Translation of "Percebeu" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Percebeu" in a sentence and their turkish translations:

Ninguém percebeu?

Biri fark etmedi mi?

- Tom nem mesmo percebeu.
- Tom nem sequer percebeu.

Tom fark etmemişti bile.

Ninguém percebeu Tom.

Kimse Tom'u fark etmedi.

O Tom percebeu?

Tom fark etti mi?

Tom não percebeu.

Tom bunu fark etmedi.

Você percebeu alguma mudança?

Herhangi bir değişiklik fark ettiniz mi?

Você percebeu algum deslize?

Herhangi bir hata fark ettin mi?

Tom percebeu o problema.

Tom sorunun farkına vardı.

Tom percebeu algumas mudanças.

Tom birkaç değişiklik fark etti.

Tom percebeu uma mudança.

Tom bir değişiklik fark etti.

Você não percebeu isso?

Bunu fark etmedin mi?

- Todos notaram.
- Todo mundo percebeu.

Herkes fark etti.

Tom não percebeu a mudança.

Tom değişimi fark etmedi.

Ele ainda não percebeu seus erros.

Hatalarını henüz fark etmedi.

Ele ficou te olhando. Não percebeu?

O sana bakmaya devam etti. Fark etmedin mi?

Tom percebeu que havia falado demais.

Tom çok şey söylediğini fark etti.

Tom percebeu a decepção de Mary.

Tom, Mary'nin hayal kırıklığını fark etti.

Tom percebeu que Maria estava chorando.

Tom, Mary'nin ağladığını fark etti.

Tom percebeu que Maria estava mentindo.

Tom, Mary'nin yalan söylediğini fark etti.

Tom percebeu que estava sem dinheiro.

Tom yanında hiç para olmadığını fark etti.

Tom percebeu que não havia papel higiênico.

Tom tuvalet kağıdı olmadığını fark etti.

Tom não percebeu como estava ficando tarde.

Tom ne kadar geç olduğunu fark etmedi.

Tom percebeu que Maria não estava brincando.

Tom Mary'nin şaka yapmadığını fark etti.

Tom percebeu que Maria não estava ouvindo.

Tom Mary'nin dinlemediğini fark etti.

Tom não percebeu que Maria estava mentindo.

Tom Mary'nin yalan söylediğini fark etmedi.

Tom percebeu que ele estava se afogando.

Tom onun boğulduğunu fark etti.

Tom nem percebeu que eu estava lá.

Tom orada olduğumu bile fark etmedi.

Ninguém percebeu que Tom estava com dor.

- Kimse Tom'un acı çektiğini fark etmedi.
- Tom'un acı çektiğini kimse fark etmiyordu.
- Hiç kimse Tom'un acı çektiğinin farkında değildi.

Ela percebeu que era melhor dizer a verdade.

O gerçeği söylemenin daha iyi olacağını fark etti.

- Nem toda a gente percebeu.
- Nem todos perceberam.

Herkes fark etmedi.

Tom nem percebeu que Maria tinha ido embora.

Mary'nin gittiğini Tom fark etmedi bile.

O Tom percebeu que ele não estava sozinho.

Tom yalnız olmadığını fark etti.

Tom percebeu porque a máquina não estava funcionando.

Tom makinenin niçin çalışmadığını anladı.

Mas Albert Einstein percebeu que isso não era verdade

Fakat Albert Einstein bunun doğru olmadığını fark etti

Tom logo percebeu que ninguém estava prestando atenção nele.

Tom kısa sürede hiç kimsenin onunla ilgilenmediğini fark etti.

Tom percebeu que poderia estar cometendo um erro crasso.

Tom büyük bir hata yapabileceğini fark etti.

O Tom percebeu que as mãos da Mary tremiam.

Tom Mary'nin ellerinin titrediğini fark etti.

O Tom logo percebeu a gravidade do seu erro.

Tom yakında hatasının ciddiyetini fark etti.

Tom percebeu que as mãos de Mary estavam tremendo.

Tom, Mary'nin ellerinin titrediğini fark etti.

Sami percebeu que o portão de Layla estava entreaberto.

Sami, Leyla'nın kapısının açık olduğunu fark etti.

