Translation of "Tía" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Tía" in a sentence and their turkish translations:

- Mi tía tiene ganas de vomitar.
- Mi tía tiene náuseas.

Teyzeciğim kötü hissediyor.

Su tía parece joven.

Onun teyzesi genç görünüyor.

¿Qué hace tu tía?

Teyzen ne iş yapar?

Mi tía parece joven.

Teyzem genç görünüyor.

Tía, éste es Tom.

Hala, bu Tom.

Su tía tiene tres gatos.

Halasının üç kedisi vardır.

Mi tía tiene tres hijos.

Teyzemin üç çocuğu var.

Mi tía me regaló flores.

Teyzem bana çiçek verdi.

Mi tía me trajo flores.

Teyzem bana çiçek getirdi.

Su tía vive en Austria.

Onun teyzesi Avustralya'da yaşıyor.

Mi tía tenía tres hijos.

Teyzemin üç çocuğu vardı.

Él vivía con su tía.

O, teyzesi ile yaşıyordu.

- Él se quedó en la casa de su tía.
- Él se quedó en casa de su tía.
- Se quedó en la casa de su tía.
- Se quedó en casa de su tía.

O, teyzesinin evinde kaldı.

Mi tía me dio un álbum.

Halam bana bir albüm verdi.

Mi tía vive en Nueva York.

Teyzem New York'ta yaşıyor.

Mi tía llevó una vida feliz.

Teyzem mutlu bir hayat yaşadı.

Ella se parece a su tía.

O, teyzesine benzer.

Mi tía viene a Tokio mañana.

Teyzem yarın Tokyo'ya geliyor.

Dirigí la carta a mi tía.

Teyzeme mektup gönderdim.

Mi tía lleva muerta dos años.

Teyzem öleli iki yıl oldu.

Mi tía vive en New York.

Teyzem New York'ta oturuyor.

Ella visitó a su tía ayer.

Dün teyzesini ziyaret etti.

Mi tía me trajo algunas flores.

Teyzem bana bazı çiçekler getirdi.

Mi tía me regaló una cámara.

Teyzem bana bir fotoğraf makinesi verdi.

Un día visité a mi tía.

Bir gün teyzemi ziyaret ettim.

Ella fue criada por su tía.

O, teyzesi tarafından yetiştirildi.

Mi tía crió a cinco niños.

- Teyzem beş çocuk yetiştirdi.
- Halam beş çocuk yetiştirdi.

Mary es la tía de Tom.

- Mary Tom'un teyzesi.
- Mary, Tom'un halasıdır.

- La tía Yoko es demasiado débil para trabajar.
- La tía Yoko está demasiado débil para trabajar.

Yoko teyze çalışmak için çok zayıf.

- La mujer de mi tío es mi tía.
- La esposa de mi tío es mi tía.

Amcamın karısı benim halam.

- Mi tía me enseñó a hacer buen café.
- Mi tía me mostró cómo hacer buen café.

Teyzem bana iyi kahvenin nasıl yapılacağını gösterdi.

Tengo una tía que vive en Osaka.

- Osaka'da yaşayan bir teyzem var.
- Osaka'da yaşayan bir halam var.

Mi tía habla tanto chino como inglés.

Teyzem hem Çince hem de İngilizce konuşur.

Mi tía murió de cáncer de pulmón.

- Teyzem akciğer kanserinden öldü.
- Halam akciğer kanserinden öldü.

Mi tía es mayor que mi madre.

Teyzem annemden daha yaşlıdır.

Tengo una relación especial con mi tía.

Teyzemle özel bir ilişkim var.

Mi tía puede hablar chino e inglés.

- Teyzem hem Çince hem de İngilizce konuşabilir.
- Halam hem Çince hem de İngilizce konuşabilir.

Ella tiene una semejanza con su tía.

O, teyzesine benzer.

Mi tía es de Somalia. Ella es somalí.

Teyzem Somali'den. O, Somalili.

Akiko tiene una tía que se llama Hana.

Akiko'nun adı Hana olan bir teyzesi var.

El jarrón que rompió es de mi tía.

Onun kırdığı vazo, halama ait.

Mi tía es la hermana de mi padre.

Halam, babamın kız kardeşidir.

La hermana de mi padre es mi tía.

Babamın kız kardeşi benim halamdır.

La hermana de mi madre es mi tía.

Annemin kız kardeşi benim teyzemdir.

Tengo una tía que vive en Los Ángeles.

Los Angeles'ta yaşayan bir teyzem var.

Mi tío y mi tía viven en Francia.

- Amcam ve halam Fransa'da yaşıyor.
- Dayım ve teyzem Fransa'da yaşıyor.

Mi tía me mostró cómo hacer buen café.

Teyzem bana iyi kahvenin nasıl yapılacağını gösterdi.

Mi madre se lleva bien con mi tía.

