Translation of "Regaló" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Regaló" in a sentence and their turkish translations:

Mi tía me regaló flores.

Teyzem bana çiçek verdi.

Ella regaló todos los vestidos.

O, bütün elbiselerini bağışladı.

Ella le regaló un suéter.

O, ona bir kazak verdi.

Mi tío me regaló este reloj.

- Amcam bana bu kol saatini verdi.
- Dayım bana bu kol saatini verdi.
- Eniştem bana bu kol saatini verdi.

Mi papá me regaló un juego.

Babam bana bir oyun verdi.

Tío Vasya me regaló una pintura.

Vasya amca hediye olarak bana bir tablo verdi.

¿Qué te regaló Tom para Navidad?

Tom sana Noel için ne verdi?

Le regaló una pulsera de brillantes.

Ona elmas bir bilezik verdi.

Mi tía me regaló una cámara.

Teyzem bana bir fotoğraf makinesi verdi.

Mi tío me regaló una cámara.

Amcam bana bir kamera verdi.

Estos pendientes me los regaló mi abuela.

Büyükannem bana bu kolyeleri verdi.

Ella me regaló un libro por navidad.

O, bana Noel için bir kitap verdi.

Él me regaló un ramillete de flores.

Bana bir buket çiçek sundu.

Me regaló un reloj de lujo dorado.

O bana altın bir lüks saat verdi.

- Me dio un reloj.
- Me regaló un reloj.

Bana bir saat verdi.

Mi madre me regaló su máquina de coser.

Annem bana dikiş makinesini hediye etti.

Mi padre me regaló una pluma estilográfica nueva.

Babam bana yeni bir dolma kalem verdi.

Mi madre me regaló una máquina de coser.

Annem bana bir dikiş makinesi verdi.

¿Qué te regaló tu marido por tu cumpleaños?

Kocan doğum günün için sana ne verdi?

Mi tío me regaló un reloj de arena.

Amcam bana bir kum saati verdi.

Me regaló media docena de pañuelos de hilo.

O bana yarım düzine keten mendil verdi.

Mi papá me regaló un juego de computador.

Bana babam tarafından bir bilgisayar oyunu verildi.

Ella le regaló un suéter en su cumpleaños.

O, ona doğum gününde bir kazak verdi.

- Alguien te dio algo.
- Alguien te regaló algo.

Birisi sana bir şey verdi.

Mi padre me regaló un reloj para mi cumpleaños.

Babam doğum günüm için bana bir saat verdi.

Mi tía me regaló el pendiente que llevo puesto.

Taktığım kolyeyi bana teyzem verdi.

Tom le regaló un ramo de flores a Mary.

Tom Mary'ye bir buket çiçek verdi.

Tom le regaló un diccionario de francés a Mary.

Tom Mary'ye Fransızca bir sözlük verdi.

- Ella regaló un sombrero.
- Ella dio gratis un sombrero.

Ücretsiz bir şapka verdi.

Tom nunca leyó el libro que Mary le regaló.

Tom, Mary'nin ona verdiği kitabı asla okumadı.

Tom le regaló a Mary unas flores que había recogido.

Tom Mary'ye topladığı bazı çiçekleri verdi.

Pondré las flores en el jarrón que me regaló Ana.

Çiçekleri Ana'nın hediye ettiği vazoya koyacağım.

Tom le regaló a Mary un par de aros de diamantes.

Tom Mary'ye bir çift elmas küpe verdi.

Tom pensó que el reloj que le regaló Mary era feo.

Tom Mary'nin ona verdiği saatin kötü olduğunu düşündü.

- Perdí el reloj que me regaló mi padre.
- He perdido el reloj que me regaló mi padre.
- Perdí el reloj que mi padre me dio.

Babamın bana verdiği saati kaybettim.

He perdido el reloj que me regaló mi hermana por mi cumpleaños.

Kız kardeşimin bana doğum günüm için verdiği saati kaybettim.

La empresa le regaló un reloj de oro el día de su jubilación.

Emekli olduğu gün şirket ona altın bir saat hediye etti.

Tom le regaló a su niño de tres años un cachorro para Navidad.

Tom, üç yaşındaki oğluna Noel için bir köpek yavrusu verdi.

Tom fue quien me regaló la pintura que está colgando encima de mi chimenea.

Şöminemin üstünde asılı duran tabloyu bana veren kişi Tom'du.

Después de perder su trabajo, no podía permitirse alimentar a los perros, de modo que los regaló.

O, işini kaybettikten sonra, köpeklerini besleyemedi, bu yüzden onları birine hediye verdi.

- Mi padre me regaló un reloj para mi cumpleaños.
- Mi padre me dio un reloj por mi cumpleaños.

Babam doğum günüm için bana bir saat verdi.