Translation of "¿da" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "¿da" in a sentence and their turkish translations:

Da miedo.

Gerçekten tüyler ürpertici!

- Me da lo mismo.
- Me da igual.

Rahatsız edilmiyorum.

Da castigos enormes

çok büyük cezalar veriyor

Leonardo Da Vinci

Leonardo Da Vinci

Nos da ropa.

O bize elbiseler verir.

Da la vuelta.

- Arkanı dön.
- Dönün.
- Dön!

Da un vistazo.

Bir göz atın.

- Este lugar me da escalofríos.
- Este lugar me da cosa.

Bu yer tüylerimi ürpertiyor.

- ¿Da trabajo? - Mucho trabajo.

-İş ağır mı? -Çok ağır.

¿Me da la cuenta?

Hesabı alabilir miyim?

¿Me da una factura?

Ben bir makbuz alabilir miyim.

Da vuelta la página.

Sayfayı çevirin.

Da un paso atrás.

- Geri adım at.
- Bir an durup düşün.
- Bir adım geri at.

Un naranjo da naranjas.

Bir portakal ağacı portakal sağlar.

El amor da alas.

Aşk kanatlandırır.

Eso no da miedo.

O, korkutucu değil.

Eso me da miedo.

Bu beni korkutuyor.

¿Quién da la vez?

Sıradaki kim?

Da gusto estar aquí.

Burada olmak hoş.

Él nos da dinero.

O bize para verir.

Tom me da asco.

Tom midemi bulandırır.

Tom me da miedo.

Tom beni korkutuyor.

Dios me da felicidad.

- Allah bana mutluluk verir.
- Tanrı bana mutluluk verir.

Da una mala impresión.

Kötü bir izlenim bırakıyor.

¡Da click para editar!

Düzenlemek için tıklayın!

Tom me da escalofríos.

- Tom içimi ürpertiyor.
- Tom beni ürpertiyor.

Da gusto estar solo.

Yalnız olmak güzel.

- Eso no se me da bien.
- Esto no se me da bien.

Bu konuda iyi değilim.

Me da algo de claustrofobia.

Klostrofobim artmaya başlıyor.

Eso da miedo, lo sé.

Bu korkunç, farkındayım.

SSI da la bienvenida aquí

SGK karşılıyor işte

Mi suegra me da escalofríos.

Kayınvalidem benim tüylerimi ürpertiyor.

¿Alguna vez te da fiebre?

Hiç ateşlenir misin?

Mi habitación da al este.

Odam doğuya bakıyor.

Esta puerta da al jardín.

Bu kapı bahçeye gider.

Da un paso al frente.

Bir adım öne çık.

¡El café te da energía!

Kahve sana enerji verir!

Da recuerdos a tus padres.

Ailene sevgilerimi ilet.

Simplemente no da la talla.

O sadece beklenen kriterlere uymuyor.

La meditación me da tranquilidad.

Meditasyom bana iç huzuru verir.

Nadar se me da mal.

Ben yüzmede kötüyüm.

Me da pena haberlo hecho.

Böyle yapmaktan utanıyorum.

Da la señal de ocupado.

Hat meşgul.

Un árbol viejo da sombra.

Eski bir ağaç gölge sağlar.

A mí me da igual.

Benim için fark etmez.

Mary nos da la espalda.

Mary sırtını bize döner.

Si te da sueño, dime.

Eğer uykun gelirse bana söyle.

¡Da vuelta a la izquierda!

Sola dön!

Ahora da un paso atrás.

Şimdi geri çekil.

Se da aires de importancia.

O hava atıyor.

Se las da de guapo.

Sert bir adam gibi davranıyor.

No da señales de vida.

Herhangi bir yaşam belirtisi göstermiyor.

Esta fonda da buen servicio.

Bu han iyi hizmet verir.

Sudoku. No se me da.

Sudoku; bunda iyi değilim.

Me da igual quién gane.

Kimin kazandığı umurumda değil.

- Ya me da lo mismo.
- Ya me da igual.
- Ya no me importa.

Artık umurumda değil.

- Casi me da un ataque cardíaco.
- Por poco no me da un infarto.

Neredeyse kalp krizi geçiriyordum.

- Soy bueno esquiando.
- Se me da bien el esquí.
- Se me da bien esquiar.

Ben kayakta iyiyim.

- A ella se le da bien imitarle.
- Ella es buena imitándolo.
- Se le da bien imitarlo.
- A ella se le da bien imitarlo.

O, onu taklit etmede iyidir.

Pero también da algo que seguir.

aynı zamanda takip edilecek bir şey de sunuyor.

El programa también da este derecho

program bu konu da hakkını veriyor yani

Me da miedo saltar la zanja.

Hendeğin üzerinden atlamaya korkuyorum.

¿Me da la cuenta, por favor?

Hesabı alabilir miyim, lütfen?

¿Me da la hora, por favor?

Bana saati söyleyebilir misiniz, lütfen?

Eso me da dolor de cabeza!

O başımı ağrıtıyor!

Esa puerta da paso al dormitorio.

Kapı, yatak odasına açılıyor.

- Me da igual.
- No me importa.

Aldırış etmem.

Se le da bien el tenis.

O teniste iyidir.

¿Me da su número de teléfono?

Telefon numaranızı alabilir miyim?

A él le da vergüenza preguntar.

O, sorular sormaya utanır.

- Detente. Da cosquillas.
- Para. Hace cosquillas.

Yapma, gıdıklanıyorum.

Esto se te da muy bien.

Bunda oldukça iyisin.

¿Me da unas anchoas con aceitunas?

Biraz zeytinyağlı hamsi alabilir miyim?

Se me da bien la historia.

Ben tarihte iyiyim.

Se me da mal el latín.

Latincede iyi değilim.

Da una oportunidad a la paz.

Barışa bir şans verin.

No se te da mal esto.

- Buna fena değilsin.
- Bunda kötü değilsin.

No me da miedo el futuro.

Gelecekten korkmuyorum.

Si te da sueño, solo dime.

Eğer uykun gelirse sadece bana söyle.

Da cinco vueltas, alrededor del parque.

Parkın etrafında beş kez yürüyüşe çıkın.

No me da la gana hacerlo.

Canım bunu yapmak istemiyor.

Voy porque me da la gana.

Gitmek istediğim için gidiyorum.

Me da igual lo que pase.

Sonuçlarını umursamıyorum.

El dinero robado nunca da fruto.

Çalıntı para asla meyve vermez.

Me da vergüenza salir vestido así.

Dışarı çıkmaya utandım, böyle giyindim.

¿Me da una taza de café?

Bir fincan kahve alabilir miyim?

Esto me da fuerzas para continuar.

Bu bana devam etmek için güç veriyor.

¿Me da el menú, por favor?

Menüyü alabilir miyim, lütfen?

Nuestra casa da a la playa.

Evimiz sahile bakar.

¿No te da vergüenza hablar así?

Bu şekilde konuşmaya utanmıyor musun?

Tom cada tarde da un paseo.

Tom her öğleden sonra yürüyüşe gider.

Da lo mejor, y tendrás éxito.

Elinden geleni yap ve başarılı ol.

Eso da cuenta de su retraso.

Bu onun gecikmesini açıklıyor.

¡Me da igual por qué ocurrió!

Neden olduğu umurumda değil!

¿Qué respuesta da a estas acusaciones?

Bu suçlamalara ne yanıt veriyorsunuz?

A ella no solo se le da bien correr; también se le da bien cantar.

O sadece koşmakta iyi değildir, ayrıca şarkı söylemekte de iyidir.