Translation of "Hagan" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Hagan" in a sentence and their turkish translations:

No hagan eso.

Bunu yapmayın.

¡No hagan eso".

Bunu yapmayın!

Hagan la pregunta,

Soruyu sorun,

"Hagan mejores mediciones".

"Daha iyi ölçümler yapın."

No hagan ruido.

Gürültü yapmayın.

Tercera: hagan preguntas abiertas.

Üç numara: Açık uçlu sorular sorun.

Ahora, cuando hagan eso,

Şimdi, bunu yaparken

No, no lo hagan.

Hayır, bunu yapmayın.

Cualquier cosa donde hagan algo,

bunu tüm yönleriyle düşünmenizi istiyorum.

hagan amigos con la realidad.

gerçeklikle arkadaş olun.

Dejemos que hagan su trabajo.

Bırak da işlerini yapsınlar.

Hagan lo que crean mejor.

En iyi olduğunu düşündüğünüz şeyi yapın.

Que lo hagan ellos mismos.

Bunu kendileri yapsınlar.

- ¡Que todos tus deseos se hagan realidad!
- ¡Que tus deseos se hagan realidad!

Tüm dileklerin gerçek olsun!

¿Te gusta que te hagan esperar?

Bekletilmek hoşuna mı gidiyor?

Hagan un círculo en el suelo.

- Yere bir daire yap.
- Yere bir daire çizin.

No necesito que me hagan favores.

Onların bana bir iyilik yapmalarına ihtiyacım yok.

- Haz una lista.
- Hagan una lista.

Bir liste yap.

- Haz tus maletas.
- Hagan sus maletas.

Çantalarını hazırla.

Quiero que me hagan un favor.

Siz beylerin bana bir iyilik yapmasını istiyorum.

Me molesta que me hagan esperar.

Bekletildiğim zaman sinirim bozulur.

Para usar la cuerda, hagan clic en "Izquierda". Para bajar a rapel, hagan clic en "Derecha".

Halatla karşıya geçmek için "Sol"a, aşağı inmek için "Sağ"a tıklayın.

Sean los factores que nos hagan felices,

görevlendirdiğimiz sürece,

¿No quieren parecer ignorantes? No hagan preguntas.

Bilgisiz görünmek istemiyor musunuz? Soru sormayın.

Hagan un esfuerzo por compartir con alguien

Normalde siyasi konulara girmediğiniz

Es importante que hagan su mejor esfuerzo.

Onların ellerinden geleni yapması önemlidir.

No me gusta que me hagan esperar.

Ben bekletilmekten hoşlanmıyorum.

Hagan un buen uso de su tiempo.

- Zamanınızı iyi kullanın.
- Vaktini iyi kullan.
- Zamanını iyi kullan.

¡Que todos tus deseos se hagan realidad!

Hayallerin gerçek olsun!

No voy a dejar que hagan eso.

Onların onu yapmasına izin vermeyeceğim.

¡Que todos tus sueños se hagan realidad!

Bütün hayallerin gerçek olsun.

Espero que tus deseos se hagan realidad.

Dileğinin gerçekleşeceğini umuyorum.

Odio que me hagan esperar mucho tiempo.

Uzun süre bekletilmeyi sevmem.

Ojalá que tus deseos se hagan realidad.

İnşallah isteklerin gerçekleşir.

Espero que todos tus sueños se hagan realidad.

Umarım bütün hayallerin gerçek olur.

Hagan un círculo y agárrense de las manos.

Bir çember oluşturun ve el ele tutuşun.

Vamos a pedir que nos hagan una foto.

Fotoğrafımızı çektirelim.

Sé como hacer que las cosas se hagan.

İşleri nasıl yaptıracağımı biliyorum.

Elegiría la siguiente: "Hagan lo que es valioso".

işte seçeceğim şey: ''Değerli olan şeyi yap.''

Cuando hagan eso, recuerden, no están pidiendo para Uds.

Bunu yaparken kendiniz için sormadığınızı hatırlayın.

Especialmente aquellas que no hagan líderes a la gente.

özellikle de bu özellikler genellikle insanları lider yapmadığında.

- No hagas ruido.
- No hagáis ruido.
- No hagan ruido.

Gürültü yapmayın.

