Translation of "Pensaba" in Turkish

0.045 sec.

Examples of using "Pensaba" in a sentence and their turkish translations:

O eso pensaba.

Belki de öyle olduğunu düşündüm.

¡Justo como yo pensaba!".

diyen bilgileri görüyor, duyuyor olurduk.

Ahora pensaba que período

Ya şimdi düşünce o dönemi

Ella no pensaba así.

Öyle olduğunu sanmıyordu.

Pensaba que venías hoy.

Ben senin bugün geldiğini sanıyordum.

Pensaba que estaba solo.

Yalnız olduğumu düşündüm.

Pensaba que eras Tom.

Ben senin Tom olduğunu düşündüm.

Pensaba que los conocía.

Onları tanıdığımı sanıyordum.

Pensaba que sería divertido.

Eğlenceli olacağını düşündüm.

Pensaba que lo sabíais.

Onu bildiğini sandım.

Pensaba que te gustaría.

Ondan hoşlanacağını düşündüm.

Pensaba que nunca volverías.

Asla geri dönmeyeceğini düşündüm.

- Ella pensaba que yo era médica.
- Ella pensaba que yo era doctora.
- Ella pensaba que yo fuera médico.

O, benim bir doktor olduğumu düşündü.

Y pensaba: "¿Puedo hacer eso?

Bir yandan da şöyle dedim "Bunu yapabilir miyim?

Pensaba que era lo mío.

Mesleğimin bu olduğunu düşündüm.

Y yo pensaba, "¿Sabes qué?

Kendime diyordum ki

Pensaba que Tom era gracioso.

Tom'un komik olduğunu düşündüm.

No pensaba que nos ayudaría.

Onun bize yardım edeceğini düşünmedim.

Pensaba que tenía bastante dinero.

Yeterli param olduğunu düşündüm.

Pensaba que eras de Boston.

Senin Bostonlu olduğunu düşündüm.

Pensaba que Tom sería feliz.

Tom'un mutlu olacağını düşündüm.

Pensaba que eso era obvio.

Açık olduğunu sanıyordum.

Pensaba que era el mío.

Bunun benimki olduğunu düşündüm.

Pensaba que sabías hablar francés.

Fransızca konuşabildiğini sandım.

Pensaba que vendría con nosotros.

Bizimle geleceğini düşünüyordum.

Tom pensaba que estaba mintiendo.

Tom yalan söylediğimi düşündü.

Yo pensaba que él vendría.

Onun gelmesini umuyordum.

Eso es lo que pensaba.

- Düşündüğüm odur.
- İşte düşündüğüm şey.

Pensaba que hoy era lunes.

Bugün pazartesi olduğunu düşündüm.

Pensaba que él estaba enojado.

Ben onun kızgın olduğunu düşündüm.

Pensaba que Tom era canadiense.

Tom'un Kanadalı olduğunu düşündüm.

pensaba que estaba preparada para hacerlo,

hazır olduğumu düşünsem de

Yo pensaba que sería fácil hacerlo.

Ben onun yapmak için kolay olacağını düşünmüştüm.

Pensaba que ese era tu trabajo.

Ben onun senin işin olduğunu sanıyordum.

Pensaba que Tom estaba con vos.

Tom'un sizinle olduğunu sanıyordum.

Pensaba que Tom era tu hermano.

Tom'un erkek kardeşin olduğunu düşündüm.

Pensaba que Tom era tu enemigo.

Tom'un, düşmanın olduğunu sanıyordum.

Pensaba que Tom era tu amigo.

Tom'un arkadaşın olduğunu düşündüm.

Pensaba que las preguntas eran fáciles.

Soruların kolay olduğunu düşündüm.

Yo siempre pensaba que supieras nadar.

Her zaman nasıl yüzeceğini bildiğini düşündüm.

Él pensaba que era un genio.

O, onun bir deha olduğunu düşündü.

Ella pensaba que yo era médica.

O benim doktor olduğumu düşündü.

Pensaba que podría ser una posibilidad.

Onun bir olasılık olabileceğini düşündüm.

Pensaba que Tom sería más mayor.

Tom'un daha yaşlı olacağını düşündüm.

Pensaba que no querrías hablar conmigo.

Benimle konuşmayı kabul etmeyeceğini düşündüm.

Pensaba que Tom era mi amigo.

Tom'un arkadaşım olduğunu düşündüm.

Es peor de lo que pensaba.

Düşündüğümden daha kötü.

Tom no pensaba que era divertido.

Tom onun komik olduğunu düşünmüyordu.

Pensaba que Tom podría estar durmiendo.

Tom'un uyuyor olabileceğini düşündüm.

Pensaba que el juego había terminado.

Oyunun bittiğini düşünüyordum.

Pensaba que no te caería bien.

Benden hoşlanmayacağını düşünmüştüm.

Tomás pensaba que yo era tú.