Annem halamla iyi anlaşır.

Mi tía lleva gafas cuando lee los documentos.

Teyzem gazete okurken gözlük takar.

Mi tía me dio un libro para Navidad.

- Teyzem Noel için bana bir kitap verdi.
- Teyzem Noel hediyesi olarak bana bir kitap verdi.
- Halam Noel hediyesi olarak bana bir kitap verdi.
- Teyzem bana Noel için bir kitap verdi.

Estaban apenados por la enfermedad de su tía.

Onlar teyzelerinin hastalığından üzüntü duyuyorlardı.

Esta muñeca es un regalo de mi tía.

Bu bebek teyzemden bir hediye.

Le hice hablar por teléfono con su tía.

Telefonda onu teyzesi ile konuşturdum.

La anciana tía de mi esposo fue quemada viva,

Kocamın yaşlı teyzesi diri diri yandı.

Mi tía me trata como si fuera un niño.

Teyzem bana sanki bir çocukmuşum gibi davranır.

Su tía cuida de su perro durante el día.

Köpeğine gündüz halası bakıyor.

Me estoy quedando donde mi tía por el verano.

Yaz için halamlarda kalıyorum.

Mi tío está delgado, pero mi tía está gorda.

Amcam zayıf fakat teyzem şişman.

Me voy a quedar en Kioto con mi tía.

Teyzemle Kyoto'da kalmayı tasarlıyorum.

Mi tía me regaló el pendiente que llevo puesto.

Taktığım kolyeyi bana teyzem verdi.

Ella visitó a su tío y a su tía.

Amca ve teyzesini ziyaret etti.

Mi tía me ha mandado un regalo de cumpleaños.

Teyzem bana bir doğum günü hediyesi gönderdi.

¿Cuánto tiempo estarás en la casa de tu tía?

Halanın evinde ne kadar kalacaksın?

El próximo domingo iremos a visitar a nuestra tía.

Önümüzdeki Pazar teyzemizi ziyarete gidiyoruz.

Tom tiene una tía que está en la cárcel.

Tom'un cezaevinde bir teyzesi var.

Él pasó la noche en casa de su tía.

- Geceyi teyzesinin evinde geçirdi.
- Geceyi halasının evinde geçirdi.

¿Puedo casarme con el sobrino del esposo de mi tía?

Teyzemin kocasının yeğeni ile evlenebilir miyim?

Pasé las vacaciones de verano en casa de mi tía.

Yaz tatilini teyzemin evinde geçirdim.

La esposa del hermano de mi padre es mi tía.

Babamın erkek kardeşinin karısı benim yengemdir.

La esposa del hermano de mi madre es mi tía.

Annemin erkek kardeşinin karısı benim yengemdir.

Me quedé tres días en la casa de mi tía.

Üç gün teyzemin evinde kaldım.

Mi tía se ganó un viaje todo pagado a Hawái.

Teyzem tüm giderleri ödenmiş Hawaii turu kazandı.

Mi tía vive en una casa solitaria en el campo.

Teyzem kırsalda yalnız bir evde yaşıyor.

Ella dejó a los niños al cuidado de su tía.

O, çocuklarını teyzesinin bakımında bıraktı.

Mi tía disfrutó de buena salud durante toda su vida.

Teyzem hayatı boyunca iyi sağlığın tadını çıkardı.

Ella fue a París con objeto de ver a su tía.

- O, halasını görmek için Paris'e gitti.
- O, teyzesini görmek için Paris'e gitti.

- ¡Cuéntaselo a tu abuela!
- ¡Cuéntaselo a tu tía!
- ¡Cuéntaselo a Rita!

Sen onu benim külahıma anlat!

Mi tía de sesenta años de edad recibió una gran herencia.

Altmış yaşındaki teyzem büyük miras aldı.

Mi tía llevaba una semana en el hospital cuando la visité.

Teyzem onu ziyaret ettiğimde bir haftadır hastanedeydi.

Y, ya sabes, la tía Mame dijo: "La vida es un banquete" -

Auntie Mame ''Hayat bir ziyafettir'' demişti,

La mujer que él pensó que era su tía era una extraña.

Halası olduğunu düşündüğü kadın bir yabancıydı.

La hermana de su padre o de su madre es su tía.

Babanın ya da annenin kız kardeşi senin yengendir.

- La tarta de manzana de su tía era deliciosa, así que se sirvió otra ración.
- La tarta de manzana de su tía estaba exquisita, así que se sirvió una segunda porción.

Teyzesinin elmalı turtası lezzetliydi, bu yüzden o ikinci bir porsiyon aldı.

Cuando él declaró abiertamente que se iba a casar con Pablo, a su abuela casi le dio un infarto y a su tía se le salieron los ojos de las órbitas; sin embargo, su hermana pequeña sonrió con orgullo.

O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.