Translation of "Tek" in Chinese

0.009 sec.

Examples of using "Tek" in a sentence and their chinese translations:

Mary yumurtaları tek tek çıkardı.

瑪麗把雞蛋一顆一顆地取了出來。

Tek tekerli bisikletin tek tekeri vardır.

一輛獨輪車有一個輪子。

Güvenebileceğim tek kişisin.

你是我唯一可以信任的人。

Tek çözüm kaçmak.

三十六计走为上。

Tek kurşunla öldürüldü.

他被一顆子彈打死了。

Ben tek çocuğum.

我是獨生子。

- Tek çıkış yolu ölüm mü?
- Ölüm müdür tek çıkar yol?
- Ölüm tek çıkar yol mu?

死是唯一的解脱吗?

İnsan konuşabilen tek hayvandır.

人类是唯一能够彼此交谈的动物。

Onu yapabilecek tek kişisin.

只有你才做得到。

Tek başıma yaşamaya başladım.

我開始了一個人的生活。

Tek kelime söylemeden gitti.

他沒說一句話就離開了。

Sen bizim tek umudumuzsun.

你是我们唯一的希望。

Ben bir tek çocuğum.

我是獨生子。

Tek başına işi bitirebildi.

她想方设法以一己之力完成了工作。

Tek başıma ormanda yürüdüm.

我自己走進了樹林裡。

Mary tek başına geldi.

Mary自己一個人來。

Bu onların tek seçeneği.

这是他们唯一的选择。

Değişim değişmeyen tek şeydir.

凡事都會改變。

İnsan, konuşan tek hayvandır.

人类是唯一彼此交谈的动物。

Bir zamanlar tek gençtin.

青春只有一次。

Tek bir kurtulan yoktu.

一个幸存者都没有。

Tom sınıftaki tek adamdı.

汤姆是这个班级里唯一的男生。

Tom tek kelime söylemedi.

湯姆甚麼也没說。

Tom sınıfımızdaki tek oğlan.

湯姆是我們班裡唯一的男孩。

Tom, Mary'nin tek çocuğuydu

汤姆是玛丽的唯一个儿童。

İnsan konuşabilen tek hayvan.

人是唯一会说话的动物。

Bunu tek başıma yapmadım.

我不能自己做。

Ormanda tek başına yaşıyor.

他獨自住在森林裡。

Tom cezalandırılan tek kişiydi.

湯姆是唯一受罰的人。

Düşünebildiğim tek şey bu.

这是我唯一能想到的事了。

Büyükannem tek başına yaşıyor.

我祖母獨自生活。

Anlayana tek kelime yeter.

對聰明人說話,一語即足。

Tek başına sinemaya gitti.

她獨自去看了電影。

Gelmeyen tek öğrenci yoktu.

没有一个学生缺席。

Eve tek başına gitme.

不要自己一个人走回家。

Bunu tek başıma yaptım.

这完全是我自己做的。

- O tek başına yurt dışına gitti.
- Tek başına yurtdışına çıktı.

他一个人去了国外。

- Yapmak istediğim tek şey balık tutmaya gitmek.
- Tek istediğim balığa çıkmak.

我唯一想做的是去釣魚。

- Arabamı tek başıma tamir etmeyi başardım.
- Arabamı tek başıma tamir edebildim.

我自己搞定,修好了我的车。

Bunu tek başına mı yaptın?

這是你自己做的嗎?

Gökyüzünde tek bir bulut yok.

天上一朵雲也沒有。

Gökyüzünde bir tek bulut görülemez.

天上萬里無雲。

Mike yönetim kurulunda tek erkek.

Mike是董事会里唯一的男性。

Yaşlı adam tek başına yaşadı.

老人独自生活。

Adada tek bir mağaza var.

在這個島上只有一家商店。

Onun tek zevki müzik dinlemektir.

她唯一的樂趣就是聽音樂。

Bu evde tek başına yaşıyorum.

我一个人住在这个房子里。

Bize yardım edebilecek tek kişisin.

你是唯一一个能帮助我们的人。

Tom sorunu tek başına çözebildi.

汤姆有办法自己把问题解决了。

Bunu yapabilecek tek kişi benim.

