Translation of "Zayıf" in Dutch

0.008 sec.

Examples of using "Zayıf" in a sentence and their dutch translations:

Batarya zayıf.

Lage batterij.

Zayıf kal.

Blijf dun.

Tom zayıf.

- Tom is slank.
- Tom is dun.

Nabzım zayıf.

Mijn pols is zwak.

Ay ışığı zayıf.

Het maanlicht is zwak.

O çok zayıf.

Ze is te zwak.

Tom zayıf hissetti.

Tom voelde zich zwak.

Zayıf insanlar kaybederler.

Zwakkelingen verliezen.

Daha zayıf görünüyorsun.

- Je ziet er dunner uit.
- Je ziet er slanker uit.

Matematik onun zayıf noktasıdır.

Wiskunde is haar zwakke punt.

O uzun ve zayıf.

Hij is groot en slank.

O onun zayıf noktası.

Dat is zijn zwakke plek.

O sarışın ve zayıf.

Ze is blond en slank.

Zayıf hissettiğimde güçlüymüş gibi yaptım,

Ik deed alsof ik sterk was als ik me niet zo voelde,

Amcam zayıf fakat teyzem şişman.

Mijn oom is mager, maar mijn tante is dik.

Tom zayıf ve titrek görünüyor.

Tom ziet er zwak en wiebelig uit.

Tom'un zayıf bir midesi vardır.

Tom heeft een zwakke maag.

Tom'un zayıf bir kalbi var.

Tom heeft een zwak hart.

Herkesin zayıf bir tarafı vardır.

Iedereen heeft wel een zwakke kant.

Tom'un zayıf bir hafızası var.

Tom heeft een slecht geheugen.

Tom Mary'nin zayıf olduğunu söyledi.

Tom zei dat Mary zwak is.

Ve bazen inanılmaz aptallığa zayıf kaldık.

en soms verbazingwekkend dom.

Hastalıkları önleme, zayıf düşüren rahatsızlıkları iyileştirme,

de levensduur te verlengen, ziekten te voorkomen,

Güçlü hayatta kalacak ve zayıf ölecek.

De sterken zullen overleven en de zwakken zullen sterven.

Yoko teyze çalışmak için çok zayıf.

Tante Joko is te zwak om te werken.

Herkesin güçlü ve zayıf yönleri vardır.

Iedereen heeft sterke en zwakke punten.

Doğanın zekâmız karşısında çok zayıf olduğu anlayışı...

dat de natuur geen partij is voor ons intellect --

Gıda yetersizliği onu zayıf ve bitkin düşürdü.

Door ondervoeding was hij zwak en uitgeput.

Herkesin kendi güçlü ve zayıf noktaları vardır.

Iedereen heeft zijn sterke en zwakke punten.

Kız kardeşim zayıf ama ben biraz kiloluyum.

Mijn zus is mager en ik ben aan de dikke kant.

Yaşlı kadın yataktan çıkamayacak kadar çok zayıf.

De oude vrouw heeft niet de kracht om op te staan.

Çok kötü hareket ediyordu. Yavaşça, çok zayıf şekilde.

Ze bewoog slecht. Langzaam, heel zwak.

Bir zincir en zayıf halkasından daha güçlü değildir..

De keten is niet sterker dan de zwakste schakel.

Bir zincir ancak en zayıf halkası kadar kuvvetlidir.

Een ketting is zo sterk als zijn zwakste schakel.

Bilimin zayıf yönlerinden biri ise, yine insanlar tarafından yapılması,

Maar dat de wetenschap mensenwerk is, is tegelijk een zwakke kant.

Tom'un bu raporu yazmış olması çok zayıf bir olasılıktır.

Het is zeer onwaarschijnlijk dat Tom dit rapport heeft geschreven.

Sahiden dil bir araç olsaydı oldukça zayıf bir araç olurdu.

Als taal een instrument was, zou dat eerlijk gezegd maar armzalig zijn.

O kadar zayıf ki sağlıklı ahtapotlar gibi canlı renkler çıkaramıyor.

Ze is zo zwak dat ze die levendige kleuren niet kan maken.

Sadece bir kişi hayatta kaldı - Vöggr, Hrolf'un sarayındaki en zayıf adam.

Slechts één man heeft het overleefd: Vöggr, de zwakste man aan het hof van Hrolf.