Translation of "Pelas" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Pelas" in a sentence and their turkish translations:

- Obrigado pelas ideias.
- Obrigada pelas ideias.

Fikirler için teşekkürler.

Obrigado pelas atualizações.

Güncellemeler için teşekkürler.

Obrigado pelas correções.

Düzeltmeler için teşekkür ederim.

Obrigado pelas sugestões.

Öneriler için teşekkürler.

Obrigado pelas bebidas.

İkramlar için teşekkür ederim.

Obrigado pelas flores!

Çiçekler için teşekkür ederim.

Tudo pelas vossas vidas,

Hepsi hayatınız uğruna,

Riem dele pelas costas.

Onun arkasından ona gülerler.

Detritos espalhados pelas ruas.

Moloz sokakları kirletti.

Obrigado pelas palavras gentis.

Hoş sözlerin için teşekkürler.

Voltarei lá pelas seis.

Saat altıda döneceğim.

- Você estará pronto lá pelas 2h30?
- Você estará pronta lá pelas 2h30?

- 2.30'a kadar hazır olacak mısın?
- 2.30'a kadar hazır olur musun?
- 2.30'a kadar hazır olur musunuz?

Estas ainda andam pelas ruas.

...bunlar hâlâ ortalıkta geziniyor.

Os turistas perambulavam pelas lojas.

Turistler dükkanların etrafında dolaştı.

Ela está ansiosa pelas férias.

O, tatili için sabırsız.

Tom me apunhalou pelas costas.

Tom beni sırtımdan hançerledi.

Um bêbado caiu pelas escadas.

Bir sarhoş merdivenlerden düştü.

Ela o apunhalou pelas costas.

O, onu sırtından bıçakladı.

- Sei que caçoa de mim pelas costas.
- Sei que caçoam de mim pelas costas.

Arkamdan benimle alay ettiğini biliyorum.

Que marchou pelas montanhas do Indocuche,

Hindu Kush dağlarının üzerinden yürüyen,

Não se deixe levar pelas aparências.

Görünüşe bakıp aldanmayın.

Procuramos na floresta pelas crianças desaparecidas.

Kayıp çocuk için ormanı aradık.

Estou ansioso pelas férias de verão.

Yaz tatilini dört gözle bekliyorum.

Não fale dos outros pelas costas.

Onların arkalarından insanlar hakkında konuşma.

O mel é produzido pelas abelhas.

Bal, arılar tarafından üretilir.

Voltarei lá pelas sete; eu prometo.

- Yediye kadar dönmüş olacağım, söz veriyorum.
- Vallahi yediye kadar dönmüş olacağım.

Tom falou de Mary pelas costas.

Tom, Mary'nin arkasından konuştu.

Tom caçoou de Mary pelas costas.

Tom arkasından Mary'yle dalga geçti.

As lágrimas escorriam pelas faces dela.

Gözyaşları yanaklarından aşağı aktı.

Tom vagou pelas ruas de Boston.

Tom Boston sokaklarında dolaştı.

Ele tentou me apunhalar pelas costas.

O beni arkadan bıçaklamaya çalıştı.

Ela tentou me apunhalar pelas costas.

O beni sırtımdan bıçaklamaya çalıştı.

As aulas foram suspensas pelas inundações.

Selden dolayı dersler ertelendi.

- O guri desaparecido foi identificado pelas roupas.
- O garoto desaparecido foi identificado pelas suas roupas.

Kayıp çocuk giysilerinden tespit edildi.

Eu devo chegar lá pelas 9 horas.

Dokuza kadar oraya varmalıyım.

O imperador rezou pelas almas dos falecidos.

İmparator ölülerin ruhları için dua etti.

Você precisa pagar a mais pelas baterias.

Piller için ekstra ücret ödemeniz gerekir.

Ele estará de volta lá pelas cinco.

O, beşe kadar dönecek.

O garoto estava procurando pelas chaves perdidas.

Çocuk kaybettiği anahtarı arıyordu.

O menino caminhava pelas poças de água.

Çocuk çamurlu suda yürüdü.

Ele batia-lhe tanto que sangrava pelas orelhas.