Odio que otras personas me hagan esperar mucho tiempo.

Diğer insanlar beni uzun süre beklettiğinde nefret ederim.

Puedo conseguir que me lo hagan para el lunes.

Onu pazartesiye kadar yaptırabilirim.

Tom no quiere que se hagan fotos de él.

Tom resminin çekilmesini istemiyor.

- No hagas esto.
- No hagan esto.
- No hagáis esto.

Bunu yapma.

Lo que quiero que hagan en el paso uno es:

Birinci adım olarak

Y tercero, modelen la curiosidad. Hagan un montón de preguntas.

Ve üçüncü olarak merakın teşvik edilmesi. Bir sürü soru sorun.

Hagan lo que quieran hacer y no acepten un no.

Ne yapmak istiyorsan yap ve "hayır"ı kabul etme.

Muerte, eso es lo que esperas que hagan los héroes.

- kahramanların yapmasını beklediğiniz şey bu.

Toca tus genitales, asegúrate de que no hagan tu voz

cinsel organına dokun emin ol sesini çıkartmayacaklar

No me gusta que me hagan quedar como un tonto.

Aptal yerine konulmaktan hoşlanmıyorum.

Tom y Mary no entienden lo que quieres que hagan.

Tom ve Mary onların yapmasını istediğin şeyi anlamıyor.

A Tom no le gusta que le hagan esperar mucho.

Tom uzun süre bekletilmekten hoşlanmıyor.

- No hagas oscilar el bote.
- No hagan oscilar el bote.

Tekneyi sarsmayın.

- ¡No hagas ruido!
- ¡No hagas ningún ruido!
- No hagan ruido.

Gürültü yapmayın.

Quiero pasar más tiempo haciendo cosas que me hagan feliz.

Beni mutlu eden şeyleri yaparak daha çok zaman harcamak istiyorum.

Y todo lo que necesitamos es que nos hagan las preguntas.

ve sahip olmak için gereken tek şey bize sorulan sorular.

Y abogar por nuevas soluciones y normas que nos hagan avanzar.

ve bizi ileriye taşıyacak yaratıcı çözümlerin ve yeni kuralların zamanı.

Es hora de que los miserables siervos hagan el trabajo pesado.

Zavallı serflerin ağır işi yapma zamanı.

A Tom no le gusta que lo hagan esperar mucho tiempo.

Tom uzun süre bekletilmekten hoşlanmıyor.

- ¡No lo hagas!
- ¡No lo hagáis!
- ¡No lo hagan!
- ¡No lo haga!

Onu yapma.

- ¡No me hagas esto!
- ¡No me hagáis eso!
- ¡No me hagan eso!

Bunu bana yapma!

No me gusta que me hagan hacer cosas que no quiero hacer.

Yapmak istemediğim şeylerin yaptırılmasını sevmiyorum

Todos deben obedecer las reglas. Los que no lo hagan serán castigados.

Herkes kurallara uymalı. Uymayanlar cezalandırılacak.

- No lo hagas.
- No hagas esto.
- No hagan esto.
- No hagáis esto.

Bunu yapma.

No se preocupen del ejercicio que hagan, pueden hacer cualquier tipo de ejercicio,

Yapmak istediğiniz egzersize dair kaygılanmayın, herhangi biri olur.

Es hora de que Tom entienda cómo queremos que se hagan las cosas.

Tom'un işlerin nasıl yapılmasını istediğimizi anlamasının zamanı geldi.

Así que, no lo hagan. Si no tienes que hacerlo, no lo hagas.

Öyleyse yapma. Eğer yapmak zorunda değilsen, yapma.

Y espero que inspire a muchos otros a que también hagan este tipo de trabajo

umarım bu diğerlerini de çok emin olmasalar dahi

- Quiero que me hagas una promesa.
- Quiero que me haga una promesa.
- Quiero que me hagan una promesa.

Bana bir söz vermeni istiyorum.

- Hazlo como te dice.
- Hagan lo que les diga.
- Haga lo que le ha dicho.
- Haz lo que te dice.

Sana dediği gibi yap.

- Haz lo que te diga él.
- Haz lo que él te diga.
- Hazlo como te dice.
- Hagan lo que les diga.

Sana söylediğini yap.