Translation of "Hable" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Hable" in a sentence and their turkish translations:

¡Hable lentamente!

Yavaş konuş!

- Por favor, hable despacio.
- Por favor hable despacio.

Lütfen yavaş konuşun.

Hable con ella.

- Onunla konuş.
- Konuş onunla.

Hable, por favor.

Konuşun, lütfen.

- No hable por mí.
- No hable en mi nombre.

Benim için konuşma.

- Hable más despacio, por favor.
- Por favor, hable más despacio.

Lütfen daha yavaş konuşun.

Hable despacio y claramente.

- Yavaş yavaş ve net bir şekilde konuşun.
- Yavaş ve tane tane konuş.

No hable muy rápido.

Çok hızlı konuşmayın.

Por favor, hable francés.

- Lütfen Fransızca konuş.
- Lütfen Fransızca konuşunuz.
- Lütfen Fransızca konuşun.

Por favor, no hable.

Lütfen konuşmayın.

- Habla francés.
- Hable francés.

Fransızca konuş.

- Por favor, hable despacio.
- Por favor, habla despacio.
- Por favor hable despacio.

Lütfen yavaş konuşun.

¿Hay alguien que hable inglés?

İngilizce konuşan biri var mı?

Por favor, hable más despacio.

Lütfen daha yavaş konuşun.

Cuando hable, ¡cállate y escucha!

Ben konuşurken lütfen sessiz ol ve beni dinle.

No hable así el rey.

Kral hakkında böyle konuşma.

Hable más despacio, ¡por favor!

Lütfen daha yavaş konuş.

Por favor hable más alto.

Lütfen daha yüksek bir sesle konuşun.

Por favor hable más despacio.

- Lütfen daha yavaş konuşun.
- Lütfen daha yavaş konuşun!

Por favor, hable más rápido.

Lütfen daha çabuk konuş.

Necesito alguien que hable francés.

Fransızca konuşabilen birine ihtiyacım var.

Hable más alto, por favor

Yüksek sesle konuş, lütfen.

Deja que hable con Tom.

Tom'la konuşmama izin ver.

Hable usted con el encargado.

- Yöneticiyle konuşun.
- Müdürle konuş.

¿Quieres que hable con Tom?

Tom'la konuşmamı ister misin?

¿Hay alguien que hable japonés?

Japonca konuşan biri var mı?

Hable más despacio, por favor.

Lütfen daha yavaş konuşun.

- ¿Hay algún médico que hable japonés?
- ¿Conoces a algún doctor que hable japonés?

Japonca konuşan herhangi bir doktor tanıyor musun?

- Me da igual con quién hable Tom.
- No me importa con quién hable Tom.

Tom'un kimle konuştuğu umurumda değil.

- ¿Podés presentarme a alguien que hable francés?
- ¿Puedes presentarme a alguien que hable francés?

Beni Fransızca konuşan biriyle tanıştırır mısın?

- Habla más despacio.
- Hable más despacio.

Daha yavaş konuşun.

Hable ahora o calle para siempre.

- Ya şimdi konuş, ya da ebediyen sus.
- Ya şimdi konuş, ya da sonsuza kadar sessizliğini koru.

- Habla claramente.
- Hable claramente.
- Dilo claramente.

Açıkça söyleyin.

Por favor hable en voz baja.

Lütfen alçak sesle konuşun.

Busco a alguien que hable portugués.

Portekizce konuşan birini arıyorum.

¿Tienes algún empleado que hable francés?

Hiç Fransızca konuşan personeliniz var mı?

Necesito un abogado que hable francés.

Fransızca konuşabilen bir avukata ihtiyacım var.

¿Conoces a alguien que hable francés?

Fransızca konuşan birini tanıyor musun?

- Hable, por favor.
- Habla, por favor.

Lütfen konuş.

Será mejor que hable con Tom.

Tom'la konuşsam iyi olur.

¿Hay alguien aquí que hable inglés?

Burada İngilizce konuşan biri var mıdır?

¿Hay alguien aquí que hable japonés?

Burada birisi Japonca konuşuyor mu?

Yo no creo que ella hable hebreo.

- Ben onun İbranice bildiğini sanmıyorum.
- Ben onun İbranice konuşabildiğine inanmıyorum.
- İbranice konuşabildiğine inanmıyorum.
- Onun İbranice konuşabildiğine inanmıyorum.

No quiero que nadie hable de mí.

Kimsenin benim hakkımda konuşmasını istemiyorum.

Tom busca a alguien que hable francés.

Tom, Fransızca konuşan birisini arıyor.

¿Puedo encontrar aquí alguien que hable inglés?

Burada İngilizce konuşan herhangi birini bulabilir miyim?

Deseo un guía autorizado que hable inglés.

İngilizce konuşan, ruhsatlı bir kılavuz istiyorum.

No quiero que Tom hable con María.

Tom'un Mary ile konuşmasını istemiyorum.

¿Podés presentarme a alguien que hable francés?

- Beni Fransızca konuşan biriyle tanıştırır mısın?
- Beni Fransızca konuşan biriyle tanıştırabilir misiniz?

¿Conoces a algún doctor que hable japonés?

Japonca konuşan herhangi bir doktor tanıyor musun?

Él contratará a alguien que hable inglés.

O İngilizce konuşan birini işe alacak.

¿Conoces a alguien que hable cinco idiomas?

Beş dil konuşabilen birini tanıyor musun?

Es muy importante que hable con Tom.

