Examples of using "Feo" in a sentence and their turkish translations:
- Sen çirkinsin.
- Siz çirkinsiniz.
- Çirkinsin.
- Çirkinsiniz.
Ne çirkin bir kedi.
Tom çirkin.
Çok çirkinsin.
Bu çirkin.
- Çirkinim.
- Ben çirkinim.
Bu çirkinleşebilir.
Ne çirkin bir kıyafet!
- Benim çirkin olduğumu düşünüyor musunuz?
- Sizce ben çirkin miyim?
Neden bu kadar çirkinsin?
Bu sadece çirkinleşti.
O biçimsiz bir elbise giyiyordu.
O gerçekten çirkin bir köpek.
Ben çirkin değilim.
O ne yakışıklıdır ne de çirkin.
Bu çirkin.
Kendimi çirkin hissediyorum.
Çirkin bir adam benim kapımı çaldı.
Kahve iğrençtir.
Bana göre, o, biçimsiz bir bina.
Çirkin timsah gölette uyuyor.
Bu resimlerde kötü görünmüyorsun, o şekildesin.
Tom'un bacağında kötü bir kesiği var.
O şimdiye kadar gördüğüm en çirkin bebek.
Senin ve benim aramda, şişman çirkin adam diyette.
Ben senin çirkin olduğunu sanmıyorum.
Pahalı olduğu kadar berbat pembe bir kemer takıyordu.
Tom Mary'nin ona verdiği saatin kötü olduğunu düşündü.
Ağzıma o mantarımsı tat geliyor. Ağzımda... Kötü bir tat ve koku var.
Tom şiddetle öksürmeye başladı ve onun sağlığı hakkında endişeliyim.
Onlar çirkin adayı işe almadılar.
Şeytan boyalı olduğu kadar siyah değil.
Bir zamanlar sarışın bir prensese aşık olan şişman, çirkin bir köylü vardı. Bir gün, Prenses çirkin, şişman köylüyü öptü ve o büyüyle ince, yakışıklı bir prense dönüştü. Sonunda o bu şekilde onu gördü. Sonunda bu şekilde hissetti.