Öyle kötü dayak yiyordu ki kulaklarından kan geliyordu

Para simplificar, os homens apaixonam-se pelas mulheres

Basitçe ifade edeyim, erkekler kadınlara,

As árvores daqui foram todas cortadas pelas pessoas.

Burada ağaçların hepsi insanlar tarafından kesildi.

Nós homens somos acostumados a esperar pelas mulheres.

Biz erkekler kadınları beklemeye alışkınız.

Parte da ilha ficou devastada pelas ondas gigantes.

Adanın bir kısmı çok büyük dalgalar tarafından tahrip edildi.

A estrada segue reta pelas próximas 50 milhas.

Yol sonraki 50 metre boyunca düzdür.

Ele só sabe criticar as pessoas pelas costas.

O, kişileri sadece arkalarından eleştirebilir.

Os ursos polares estão ameaçados pelas mudanças climáticas.

Kutup ayıları iklim değişikliği tarafından tehdit ediliyorlar.

Que eu estava contando as minhas histórias pelas risadas.

hikayelerimi güldürmek için anlattığımı fark ettim.

Você não devia falar de Jack pelas costas dele.

Jack'in arkasından konuşmamalısın.

Todos os alunos estavam ansiosos pelas férias de verão.

Öğrenciler yaz tatilini dört gözle bekliyorlardı.

Ele se ajoelhou e rezou pelas almas dos falecidos.

Dizlerinin üzerine çöktü ve ölenlerin ruhları için dua etti.

O garoto que estava desaparecido foi identificado pelas roupas.

Kayıp olan çocuk giysileri ile tespit edildi.

Não se deve julgar uma pessoa pelas suas roupas.

Bir insanı elbiseleri ile yargılamamalısın.

Eu almocei lá pelas onze porque estava com fome.

Aç olduğum için on bir sularında öğle yemeğimi yedim.

Não é seguro andar pelas ruas depois de escurecer.

Hava karardıktan sonra sokaklarda yürümek güvenli değildir.

Na Espanha, serve-se o almoço lá pelas duas.

İspanya'da öğle yemeğini yaklaşık saat iki'de servis ederler.

Fiz coisas más pelas quais devia de ser punida.

Cezalandırılmam gereken kötü şeyler yaptım.

Espero estar de volta lá pelas duas e meia.

2.30'a kadar dönmeyi umuyorum.

Não julgue um homem pelas opiniões de seus inimigos.

Bir erkeği düşmanlarının düşünceleriyle yargılama.

O Tom pagou pelas aulas de francês da Mary.

Tom Mary'nin Fransızca derslerini ödedi.

O Tomás disse que estaria lá pelas 2:30.

Tom 2.30'a kadar orada olacağını söyledi.

Pessoas como nós estavam andando pelas ruas. Assim como nós.

Tıpkı bizim gibi insanlar sokaklarda dolaşıyordu. Tıpkı bizim gibi.

... que navegou no Grande Mar pelas duas desembocaduras do Indo,

... İndus'un her iki ağzından Büyük Deniz'e gidenler,

Há muitas razões pelas quais você não deveria fazer isso.

- Onu yapmaman için çok sayıda sebep var.
- Onu yapmaman için çok sayıda nedenler var.

Em muitos lugares a natureza é ameaçada pelas atividades humanas.

Birçok yerde, doğa insan faaliyeti tarafından tehdit edilir.

- Lágrimas escorreram pela minha face.
- Lágrimas escorreram pelas minhas bochechas.

Yanaklarımdan gözyaşları döküldü.

Disseram-lhe as razões pelas quais nós não o contratamos?

Size sizi niçin işe almadığımızın nedenleri söylenildi mi?

- Vamos começar com as perguntas fáceis.
- Comecemos pelas perguntas fáceis.

Kolay sorulardan başlayalım.

- Eu lhe ajudarei se tiver terminando meu trabalho pelas quatro.
- Eu vou te ajudar se eu tiver terminado o meu trabalho pelas quatro.

İşimi dörde kadar bitirirsem sana yardım edeceğim.

Boa ideia, a de usar a mina como atalho pelas montanhas.

O madeni, dağın altıdan geçmek için kestirme olarak kullanmak iyi bir karardı.

Consegue bloquear a dor provocada pelas toxinas mais letais do escorpião.

Vücudu, en ölümcül akrep toksinlerinin yarattığı acıyı bile bloke edebilir.

