Translation of "Araç" in Dutch

0.005 sec.

Examples of using "Araç" in a sentence and their dutch translations:

Araç kutum bağajda.

Mijn gereedschapskist is in de kofferbak.

Tamam, bir araç daha.

OK, nog één extra instrument van vooruitzicht.

Sahiden dil bir araç olsaydı oldukça zayıf bir araç olurdu.

Als taal een instrument was, zou dat eerlijk gezegd maar armzalig zijn.

Püf noktalar, araç gereçler, ustalık --

alle trucks, middelen en kennis,

Yıllarca Elektrikli Araç Birliği'nin başında

Zij is al jaren voorzitster van de Vereniging voor Elektrisch Vervoer

Tom çok yavaş araç kullanıyor.

Tom rijdt te langzaam.

O çok hızlı araç kullanır.

- Ze rijdt heel snel.
- Zij rijdt heel snel.

Çünkü sanat çok güçlü bir araç.

Omdat kunst is een krachtig hulpmiddel is.

Her iki araç da alev aldı.

Beide voertuigen vlogen in brand.

Tom bir ikinci el araç satıcısıydı.

Vroeger was Tom een tweedehands autoverkoper.

Beyin etkinliklerini ölçmek için araç ve labarotuvarlara

laboratoria en apparatuur om hun hersenactiviteit te meten,

Ve araç filosunun tamamını karbondan arındırmak istiyorlar.

en ze willen hun gehele wagenpark koolstofvrij maken.

Ekranın alt kısmındaki araç çubuğunu görebiliyor musun?

Zie je de werkbalk onderaan het scherm?

Ve Osla'da Elektrikli Araç sahiplerinin tecrübelerini çevrelerindekilere anlatma

In Oslo zien we hoe enthousiaste eigenaars van elektrische auto's

Okulun arkasındaki araç park yeri hemen hemen boş.

De parkeerplaats achter de school is praktisch leeg.

Tom genellikle hız limitinin biraz üzerinde araç kullanır.

Tom rijdt gewoonlijk iets harder dan de toegestane snelheid.

Aynı anda telefonda konuşmak ve araç kullanmak tehlikelidir.

Het is gevaarlijk om te bellen en tegelijkertijd te rijden.

- Hızlı sürüyorum.
- Hızlı araç kullanıyorum.
- Ben hızlı sürerim.

Ik rij snel.

Araç, bisiklet veya otobüs olsun tüm ulaşımı elektrikli hale getirme gibi

het aandurft om alle vervoer te elektrificeren,

Ve askeri birliklerin hareketi influenza yayılımını sürdürmek için mükemmel bir araç haline geldi.

...en die beweging van troepen was het perfecte voertuig voor de verspreiding van de griep.