Examples of using "Szansa" in a sentence and their turkish translations:
- Bu senin tek şansın.
- Bu senin yegâne şansın.
- Bu senin yegâne imkâniyetin.
- Bu sizin tek şansınız.
Büyük olasılıkla gelecek.
Bu büyük bir fırsat olabilir.
Karada acıyı azaltmanın bir yolu var.
Bu şekilde ısırılma ihtimalim daha az,
Muhtemelen geç kalacak.
Bir saat içinde hazır olabileceğine dair herhangi bir şans var mı?
Bu yol, buradan çıkmak için en iyi şansım olacak.
Bu yol, buradan çıkmak için en iyi şansım olacak.
Tom Mary'yi bulacağına dair büyük bir olasılık olduğunu düşünüyor.
Onu bu şekilde çıkartabilirim. Bu şekilde ısırılma ihtimalim daha az
Evet, bir yıldırım çarpması sonucu can kaybı riski de %97 daha az.
Dolunay ve dolunaya yakın gecelerde en çok şansa sahip.
Geceden sağ çıkmanın en iyi yolu en ince dala tünemek.
Bu Tom'la konuşmak için son şansımız olabilir.
Çok saf insanlar var, bu yüzden Tom'un seçilme şansı var.
Fakat tungaralar sadece bir yıl yaşar. Bu, üremek için son şansı olabilir.
sahip olduğumuz sınırlı zamanda üçünü birden yakalama şansımız var.
İstediğimiz gibi bir yapma fırsatı, özellikle mümkün olduğu kadar çok az zor işi yapmak neredeyse herkesin gizli bir arzusudur.