Tom'la konuşmam çok önemli.

Quisiera que él fuese más cuidadoso cuando hable.

Keşke o konuştuğunda daha dikkatli olsaydım.

Tom no quería que Mary hable con John.

Tom Mary'nin John'la konuşmasını istemedi.

- Habla claramente.
- Hable claramente.
- Hablen claramente.
- Hablad claramente.

- Açıkça konuşun.
- Açık konuş.

¿Quieres que hable en finlandés o en inglés?

Fince mi yoksa İngilizce mi konuşmamı istersiniz?

¿Quiere que hable en finlandés o en inglés?

Fince mi yoksa İngilizce mi konuşmamı istersiniz?

- Hable más despacio, por favor.
- Por favor, hable más despacio.
- Habla más despacio, por favor.
- Por favor, hablen más despacio.

- Lütfen daha yavaş konuşun.
- Daha yavaş konuşun lütfen.
- Lütfen daha yavaş konuş.

- ¡Hable más fuerte!
- Habla más fuerte.
- ¡Habla más alto!

Yüksek sesle konuş!

¿Estás seguro que no querés que hable con Tom?

Tom'la konuşmamı istemediğinden emin misin?

Queremos contratar a alguien que hable un francés fluido.

Fransızcayı akıcı şekilde konuşabilen birini işe almak istiyoruz.

Necesito a alguien que hable portugués, ¿lo hablas tú?

Portekizce konuşan birine ihtiyacım var. Konuşuyor musun?

- Más fuerte, por favor.
- Hable más alto, por favor

Daha yüksek, lütfen.

- Déjame hablar a mí.
- Es mejor que hable yo.

Konuşma işini tamamen bana bıraksan iyi olur.

- Habla más alto, por favor.
- Hable más alto, por favor

Daha yüksek sesle konuşun lütfen.

- ¿Hay alguien aquí que hable inglés?
- ¿Alguien habla inglés aquí?

İngilizce konuşan biri var mı burada?

- ¿Hay algún médico que hable japonés?
- ¿Conoces médicos que hablen japonés?

Japonca konuşan bir doktor tanıyor musun?

Que no vives en un país en que se hable el idioma,

bu dilin kullanıldığı ülkede yaşamamanızdır

- No hable tan rápido, por favor.
- Por favor no hables tan rápido.

Lütfen çok hızlı konuşma.

¿Cómo me puedo poner en contacto con un médico que hable japonés?

Japonca konuşan bir doktorla nasıl irtibata geçebilirim?

¿Estás seguro de que no quieres que hable de eso con Tom?

Bu konuda Tom'la konuşmamı istemediğinden emin misin?

¿Quieres que hable con Tom acerca de lo que va a pasar?

Ne olacağı hakkında Tom'la konuşmamı ister misin?

- Busco a alguien que sepa portugués.
- Busco a alguien que hable portugués.

Portekizce konuşabilen birini arıyorum.

Soy un extranjero y no sé checo muy bien. Por favor, hable despacio.

Ben bir yabancıyım ve Çek dilini çok iyi bilmiyorum. Lütfen yavaş konuşun.

Creo que es hora de que hable de este problema con el jefe.

Sanırım bu sorun hakkında patronla konuşmamın zamanıdır.

- Habla un poco más despacio, por favor.
- Por favor, hable un poco más despacio.

Lütfen biraz daha yavaş konuşun.

Yo puedo ser antisocial, pero eso no significa que no hable con la gente.

Asosyal olabilirim , ama bu insanlarla konuşmadığım anlamına gelmez.

- Habla despacio, por favor.
- Hablad despacio, por favor.
- Hable despacio, por favor.
- Hablen despacio, por favor.

Yavaş konuşun, lütfen.

En este curso, vamos a dedicar tiempo para ayudarle a que hable más como un hablante nativo.

Bu kursta, daha çok bir yerli gibi konuşmanıza yardım ederek zaman geçireceğiz.

No creo que sea necesario que yo hable como un hablante nativo, tan sólo quiero poder hablar fluidamente.

Bir yerli gibi konuşabilmemin gerekli olduğunu düşünmüyorum, sadece akıcı şekilde konuşabilmeyi istiyorum.

- Por favor, hable más fuerte para que todos puedan escucharlo.
- Por favor, habla más alto para que todos puedan oírte.

Herkes seni duyabilsin diye lütfen daha yüksek sesle konuş.

- Habla un poco más fuerte.
- Hablad un poco más alto.
- Habla un poco más alto.
- Hable un poco más alto.
- Hablen un poco más alto.

Biraz daha yüksek sesle konuşun.

- No hables de mí como si no estuviera presente.
- No habléis de mí como si no estuviera presente.
- No hable de mí como si no estuviera presente.
- No hablen de mí como si no estuviera presente.
- No hables de mí como si no estuviera aquí.
- No habléis de mí como si no estuviera aquí.
- No hable de mí como si no estuviera aquí.
- No hablen de mí como si no estuviera aquí.

Burada değilmişim gibi benim hakkımda konuşma.

- ¿Por qué tengo que hablar con Tom?
- ¿Por qué tengo que ser yo el que hable con Tom?
- ¿Por qué tendría que hablar con Tom?
- ¿Por qué voy a ser el que tenga que hablar con Tom?
- ¿Por qué me toca a mí hablar con Tom?
- ¿Por qué tengo yo que hablar con Tom?

Neden Tom'la konuşmak zorundayım?