Translation of "Anciana" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Anciana" in a sentence and their turkish translations:

- ¿Quién es esa anciana?
- ¿Quién es aquella anciana?
- ¿Quién es esta anciana?

O yaşlı kadın kimdir?

Soy una anciana.

Ben yaşlı bir kadınım.

- Me encontré con una anciana.
- Conocí a una anciana.

Yaşlı bir kadınla tanıştım.

Una anciana está conduciendo

Yaşlı bir kadın araba sürüyor,

Una anciana murió quemada.

Yaşlı bir adam yanarak ölmüştü.

Busco a cierta anciana.

Belirli bir yaşlı kadın arıyorum.

Conocí a una anciana.

Yaşlı bir kadınla tanıştım.

La anciana casi fue atropellada.

Yaşlı kadın neredeyse çiğneniyordu.

La anciana es una doctora.

Yaşlı kadın bir doktordur.

Aceptó ayudar a la anciana.

Yaşlı bayana yardımcı olmaya razı oldu.

- Él le ofreció su asiento a una anciana.
- Cedió su asiento a una anciana.

Koltuğunu yaşlı bir kadına önerdi.

Él le robó a una anciana.

O, yaşlı bir bayanı soydu.

Ayudé a cruzar a una anciana.

Yaşlı bir bayanın geçmesine yardımcı oldum.

Una anciana está cruzando el camino.

Yaşlı bir kadın, caddeyi geçiyor.

Esta carta es para la anciana.

Bu mektup yaşlı bayanadır.

La anciana se bajó del autobús.

Yaşlı bayan otobüsten indi.

La anciana me dio dos libros interesantes.

Yaşlı kadın bana iki ilginç kitap verdi.

La anciana subió las escaleras con dificultad.

Yaşlı kadın merdivenlere güçlükle tırmandı.

El ladrón se disfrazó de una anciana.

Hırsız yaşlı bir kadın olarak kendini gizledi.

Veo a una anciana bajo el árbol.

Ağacın altında yaşlı bir kadın görüyorum.

La anciana está ocupada en el jardín.

Yaşlı kadın bahçede meşgul.

La gente anciana es usualmente muy sabia.

Yaşlı insanlar genellikle daha akıllıdır.

La anciana se lastimó cuando se cayó.

Yaşlı kadın düştüğünde yaralandı.

- Le di mi asiento a la dama mayor.
- Le cedí mi asiento a la anciana.
- Le dejé mi asiento a la anciana.
- Le dejé mi sitio a la anciana.

Yerimi yaşlı bayana verdim.

La anciana se cayó y no pudo levantarse.

Yaşlı kadın düştü ve kalkamadı.

Ayudé a una anciana a cruzar la calle.

Yaşlı bir kadının caddeyi geçmesine yardım ettim.

La anciana sonrió con un suspiro de alivio.

Yaşlı kadın bir rahatlama iç çekişiyle gülümsedi.

Tom le cedió su asiento a una anciana.

Tom yaşlı bir bayana koltuğunu verdi.

La anciana tía de mi esposo fue quemada viva,

Kocamın yaşlı teyzesi diri diri yandı.

La anciana no tiene a nadie que le ayude.

Yaşlı kadının yardım edecek kimsesi yok.

La anciana mujer estaba débil pero llena de vida.

Yaşlı kadın narin ama alıngandı.

- Mary interpretó el papel de anciana en la obra de teatro.
- Mary interpretó el papel de anciana en la función de teatro.
- Mary interpretó el papel de una anciana en la obra de teatro.
- Mary interpretó el papel de una anciana en la función de teatro.

Mary oyunda, yaşlı bir kadın rolünü oynadı.

En una anciana extraordinaria, tambaleante y fluida con un vestido.

ve sıra dışı, titrek, dalgalı, elbiseli ve yaşlı bir kadın oluyor.

La anciana tiene noventa años, pero su lucidez es impresionante.

Yaşlı kadın doksan yaşında ama onun zihinsel yetenekleri etkileyici.

La anciana está demasiado débil para levantarse de la cama.

Yaşlı kadın yataktan çıkamayacak kadar çok zayıf.

- La abuela bajó del autobús.
- La anciana se bajó del bus.

Yaşlı kadın otobüsten indi.

- Dicen que soy una anciana.
- Dicen que soy una mujer mayor.

Onlar benim yaşlı bir kadın olduğumu söylüyorlar.

A la pobre anciana le han vuelto a robar la bolsa.

Zavallı yaşlı kadın çantasını tekrar çaldırdı.

Lo mejor que podemos ser es como la anciana de ese chiste:

Bu durumda olabileceğimizin en iyisi o fıkradaki yaşlı kadın...

- Es la voz de una vieja.
- Es la voz de una anciana.

Yaşlı bir kadının sesi.

La anciana fue llevada al hospital, pero murió un poco más tarde.

Yaşlı kadın bir hastaneye götürüldü ama çok geçmeden öldü.

- Dijeron que yo era una anciana.
- Dijeron que yo era una viejita.

Onlar benim yaşlı bir kadın olduğumu söyledi.

- La señora mayor se bajó del autobús.
- La anciana se bajó del bus.

Yaşlı kadın otobüsten indi.

- La gente anciana es usualmente muy sabia.
- La gente vieja suele ser muy sabia.

Yaşlı insanlar genellikle çok akıllıdır.

- Aquellos dicen que yo soy una vieja.
- Dicen que soy una anciana.
- Dicen que soy una mujer mayor.
- Dicen que soy una vieja.

Onlar benim yaşlı bir kadın olduğumu söylüyorlar.