Tom sen olduğumu sandı.

Tom pensaba que Mary era canadiense.

Tom Mary'nin bir Kanadalı olduğunu düşündü.

- Pensaba que este libro era difícil de leer.
- Pensaba que ese libro era difícil de leer.

- O kitabı okumanın zor olduğunu düşündüm.
- Kitap okumanın zor olduğunu düşündüm.

Y, por momentos, pensaba en el suicidio.

bazen intihara meylettim.

Tradicionalmente, se pensaba que crear un recuerdo

Geleneksel olarak bir anı oluşturmak,

Era más barato de lo que pensaba.

Düşündüğümden daha ucuzdu.

Me quedé más tiempo del que pensaba.

İstediğimden ve düşündüğümden daha çok kaldım.

Yo pensaba que ese era mí trabajo.

Onun benim işim olduğunu düşündüm.

Pensaba que Tom era tu mejor amigo.

Tom'un, senin en iyi arkadaşın olduğunu düşündüm.

Antes yo pensaba que Tom era apuesto.

Tom'un yakışıklı olduğunu düşünürdüm.

Pensaba que Tom estaba enamorado de Mary.

Tom'un Mary'ye âşık olduğunu düşündüm.

Hay menos tiempo de lo que pensaba.

Sandığımdan daha az zaman var.

Fue más difícil de lo que pensaba.

Düşündüğümden daha zordu.

Pensaba que Tom estaba yendo a Harvard.

Tom'un Harvard'a gideceğini sanıyordum.

No está tan mal como yo pensaba.

O olacağını düşündüğüm kadar kötü değil.

Tom pensaba que habías dicho que sí.

Tom senin evet dediğini düşündü.

No soy tan buen guitarrista como pensaba.

Olduğumu düşündüğüm kadar iyi bir gitarist değilim.

Era más fácil de lo que pensaba.

Düşündüğümden kolaydı.

A veces Claudia pensaba en el psicoanálisis.

Claudia bazen psikanaliz hakkında düşündü.

Pensaba que esta semana estarías en Boston.

Bu hafta Boston'da olacağını düşündüm.

Pensaba que podría haber dejado la ciudad.

Kasabadan ayrılmış olabileceğini düşünüyordum.

Ella pensaba que él estaba desperdiciando electricidad.

O, onun elektriği israf ettiğini düşündü.

Yo pensaba que él era un doctor.

Onun bir doktor olduğunu düşündüm.

Washington a menudo pensaba en el futuro.

Washington sık sık geleceği düşündü.

Tom no pensaba que necesitara un guardaespaldas.

Tom bir korumaya ihtiyacı olduğunu düşünmüyordu.

- Ella habló a su superior de lo que pensaba.
- Ella le dijo a su superior lo que pensaba.

O, amirine ne düşündüğünü söyledi.

Pensaba como un pulpo. Y fue muy agotador.

...ahtapot gibi düşünüyordum. Ve bunlar bir açıdan aşırı yorucuydu.

Se pensaba que los viajes espaciales eran imposibles.

Uzay seyahatinin imkansız olduğu düşünülürdü.

Cuando era niño, pensaba que quería ser médico.

Bir erkek çocukken doktor olmayı istediğimi düşünüyordum.

Tom pensaba que Mary estaba perdiendo el tiempo.

Tom Mary'nin zamanını boşa harcadığını düşündü.

Pensaba que Tom nos traería algo de comer.

Tom'un bize yiyecek bir şey getireceğini düşündüm.

Pensaba que la obra había salido muy bien.

Oyunun çok iyi gittiğini sanıyordum.

Pensaba que Tom era el hijo de Mary.

Tom'un Mary'nin oğlu olduğunu düşündüm.

Pensaba ir en bicicleta pero comenzó a llover.

Oraya bisikletle gitmeyi düşünüyordum ama yağmur başladı.

Tom pensaba que Mary no amaba a John.

Tom Mary'nin John'u sevmeyeceğini düşündü.

Yo pensaba que te gustaba aprender cosas nuevas.

Senin yeni şeyler öğrenmeyi sevdiğini düşünüyordum.

Pensaba que ella tenía 30 años como mucho.

Onun en fazla 30 olduğunu düşündüm.

Tom pensaba que Mary le estaba ocultando algo.

Tom Mary'nin ondan bir şey sakladığını düşünüyordu.

Pensaba que mi primer beso sería más romántico.

İlk öpücüğümün daha romantik olacağını hayal ettim.

Esto es diferente de lo que yo pensaba.

Bu düşündüğümden farklı.

Europa es más peligrosa de lo que pensaba.

Avrupa düşündüğümden daha tehlikeli.

Tom pensaba que Mary vendría a su fiesta.

Tom Mary'nin partisine geleceğini düşünüyordu.

Tom no dijo si pensaba ir o no.

Tom gitmeyi planlayıp planlamadığını söylemedi.