Translation of "Zorunda" in Chinese

0.019 sec.

Examples of using "Zorunda" in a sentence and their chinese translations:

- Saklamak zorunda değilsin.
- Saklanmak zorunda değilsin.

你不用藏著。

Yemek zorunda değilsiniz.

你不必吃。

Bilmek zorunda değiller.

他們不需要知道。

Dönmek zorunda kalacağız.

我们还得回去。

Açıklamak zorunda değilsin.

你不用解释。

Birimiz gitmek zorunda.

我们中的一个得走。

Güvenin olmak zorunda.

你必须得自信。

- Siz oraya gitmek zorunda değilsiniz.
- Oraya gitmek zorunda değilsin.

你不必去那里。

İstemedikçe gitmek zorunda değilsin.

你不想去就别去。

Acele etmek zorunda değilsiniz.

你不必著急。

Ne yemek zorunda kaldın?

你必須吃什麼?

Plandan vazgeçmek zorunda kaldı.

她不得不放弃这个计划。

Belgeyi imzalamak zorunda kaldı.

他被迫在文件上簽字。

Amerika'ya gitmek zorunda kaldım.

我必須去美國。

Tom kendini korumak zorunda.

汤姆得保护自己。

Keşke çalışmak zorunda olmasam.

我希望我不必工作。

Mektup yazmak zorunda mıyım?

我应该写信吗?

Mary okula gitmek zorunda.

瑪麗必須去上學。

İstasyona gitmek zorunda kalacak.

- 他要去车站。
- 他该去火车站了。

Dün çalışmak zorunda değildim.

我昨天不必讀書。

Hastaneye yatırılmak zorunda mıyım?

- 我必須住院嗎?
- 我必须去医院吗?

Onu yemek zorunda değilsin.

你不吃沒關係。

O, çalışmak zorunda değildir.

他不需要工作。

İlaç almak zorunda kaldım.

我被迫吃了藥。

Dövmemi çıkartmak zorunda kaldım.

我必須把文身去掉。

Odamı temizlemek zorunda değilim.

我不用打扫房间。

Diyetimi değiştirmek zorunda mıyım.

我要改變我的飲食嗎?

Çocuklara bakmak zorunda kaldım.

我不得不照顧小孩們。

Planımdan vazgeçmek zorunda kaldım.

我不得不放棄我的計劃。

Odayı temizlemek zorunda mıyım?

我该打扫房间吗 ?

Derhal başlamak zorunda kalacaksın.

你必须马上开始。

Erken kalkmak zorunda değilsin.

你不必早起。

Sınava girmek zorunda değilsin.

你不需要考试。

Şimdi gitmek zorunda kalacaksın.

你现在必须离开。

Sesini yükseltmek zorunda değilsin.

你不需要提高你的音量。

O İngilizce konuşmak zorunda.

他必须说英文。

Söylediklerin yaptıklarına uymak zorunda.

你的言行必须一致。

O, annesine bakmak zorunda.

她必須照顧她的母親。

Onu yemek zorunda değilsiniz.

你不必吃。

Çalışmak zorunda değil misin?

你不用工作吗

Birlikte yaşamak zorunda kaldık.

我們要在一起生活。

- Yapmak zorunda olduğum şey budur.
- Yapmak zorunda olduğum şey odur.
- O benim yapmak zorunda olduğum şeydir.

那是我必須做的。

O, okula gitmek zorunda değil.

他不必上學。

İstemiyorsan partiye gitmek zorunda değilsin.

除非你想去, 否則你不必去這個派對。

Sanırım şimdi gitmek zorunda kalacağım.

我想我現在得走了。

Mary okula gitmek zorunda kaldı.

瑪麗必須去上學。

Ne kadar beklemek zorunda kalacağız?

我們要等多久?

Çok sinirli olmak zorunda değilsin.

不要太神经质。

Okulumuz hakkında konuşmak zorunda değillerdi.

他们没必要谈论我们的学校。

Oğlumu ofisinize getirmek zorunda mıyım?

我必須帶我的兒子到你的辦公室嗎?

O yatakta kalmak zorunda kaldı.

他得卧床休息.

Bütün soruları yanıtlamak zorunda mıyım?

