Translation of "Feo" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Feo" in a sentence and their turkish translations:

- Sos feo.
- Eres feo.
- Tú eres feo.

- Sen çirkinsin.
- Siz çirkinsiniz.
- Çirkinsin.
- Çirkinsiniz.

¡Qué gato feo!

Ne çirkin bir kedi.

Tom es feo.

Tom çirkin.

Estás muy feo.

Çok çirkinsin.

Esto es feo.

Bu çirkin.

- Soy fea.
- Soy feo.

- Çirkinim.
- Ben çirkinim.

Esto podría ponerse feo.

Bu çirkinleşebilir.

¡Qué conjunto tan feo!

Ne çirkin bir kıyafet!

¿Crees que soy feo?

- Benim çirkin olduğumu düşünüyor musunuz?
- Sizce ben çirkin miyim?

¿Por qué eres tan feo?

Neden bu kadar çirkinsin?

Esto realmente se puso feo.

Bu sadece çirkinleşti.

Llevaba puesto un vestido feo.

O biçimsiz bir elbise giyiyordu.

Ese perro es realmente feo.

O gerçekten çirkin bir köpek.

- No soy feo.
- No soy fea.

Ben çirkin değilim.

No es ni guapo ni feo.

O ne yakışıklıdır ne de çirkin.

- Esto está malo.
- Esto es feo.

Bu çirkin.

- Me siento fea.
- Me siento feo.

Kendimi çirkin hissediyorum.

Un hombre feo llamó a mi puerta.

Çirkin bir adam benim kapımı çaldı.

- El café está feo.
- El café está malo.

Kahve iğrençtir.

En mi opinión, ese es un feo edificio.

Bana göre, o, biçimsiz bir bina.

El cocodrilo feo está durmiendo en la charca.

Çirkin timsah gölette uyuyor.

No sales feo en las fotos, eres así.

Bu resimlerde kötü görünmüyorsun, o şekildesin.

Tom tiene un corte feo en su pierna.

Tom'un bacağında kötü bir kesiği var.

Ese es el bebé más feo que haya visto.

O şimdiye kadar gördüğüm en çirkin bebek.

Entre tú y yo, el gordo feo está a dieta.

Senin ve benim aramda, şişman çirkin adam diyette.

- No creo que seas feo.
- No creo que seas fea.

Ben senin çirkin olduğunu sanmıyorum.

Ella llevaba un cinturón rosado que era tan caro como feo.

Pahalı olduğu kadar berbat pembe bir kemer takıyordu.

Tom pensó que el reloj que le regaló Mary era feo.

Tom Mary'nin ona verdiği saatin kötü olduğunu düşündü.

Sigo sintiendo ese feo olor... ...y gusto a hongo en la boca.

Ağzıma o mantarımsı tat geliyor. Ağzımda... Kötü bir tat ve koku var.

Tom se ha puesto a toser feo. Estoy preocupada por su salud.

Tom şiddetle öksürmeye başladı ve onun sağlığı hakkında endişeliyim.

- Ellos no contrataron al candidato feo.
- Ellas no contrataron a la candidata fea.

Onlar çirkin adayı işe almadılar.

- El demonio no es tan negro como se le pinta.
- El diablo no es tan feo como lo pintan.

Şeytan boyalı olduğu kadar siyah değil.

Había una vez un campesino gordo y feo que se había enamorado de una princesa hermosa y rubia. Un día la princesa le dio un beso al feo y gordo campesino. Y, mágicamente, éste se transformó en un esbelto y apuesto príncipe. Por lo menos, así lo veía ella. Por lo menos, así se sentía él.

Bir zamanlar sarışın bir prensese aşık olan şişman, çirkin bir köylü vardı. Bir gün, Prenses çirkin, şişman köylüyü öptü ve o büyüyle ince, yakışıklı bir prense dönüştü. Sonunda o bu şekilde onu gördü. Sonunda bu şekilde hissetti.