- Fadil percebeu logo que responder àquela pergunta não seria tarefa simples.
- Fadil rapidamente percebeu que responder àquela pergunta não seria tarefa fácil.

Fadıl o soruyu cevaplamanın basit bir görev olmayacağını çabucak fark etti.

Você percebeu que não comeu nada desde hoje de manhã?

Bu sabahtan beri hiçbir şey yemediğini fark ettin mi?

Maria mudou a cor do cabelo e Tom nem percebeu.

Mary saç rengini değiştirdi ve Tom bile fark etmedi.

Tom percebeu que não havia como ele conseguir fazer isso.

Tom onu yapabileceğinin bir yolu olmadığını fark etti.

- Ele percebeu que estava errado.
- Ele viu que ele estava errado.

O, onun hatalı olduğunu anladı.

Ninguém percebeu que o retrato foi pendurado de cabeça para baixo.

Kimse resmin baş aşağı asılı olduğunu fark etmedi.

Tom não percebeu que estava com o seu suéter pelo avesso.

Tom kazağını ters giydiğini fark etmedi.

Tom percebeu que não havia nenhum carro estacionado em frente à escola.

Tom, okulun önünde park edilmiş araba olmadığını fark etti.

Tom percebeu que não tinha pagado a conta, então voltou ao restaurante.

Tom hesabı ödemediğini fark etti, bu yüzden restorana geri döndü.

O Tom percebeu que não havia nada que ele poderia fazer para ajudar.

Tom yardım etmek için yapabileceği bir şey olmadığını fark etti.

- Tom notou que a porta estava aberta.
- Tom percebeu que a porta estava aberta.

- Tom kapının açık olduğunu fark etti.
- Tom kapının kilitli olmadığını fark etti.

- Tom notou que Maria não estava atenta.
- Tom percebeu que Maria não prestava atenção.

Tom Mary'nin dikkat etmediğini fark etti.

O Tom logo percebeu que não havia nada que ele pudesse fazer para ajudar.

Tom çok geçmeden yardım etmek için yapabileceği hiçbir şey olmadığını fark etti.

Tom percebeu que não tinha dinheiro o suficiente para comprar tudo de que precisava.

Tom, ihtiyacı olan her şeyi almak için yeterli parası olmadığını fark etti.

percebeu que algo estava fora da promoção: quando cobraram dela dois preços diferentes pelos sanduíches.

sandviç için iki farklı fiyat ödediğini anlayınca kampanyadaki bazı şeylerin yanlış gittiğini farketti.

Tom parou de bater na porta assim que percebeu que Mary não estava em casa.

Tom, Mary'nin evde olmadığını fark eder etmez kapıyı çalmayı bıraktı.

Tom começou a responder a pergunta e, então, percebeu que se tratava de uma pergunta retórica.

Tom soruya cevap vermeye başladı ve sonra onun tumturaklı bir soru olduğunu fark etti.

Ele deu o seu melhor, mas logo percebeu que não poderia competir com um corredor tão rápido.

O elinden geleni yaptı ama kısa sürede böyle bir hızlı atlet ile rekabet edemeyeceğini gördü.

Quando Tom olhou para a maçã que estava comendo, percebeu que tinha comido metade de uma larva.

Tom yediği elmaya baktığında yarım solucan yediğini fark etti.

- Tom percebeu que Mary poderia estar ocupada.
- Tom se deu conta de que Mary poderia estar ocupada.

Tom Mary'nin meşgul olabileceğini fark etti.

Eu não sei se você percebeu ou não, mas Tom não tem chegado no trabalho a tempo recentemente.

Farkında mısın yoksa değil misin, bilmiyorum; ama Tom son zamanlarda işe vaktinde gelmiyor.

- Tom suspeitou de algo.
- Tom desconfiou de alguma coisa.
- Tom percebeu que era uma pegadinha.
- Tom sentiu que ali havia gato escondido.

Tom bir bit yeniği sezdi.

Eu sei que você acha que entendeu o que você achou que eu disse, mas não tenho certeza se você percebeu que o que você ouvir não é o que eu tive a intenção de dizer.

Ne söylediğimi sandığını anladığını düşündüğünü biliyorum fakat duyduğunun benim demek istediğimin olmadığını anladığından emin değilim.