Examples of using "оставлять" in a sentence and their turkish translations:
Bir bebeği yalnız bırakamazsın.
Tom yalnız bırakılamaz.
Kapı neden açık bırakılır?
Tom yalnız bırakılmayacak kadar çok genç.
Seni yalnız bırakmamalıydım.
Bir mesaj bırakmak istemiyorum.
Tom'un Boston'u terk etmeye niyeti yok.
- Pencerelerini açık bırakmamalısın.
- Pencerelerinizi açık bırakmamalısınız.
Bebeği yalnız bırakmamalısın.
Konuyu halletmeden bırakmamalıyız.
Onun kapıyı açık tutma alışkanlığı var.
Tom'u yalnız bırakmak istemiyorum.
Sorunları çözülmemiş olarak bırakmamalısın.
Tom'u orada kendi başına bırakmamalıydık.
Kapıyı açık bırakman senin dikkatsizliğindi.
Tom köpeğini benimle bırakmak istemedi.
Bir şeyi bitirilmemiş bırakmayı sevmez.
Ona onu yalnız bırakmamasını rica etti.
Tom Mary'den onu yalnız bırakmamasını rica etti.
Tom'u yalnız bırakmamalıydık.
Tom Mary'ye kapıyı açık bırakmamasını tavsiye etti.
Tom, Mary'ye kapısını açık bırakmamasını tavsiye etti.
Yaşlılarımızı sokağa bırakmayalım
ve bunlar buharlaşır ve canlı virüsü havada bırakabilir.
O, onun masasına aşk notları bırakmaya başladı.
Tom Mary'ye kapıyı açık bırakmamasını tavsiye etti.
Bazen, oyuncu bir ruh hâlindeyken kamerayı çok bırakamıyordum.
Sen bana yalnız içirtmeyeceksin, değil mi?
Yarım kalmış işleri sevmiyorum.
O köpek serbest bırakılmak için çok tehlikeli.
Tom'un niçin şemsiyesini arabada bırakacağını anlamıyorum.
Ben Tom'dan ayrılmak istemiyorum.
Mary Tom'un onu terk etmemesini rica etti.
aynı şekilde, dilimizi ısırıp gururumuzu yutmayı öğrendik.
Öğrenciler sıkı çalışmak zorunda, ama onlar sosyal etkinlikler için de zaman ayırmak zorundalar.
Hiç kimse arkadaşlarını terk etmemeli.
Tom'un tek başına bırakılabileceğini sanmıyorum.
Bilip bilmediğini bilmiyorum fakat burada Amerika'da garsona bahşiş vermen bekleniyor.
Onu terk etmek istemiyorum.
- Tom'a kapısını açık bırakmamasını söyledim.
- Tom'a kapısını kilitlenmemiş bırakmamasını söyledim.
Onları terk etmek istemiyorum.