Translation of "Enséñame" in Turkish

¡Enséñame yudo!

Bana judo öğret.

Enséñame cómo funciona.

Onun nasıl çalıştığını bana göster.

Enséñame la cinta.

Bana kaseti göster.

¡Enséñame la fotografía!

Bana fotoğrafı göster.

Enséñame la lengua.

Bana dilini göster.

Enséñame tus deberes.

Bana ev ödevini göster.

Enséñame otro bolso.

Bana başka bir çanta göster.

Enséñame las manos.

Bana ellerini göster.

Enséñame otro ejemplo.

Bana bir örnek daha göster.

¡Enséñame el tuyo!

Bana seninkini göster!

Enséñame lo que compraste.

Bana ne aldığını göster.

Enséñame como hacer eso.

Onun nasıl yapılacağını bana öğret.

Por favor, enséñame inglés.

Lütfen bana İngilizce öğret.

Por favor, enséñame francés.

Lütfen bana Fransızca öğret.

Enséñame tu mano derecha.

Bana sağ elini göster.

Enséñame tu nueva dirección.

Yeni adresinizi bana bildirin.

Enséñame cómo se hace.

Onun nasıl yapıldığını bana öğret.

- Enséñame cómo hacerlo, por favor.
- Enséñame cómo se hace, por favor.

- Onu nasıl yapacağımı bana göster, lütfen.
- Onun nasıl yapılacağını bana gösterin, lütfen.

Por favor, enséñame este libro.

Lütfen bana bu kitabı göster.

Por favor enséñame el alrededor.

Lütfen bana çevreyi göster.

Enséñame cómo hacerlo, por favor.

Onu nasıl yapacağımı bana göster, lütfen.

- Enséñame otro reloj.
- Enséñeme otro reloj.

Bana başka bir saat göster.

Por favor enséñame a cocinar sukiyaki.

Sukiyakinin nasıl pişirileceğini lütfen bana anlat.

Esta camisa no me gusta. Enséñame otra.

Bu gömleği sevmiyorum. Bana bir tane daha göster.

- Muéstrame cómo hacer eso.
- Enséñame cómo hacerlo.

Bana onu nasıl yapacağımı göster.

- Muéstrame tu bravura.
- Enséñame lo que vales.

Bana cesur olduğunu göster.

Enséñame cómo llegar a la parada de autobús.

Otobüs durağı yolunu göster bana.

- Demuestre que usted es valiente.
- Enséñame lo que vales.

Cesur olduğunu kanıtla.

- Enséñame tu foto, por favor.
- Mostrame tu foto, por favor.

Lütfen bana resmini göster.

- Por favor, enséñeme a conducir.
- Por favor, enséñame a conducir.

Lütfen bana nasıl araba kullanacağımı öğretin.

- Enséñame la piedra que rompió la ventana.
- Mostrame la piedra que rompió la ventana.

Pencereyi kıran taşı bana göster.

Enséñame a hacer una grulla de papel. Me he olvidado de cómo se hace.

Bana bir kağıt vinci nasıl katlayacağını öğret. Onu nasıl katlayacağımı unuttum.