我是唯一能做到那个的人。

Uygurları tanımayan tek kişi benim.

只有我一个不会维语。

Onları tanıyan tek kişi benim.

我是唯一一個認識他們的人。

Bugün tek başına mı geldin?

您今天一个人来的吗?

Gökyüzünde tek bulut bile yok.

- 天上没有云。
- 天上一朵雲也沒有。

Bunu tek başına yapmaya çalışma.

别想靠你自己做这事。

Tom bu sınıftaki tek adam.

汤姆是这个班级里唯一的男生。

Onları koruyabilecek tek kişi sensin.

你是唯一能保护他们的。

Bu, sahip olduğum tek kitaptır.

这是我仅有的一本书。

İnsan, ateşi kullanan tek hayvandır.

- 人是唯一会使用火的动物。
- 人类是唯一使用火的动物。

Tek ihtiyacımız olan şey su.

我们需要的只有水。

İnsan ateşi kullanan tek hayvan.

人类是唯一使用火的动物。

İnsanlar ateşi kullanabilen tek hayvandırlar.

人类是唯一使用火的动物。

Tek başıma iki çocuğu getirdim.

我一個人把兩個小孩扶養長大。

Keşke tek bir çocuk olsam.

我要是个独子就好了。

Aksilikler asla tek başlarına gelmezler.

祸不单行。

Bu sahip olduğum tek kameradır.

這是我唯一的相機。

Bana yardım edebilecek tek kişisin.

- 只有你才可以幫我。
- 你是唯一一個能夠幫我的人。

Oraya tek başına gitmeni istemiyorum.

我不要你一个人去那个地方。

Onun tek hobisi pul toplamaktır.

她唯一的興趣是集郵。

Hafta sonunu tek başına geçirdi.

她獨自度過了週末。

Tom tek başına gitmek istemiyor.

汤姆不想一个人走。

Tek kişilik banyolu ada, lütfen.

我要一个带浴室的单人房。

Mary etek giyen tek kızdı.

玛丽只是穿裙子的女孩。

Tom raporu tek başına yazdı.

湯姆寫報告全是靠的自己。

Onu tek başına yapabilir misin?

你自己一個人能做嗎?

Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir.

我只知道我什么都不知道。

Tom sınıftaki tek erkek çocuktu.

汤姆是班里唯一的男生。

- Yol işaretinde ne yazılı? - TEK YÖN.
- Trafik işaretinde ne yazılı? - TEK YÖN.

路标上写的什么?- 单向行驶。

Yapmanız gereken tek şey kendinize bakmaktır.

你要做的只是照顾好你自己。

Onlar Çince eğitimi yapan tek öğrenci.

学中文的学生只有他们几个。

Tom çoğunlukla tek başına alışverişe gider.

湯姆常常一個人去買東西。

Mükemmel olmasını tek bir kusuru engelliyordu.

要变得完美,她就是少了一个缺点。

O, köyde hayatta kalan tek kişi.

他是村子里面唯一在世的人。

Koca adada sadece tek dükkan var.

在這個島上只有一家商店。

Şimdi tek soru eve nasıl gideceğimizdir.

现在我们唯一的问题是我们怎么回家?

Tek başıma yaşamak için yeterince yaşlıyım.

我年紀夠大了可以自己一個人住。

O, tek başına yürüyüş yapmayı seviyor.

他喜欢独自散步。

Onun teorisinde tek bir kusur bulamıyorum.

我在他的理論中找不到任何問題。

O tek başına seyahat etmeyi sever.

他喜歡獨自旅行。

Tek bir kişi bile hayatta değil.

一个幸存者都没有。

Her yolculuk tek bir adımla başlar.

无事掘小,小事掘大。

O tek-taraflı bir aşk ilişkisiydi.

這是一場單戀。

Tom'un söylediği bir tek kelimeyi anlamadım.

我不明白湯姆說了什麼。

Tek bir tane pirinci israf etmeyin!

一粒米都不要浪费!

O, tek başına seyahat etmeyi sever.

他喜歡獨自旅行。

Brezilya'ya tek başına gitmesi bizi şaşırttı.

让我们惊讶的是她独自去过巴西。