Translation of "Inútil" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Inútil" in a sentence and their turkish translations:

Es inútil.

- Yararı yok.
- Bu gereksiz!

¡Es inútil!

- Kullanışsız!
- Bu gereksiz!

Soy inútil.

Ben faydasızım.

Resistirse es inútil.

- Karşı koymanın faydası yok.
- Direniş boşuna.

Es totalmente inútil.

Tamamen faydasız.

Es completamente inútil.

Bu bütünüyle işe yaramaz.

Me siento inútil.

İşe yaramaz hissediyorum.

Es tan inútil.

Çok umutsuz.

Eres un inútil.

Sen bir serserisin.

- Este diccionario es totalmente inútil.
- Este diccionario es absolutamente inútil.

Bu sözlük tamamen yararsız.

Es inútil, es destructivo.

bu verimsiz, bu yıkıcı.

Nuestro plan fue inútil.

Planımız başarısızdı.

Es del todo inútil.

O, tamamen yararsız.

La información era bien inútil.

Bilgi oldukça faydasızdı.

Este diccionario es totalmente inútil.

Bu sözlük hiç faydalı değil.

Es inútil discutir con ella.

Onunla tartışmanın faydası yok.

Este diccionario es prácticamente inútil.

Bu sözlük neredeyse yararsız.

Es inútil enojarse con él.

Ona kızmanın bir yararı yok.

Es inútil discutir con él.

Onunla tartışmanın faydası yok.

Es inútil hacerse el rudo.

Sert oynamanın bir faydası yok.

Es inútil leer semejante libro.

Böyle bir kitabı okumanın faydası yok.

La televisión italiana es inútil.

İtalyan televizyonu işe yaramaz.

- Es inútil intentar convencerle de eso.
- Es inútil tratar de convencerlo de eso.

Onun hakkında onu ikna etmeye çalışmanın faydası yok.

Es inútil que trates de negarlo.

Onu inkar etmeye çalışmanın faydası yok.

Esta cosa me es completamente inútil.

Bu şey benim için tamamen faydasız.

Es inútil discutir con él sobre eso.

Konu hakkında onunla tartışmanın bir faydası yok.

¿Por qué es inútil la traducción automática?

Makine çevirisi neden kullanışsızdır?

Ojalá no hubiera comprado algo tan inútil.

Keşke böyle işe yaramaz bir şey almasaydım.

¡Es inútil si no lo haces con ritmo!

Eğer bunu bir ritmle yapmazsan işe yaramaz!

Él intentó dejar el tabaco, pero fue inútil.

O sigarayı bırakmaya çalıştı ama nafile.

Es inútil discutir así con un individuo trastornado.

Böyle sorunlu bir birey ile tartışmak anlamsız.

El dinero es inútil en una isla desierta.

Issız bir adada para işe yaramaz.

Es inútil intentar recordar todas las palabras del diccionario.

Sözlükteki tüm kelimeleri hatırlamaya çalışmak yararsızdır.

Hemos discutido el problema varias veces, pero ha sido inútil.

Biz sorunu birkaç kez tartıştık ama boşuna.

Creo que la gente que siempre tiene miedo es inútil.

Her zaman korkan insanların işe yaramaz olduğunu düşünüyorum.

Y sí, tal vez limpiar el océano sea una tarea inútil.

Peki belki de okyanusları temizlemek nafile.

- Es inútil discutir con él.
- No sirve de nada discutir con él.

Onunla tartışmanın faydası yok.

- Me siento impotente.
- Me siento desamparado.
- Me siento indefenso.
- Me siento inútil.

Aciz hissediyorum.

Si dos hombres tienen siempre la misma opinión, uno de ellos es inútil.

İki insan her zaman aynı görüşe sahipse, bunlardan biri gereksizdir.

Las antigüedades que dejó mi padre al morir resultaron no ser más que basura inútil.

Babamın öldüğünde bıraktığı antikalar değersiz hurdalardan başka bir şey değildi.

A pesar de todos los programas de cocina que he visto todavía soy inútil en la cocina.

- Bütün yemek programlarını izlediğim halde hala iyi yemek yapamıyorum.
- Bütün yemek programlarını izlediğim halde hala mutfakta iyi değilim.

John alegó que el vendedor deshonesto lo había estafado para que comprara una pieza de maquinaria inútil.

John sahtekâr satıcının işe yaramaz bir makine parçasını alırken onu kandırdığını iddia etti.

- Es inútil llorar para conseguir ayuda. Nadie te oirá.
- No tiene sentido llorar por ayuda. Nadie te oirá.

Yardım için bağırmanın faydası yok. Hiç kimse seni duymayacak.

- Es inútil pedirme dinero.
- No tiene sentido que me pidas dinero.
- No tiene sentido que me pidas dinero a mí.

Benden para istemenin faydası yok.

- Creo que es una pérdida de tiempo.
- Creo que es una búsqueda inútil.
- Creo que es una tarea imposible.
- Creo que es perseguir un imposible.

Sanırım bu bir zaman kaybı.

- Eres un inútil.
- Sos inservible.
- Sos un cero a la izquierda.
- No servís para nada.
- Sos bueno para nada.
- Son inservibles.
- Son un cero a la izquierda.
- Son buenos para nada.

Sen faydasızsın.