Examples of using "никак" in a sentence and their turkish translations:
Mümkün değil.
Beni durdurmak için yapabileceğin bir şey yok.
- Gelmeme imkân yok.
- Gelmem mümkün değil.
Bundan kaçınmanın hiçbir yolu yok.
Burada kalmak bir seçenek değildir.
Tom hiç gücenmiş değildi.
Sigarayı bırakamıyor gibiyim.
Bu onlara hiç yardımcı olmadı.
Bu kapıyı açmanın hiçbir yolu yok.
Kaçmak için yol yok.
Ben gerçekten hatırlayamıyorum.
Işığı kapat - Uyuyamıyorum.
Ne olduğu üzerinde hiçbir kontrole sahip değilim.
Hiç konsantre olamıyorum.
Sonuçta, o senin patronun.
Tom hiçbir yorum yapmadı.
Tom zayıflamada sorun yaşıyor.
Hıçkırıklarım hiç bitmeyecek.
Eldivenleri bulamıyor
Ama onu kabul edeceğe benzemiyorlar.
- Sizinle bir ilgisi yok.
- Seninle alakası yok.
Sorun çözülmeden kalır.
Onun bununla hiçbir ilgisi yok.
Bunun onunla hiçbir ilgisi yok.
- Onun adını hatırlayamıyorum.
- Onun adı aklıma gelmiyor.
Bunu Tom'suz yapmanın imkanı yok.
Bunu bilmemin bir yolu yok.
Asla seni incitmeyi düşünmedim.
Tom'a ulaşmanın hiçbir yolu yoktu.
Köpeğim horlamayı kesmeyecek.
Tom'u çözemiyorum.
Tom ve Mary akraba değil.
Bunu doğrulamak için hiçbir yöntemimiz yok.
Tom'un tavsiyesi hiç yardımcı olmadı.
Giysimi fermuarlatamıyorum.
Zamanında oraya ulaşmamın bir yolu yok.
Zamanında oraya ulaşmamızın bir yolu yok.
ve tepki gösterme.
- O, muhtemelen kendi başına mektup yazamaz.
- Mektubu kendi başına yazmış olamaz.
Onun adresini hatırlayamıyorum.
Bilmeme imkan yok.
Gelecek pazartesiye kadar bunu yaptırabilmemizin hiçbir yolu yok.
Soğuk algınlığından kurtulamıyorum.
Bunu başka bir şekilde açıklayamam.
Yarına kadar bunu yaptırabilmemin hiçbir yolu yok.
Saat 2.30'a kadar onu yapabilmemizin bir yolu yok.
cevaplayamadığım bir düşüce, bir soru
Ben muhtemelen işi yarına kadar bitiremem.
Onun kendini öldürmüş olması imkansız.
Yeni akıllı telefonuma hala alışık değilim!
Onun ne istediğini çıkaramam.
Kendimi buradaki iklime ayarlayamıyorum.
Pasaportumu nereye koyduğumu hâlâ hatırlayamıyorum.
Tom'un yokluğunu açıklamak için ne yapacağımı bilemez haldeydim.
Tom ismimi asla doğru anlayamaz.
Buna hâlâ inanamadım.
Ali maç boyunca varlık gösteremedi.
Yıldızspor Panzerler karşısında varlık gösteremedi.
Yapmak için bir şey düşünmeye imkan bulamadı.
Söylemek için hiçbir yolum yok.
O melodiyi kafamdan çıkaramıyorum.
Bunu halledebilmek için zamanım yok.
Biletimi bulamıyorum. Onu kaybetmiş olmalıyım.
O, anahtarlarını bulamıyor.
O zaman o yirmili yaşlarında olamazdı.
Bu Fransızca kelimeyi sözlükte bulamıyorum.
O, hiçbir şekilde berbat çürüyen soğan kokusuna tahammül edemedi.
Tom bana hiç yardım etmedi.
Hapşırmayı durduramıyorum.
Ne yaparsam yapayım onun telefon numarasını hatırlamıyorum.
Yangın söndürücüyü bulamıyorum.
Bunu nereye koyacağıma karar veremiyorum.
- Kapı kapanmayacak.
- Kapı kapanmıyor.
O otuz yaşın üzerinde olamaz.
"Bu kavanozu açamıyorum. Yeterli gücüm yok." "Bırak ben yapayım."
Tom anahtarlarını bulamıyor.
Tom saatini bulamıyor.
Tom çantasını bulamıyor.
Pasaportumu bulamıyorum.
Tom'un gitmesine izin verilmesinin benim için bir anlamı yok fakat Mary'ye izin verilmemesinin var.
Tom şemsiyesini bulamıyor.
James'in hatayı niçin her zaman eşinde bulduğunu anlayamıyorum.
Öksürüğümden kurtulamıyorum.
Bunun Tom'la bir ilgisi yok.
Birçok yabancı dili anlayabiliyorum, ama ben bunları ya kötü konuşuyorum ya da hiç konuşmuyorum.
Yıldızspor rakibi karşısında varlık gösteremedi.
Tayland'da, çocuk yetiştirme babanın sorumluluğu değildir; tamamen anneye aittir.
- Bunu söylemenin başka yolu yok.
- Bunu söylemek için başka yol yok.
- Bunu söylemenin başka bir yolu yok.
Kravatımı bulamıyorum.
Seninle burada karşılaşmayı hayal bile etmedim.
Tom bana yardım etmeye başlayıncaya kadar çok iyi Fransızca konuşmayı öğrenmedim.
Pasaportumu nereye koyduğumu hatırlamıyorum.
Ona hâlâ inanmıyorum!
Anahtarlarımı kaybettim ve onları bulamıyorum.
Saatimi bulamıyorum.
Konsantre olmada sorun yaşıyorum.