Translation of "Biçimde" in Arabic

0.005 sec.

Examples of using "Biçimde" in a sentence and their arabic translations:

Dramatik bir biçimde değişti.

مع إنشاء "فصول الشمس المشرقة".

O garip biçimde davrandı.

- كان يتصرّف بغرابة.
- كان يتصرّف بشكل غريب.
- تصرّف بغرابة.
- تصرّف بشكل غريب.

Bana o biçimde bakma!

لا تحدّق بي هكذا!

Ev ölümcül biçimde sessizdi.

كان في المنزل صمت رهيب.

Şaşırtıcı biçimde, izleyicilerin yaklaşık yarısı

المذهل هو أن نصف المشاهدين

Iklimin etkilerini belirgin biçimde düşürebilir.

من شأنه أن يقلّص إلى حد كبير من تأثيرات المناخ.

östrojenlerimizle dengeli bir biçimde çalışır.

يعمل بشكل متوازن مع هرمون الإستروجين.

Sürekli bir biçimde pozitif olmalısınız.

فعليك الالتزام بالإيجابية.

Ona iğneleyici bir biçimde takılmaya,

من السخرية أو التقليل من شأن شخص ما،

Tom derin biçimde içini çekti.

توم تنهد بعمق

Leyla kötü bir biçimde dövüldü.

تعرّضت ليلى لضرب شديد.

Topun iplik iplik, tel tel biçimde

شاهدوا الكرة بينما تتحول

Gezegen tuhaf bir biçimde diskle bağlantılıydı.

كان الكوكب مرتبطًا بالقرص بشكل غريب.

Bunun bir parçası olacak biçimde tasarlayın.

صمموا فيه إمكانية تفكيكه.

O akıcı bir biçimde Çince konuşur.

إنه يتكلم الصينية بطلاقة.

Ben buna kesin bir biçimde karşıyım.

أنا أعارض ذلك بشدة

Leyla, oğlu Sami'ye kötü biçimde davranıyordu.

عاملت ليلى إبنها سامي بشكل سيّء.

Leyla'nın yeni yaklaşımı inanılmaz biçimde tehlikelidir.

مقاربة ليلى الجديدة خطيرة بشكل لا يُصدّق.

Bilim sayesinde evreni oldukça iyi biçimde kavrayabiliyoruz.

نفهمُ الكون بشكلٍ جيد بسبب العلم.

Hızlı bir biçimde yeniden tanımlayan kentsel dönüşümde,

الذي تعيد تعريف هذا الحي

Lütfen yemekten önce ellerinizi uygun biçimde yıkayın.

رجاءً، اغسل يديك جيدًا قبل الأكل.

Bu kemer bana çok sıkı biçimde geliyor.

هذا الحزام ضيق جدا علي.

Ve sorumlu bir biçimde konuşmanın vakti değil mi?

ولبدء الحديث عنه بصراحة ومسؤولية؟

Nasıl tıpkı eski biçimde yaşamaya devam ederdik ki?

كيف بإمكاننا المتابعة مثل قبل؟

Bu şey farklı bir biçimde iki-likten bahsetti.

الذي يتحدث عن الازدواجية بطريقة مختلفة.

Harika ya da korkunç bir biçimde çarpan bir yıldırımdır.

تضربنا بشيء رائع أو شيء مريع.

Ve orada giderek artan biçimde, hisse kârları ve net gelirler

حيث، بشكل متزايد، حصة من الأرباح وصافي الدخل

Servilius'un süvarilerini devre dışı bırakarak, etkin bir biçimde bütün Konsül ordusunu nötralize ediyor.

من خلال القضاء على سلاح الفرسان سيرفيليوس، قام حنبعل بتحييد جيشه القنصلي بأكمله

Herkes cümlelerin doğru seslendirilmesini ve doğru bir biçimde yazılmasını sağlamak için yardımcı olabilir.

ويستطيع الجميع التأكد من صحة الجمل نحويا وإملائيا.