Em breve, a leoa perderá as vantagens trazidas pelas noites escuras.

Dişi aslan, Yeni Ay'ın kara gecelerinin getirdiği avantajı yakında kaybedecek.

2015 foi declarado pelas Nações Unidas o Ano Internacional da Luz.

2015, Birleşmiş Milletler tarafından Uluslararası Işık Yılı ilan edilmiştir.

De lá para a área formada pelas linhas de força entrando novamente

oradan tekrar içeriye giren kuvvet çizgilerinin oluşturduğu alana

No inverno, os restos do Exercito Sérvio fogem pelas Montanhas Albaninas. Suas

O kış Sırbistan ordusunun geri kalanları Arnavutluk dağlarından kaçtı.

A polícia encontrou um corpo lançado pelas ondas à praia aqui perto.

Polis buranın yakınlarında sahile vurmuş bir ceset buldu.

Tom foi acusado de assédio sexual pelas suas colegas do sexo feminino.

Tom kadın meslektaşlarına cinsel tacizle suçlandı.

E é mesmo o que os mineiros usariam para transportar bens pelas pedreiras.

Bu, madencilerin bu bölgede malzeme taşıdıkları bir şey olmalı.

Espero que você se junte a nós na parada e marche pelas ruas.

Geçit töreninde bize katılacağınızı ve cadde boyunca yürüyüş yapacağınızı umuyoruz.

O garoto não se deixou humilhar pelas gargalhadas dos seus colegas de classe.

Çocuk, sınıf arkadaşlarının kahkahalarından gocunmadı.

Podemos nos encontrar no dia 28 de fevereiro, lá pelas três da tarde?

28 Şubatta ö.s. yaklaşık saat üçte buluşabilir miyiz?

- As aulas foram suspensas pelas inundações.
- As aulas foram suspensas devido as inundações.

- Selden dolayı dersler ertelendi.
- Okullar sel nedeniyle tatil edildi.

Eles estão quase prestes a destruir. O presidente chinês vagou pelas ruas de Wuhan.

Neredeyse yok etmek üzereler. Çin devlet başkanı ise Wuhan sokaklarında dolaştı.

O pequeno barco, sacudido pelas águas furiosas, aparecia e desaparecia em meio às ondas.

Kızgın sular tarafından çalkalanan küçük tekne, dalgalar içinde görünüp kayboluyordu.

Os dois homens se compreendiam perfeitamente, e tinham mútuo respeito pelas virtudes de cada um.

İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.

O líder do Al-Qaeda Osama Bin Laden foi morto pelas forças dos EUA no Paquistão.

El Kaide lideri Osama bin Ladin, Abd güçleri tarafından Pakistan'da öldürüldü.

A luz do luar passa pelas copas, mas só dois por cento atinge o solo da floresta.

Ağaç örtüsünün altındaki ormanın zeminine ay ışığının sadece yüzde ikisi ulaşıyor.

Com as luzes da cidade a ofuscar o céu noturno, os animais já não conseguem orientar-se pelas estrelas.

Şehir ışıkları gece gökyüzünü aydınlığa boğduğundan hayvanlar, yıldızlara bakarak yol bulamaz oluyor.

A preocupação com a imigração foi uma das razões pelas quais a Grã-Bretanha votou por sair da Comunidade Europeia.

Göç ile ilgili kaygı Büyük Britanya'nın Avrupa birliğinden ayrılmak için oy verme nedenlerinden biridir.

Segundo um levantamento feito pelas Nações Unidas em 2015, a Rússia é um dos poucos países que possui um grande número de imigrantes e de emigrantes.

BM'nin 2015 yılında yaptığı bir ankete göre Rusya, çok sayıda göçmen ve göç veren az sayıda ülkelerden biridir.

- Eu vou te esperar até às 2h30.
- Vou te esperar até às 2h30.
- Esperarei por você até as duas e meia.
- Vou esperar por ti até as duas e meia.
- Esperarei por vós até as duas e meia.
- Vou esperar pelo senhor até as duas e meia.
- Esperarei pela senhora até as duas e meia.
- Vou esperar pelos senhores até as duas e meia.
- Esperarei pelas senhoras até as duas e meia.

2.30 kadar seni bekleyeceğim.