaşkın ve hayal kırıklığına uğramış durumdayım.

Ik ben verrast en teleurgesteld.

Onun yeni filmi hayal kırıklığına uğratıcıdır.

Zijn nieuwe film is teleurstellend.

Gerçekten Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.

Ik wil Tom echt niet teleurstellen.

Tom biraz hayal kırıklığına uğramış görünüyor.

Tom ziet er een beetje teleurgesteld uit.

Tom biraz hayal kırıklığına uğramış olacak.

Tom zal een beetje teleurgesteld zijn.

Neden bu kadar hayal kırıklığına uğruyorsun?

- Waarom ben je zo teleurgesteld?
- Waarom bent u zo teleurgesteld?
- Waarom zijn jullie zo teleurgesteld?

Tom muhtemelen hayal kırıklığına uğramış olabilir.

Tom zal waarschijnlijk teleurgesteld zijn.

Senin beni hayal kırıklığına uğratmayacağını biliyorum.

Ik weet dat je me niet teleur zal stellen.

Hayal kırıklığına uğramış olarak eve geldi.

Ze kwam teleurgesteld thuis.

Onun burada olmaması beni hayal kırıklığına uğrattı.

Ik ben ontgoocheld dat hij hier niet is.

Arkadaşımın burada olmaması beni hayal kırıklığına uğrattı.

- Ik ben teleurgesteld dat mijn vriend hier niet is.
- Ik ben teleurgesteld dat mijn vriendin hier niet is.

Arkadaşlarımın burada olmamaları beni hayal kırıklığına uğrattı.

- Ik ben teleurgesteld dat mijn vrienden niet hier zijn.
- Ik ben teleurgesteld dat mijn vrienden hier niet zijn.

Bu dünyadaki eğitim beni hayal kırıklığına uğratıyor.

Het onderwijs in deze wereld valt me tegen.

Tom en az konuşmaktan hayal kırıklığına uğradı.

Tom was op z'n zachtst gezegd teleurgesteld.

O telefon konuşmalarının belirsizliği beni hayal kırıklığına uğrattı.

De vaagheid van die gesprekken ontgoochelde mij.

- Benim yüzümü kara çıkarma.
- Beni hayal kırıklığına uğratma.

- Stel me niet teleur!
- Stel me niet teleur.
- Ontgoochel me niet.

Hayır, sana kızgın değilim, sadece hayal kırıklığına uğradım.

Nee, ik ben niet kwaad op je, ik ben gewoon teleurgesteld.

Sadece sizi hayal kırıklığına uğratmayacağımı size bildirmek istedim.

Ik wil je alleen laten weten dat ik je niet zal teleurstellen.

Eğer onun partisine gitmesek Tom son derece hayal kırıklığına uğrar.

Tom zou verschrikkelijk teleurgesteld zijn als we niet naar zijn feestje zouden gaan.