我需要回答所有問題嗎?

Bunu hemen yapmak zorunda değilsin.

你没必要马上去做。

O onu beklemek zorunda kalacak.

她必须等他。

Yaşlı adamla evlenmek zorunda bırakıldı.

她不得不和这个老男人结婚。

Onun hakkında düşünmek zorunda kalacağım.

我将考虑考虑。

Beklemek ve görmek zorunda kalacaksın.

你得等一等看。

Eğer yapmak zorunda değilsen, yapma.

“如果你没有必要,请不要这样做。”

Çok resmî olmak zorunda değilsin.

你没必要那么正式。

Bu ilacı almak zorunda mıyım?

我必須吃這個藥嗎?

Bana yardım etmek zorunda değilsin.

你不用帮我。

Sonuna kadar beklemek zorunda değilsin.

你没必要待到最后。

Birisi bir şey yapmak zorunda.

得有人做点什么。

Bizim bir planımız olmak zorunda.

我們必須有計畫。

Tom onu derhal yapmak zorunda.

汤姆必须马上去做。

Hemen cevap vermek zorunda değilsiniz.

你不用马上回答。

Onu takip etmek zorunda kaldım.

我无奈只得跟随着她。

Tom orada olmak zorunda mı?

湯姆必須在那裡嗎?

Biz planlarımızı değiştirmek zorunda kalacağız.

我們快要到必須改變我們計畫的時候了。

Tom evini satmak zorunda kaldı.

湯姆必須賣了他的房子。

İstemiyorsan Tom'a söylemek zorunda değilsin.

如果你不想,那你便没有这个必要去告诉汤姆。

Çabucak cevap vermek zorunda değilsin.

你不必快速作答。

Onu hemen yapmak zorunda mıyım?

我必須立刻做嗎?

Burada ayakkabılarımı çıkarmak zorunda mıyım?

在這裡我必須脫鞋嗎?

Akşam yemeği hazırlamak zorunda mısın?

你必须做晚饭吗?

Görünmez olsam, giyinmek zorunda olmam.

若我是隱形的,就不用穿衣服了。

İki fen dersi almak zorunda.

他必須上兩堂理化課。

Pazar günleri çalışmak zorunda değilsin.

星期天的時候,你不用工作。

O, odasını temizlemek zorunda kaldı.

他不得不打扫了他的房间。

Tom kendisi gitmek zorunda kaldı.

汤姆不得不自己去。

İlgilenmek zorunda olduğumuz sorunlarımız var.

我們有我們必須解決的問題。

Tom eve dönmek zorunda kaldı.

汤姆被强迫回家。

Bunu kesinlikle yapmak zorunda değiliz.

我不知道湯姆的計劃是甚麼。

- O, kaderini kabul etmek zorunda kaldı.
- O kaderi kabul etmek zorunda kaldı.

她该接受她的命运。

Pazar günü okula gitmek zorunda değilsin.

你没必要周日去上学。

Yarın sabah erken kalkmak zorunda mıyız?

明天早上有必要早起吗

Annesine ve kız kardeşine bakmak zorunda.

他要供养他的妈妈和妹妹。

O, köyü terk etmek zorunda kaldı.

他必須離開村莊。

O, fazla mesai yapmak zorunda kaldı.

他被迫加班。

Her yıl buraya gelmek zorunda kalacağım.

我每年必须来这里。

Her gün buraya gelmek zorunda değilsiniz.

你不用每天都來這裏。

İngilizcede iyileştirici bir kurs almak zorunda.

她需要上英语补习班。

Onu yapmak istemiyorsan yapmak zorunda değilsin.

如果你不想的话也没问题。

Söylemek zorunda olduğum bir şey var.

有些事我必須說。

Tom bugün evde kalmak zorunda mı?

湯姆今天要留在家中嗎?

Dün fazla mesai yapmak zorunda kaldım.

我昨天必須加班。

Her şeyi kendim yapmak zorunda kaldım.

我必须靠自己做所有事。

Neden eşlik etmek zorunda olduğumu anlamıyorum.

我不明白为什么我得跟着去。

Nancy şimdi ödevini yapmak zorunda mı?

Nancy一定要现在做她的作业吗?