Translation of "이유가" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "이유가" in a sentence and their turkish translations:

이유가 무엇이든 간에

Sebebi her neyse

무슨 이유가 있을까요?

Başka ne olabilir?

이런 것들 모두 이유가 될 거예요. 이 외에도 다른 이유가 있겠죠.

Aslında bunların hepsi ve daha fazlası.

특히 남을 비난하는 이유가

--özellikle diğer insanları--

싸워나가야 할 이유가 충분하죠.

Bu savaşmak için yeterli bir sebep.

여기에는 타당한 이유가 있습니다.

Bunun da sebebi var;

두 가지 이유가 있었습니다.

iki şeyden ötürü:

전 그 이유가 궁금해졌죠.

Ben de nedenini öğrenmek istedim.

"마스크를 낄 이유가 없습니다.

"Maskeyle dolaşmak için bir nedenimiz yok,...

스스로에게 물어보세요. 저축하는 이유가 뭘까?

Kendinize şu temel soruyu sorun: Ne için para biriktiriyorsunuz?

뭔가 근본적인 이유가 있는 걸까요?

Bunu esas yapan bir şey mi var?

우리가 갇힌 이유가 바로 이겁니다.

İşte bu yüzden sıkışıp kalmışız.

건축이 어려운 이유가 여기 있죠.

Bu kadar zor olmasının sebebi de budur.

이보다 더 놀라운 이유가 또 있습니다.

Fakat belki de daha muhteşem olan başka bir sebep vardır.

무궁무진한 기회 앞에서 절망할 이유가 없습니다.

Neden beklenmedik bir şeyde umuzsuzluğa düşelim?

중국이나 세계은행으로부터 돈을 빌릴 이유가 전혀 없어요.

veya yardımlara bağlanmamız için bir sebep yok.

이것이 체념하거나 포기할 이유가 될 순 없습니다.

vazgeçmemiz veya teslim olmamız için bir sebep değil.

정말 공포와 두려움을 느낄만한 이유가 있는 셈이죠.

korku ve ümitsizlik hissetmek için iyi gerekçeler var

그들이 처한 운명에 대해 걱정할 이유가 없는 곳이죠.

bu nedenle, yaklaşmakta olan kaderleri uykumu hiç kaçırmadı.

제 연구에 따르면 이에는 세 가지 주된 이유가 있습니다.

Araştırmam, bunun üç ana nedeni olduğunu gösteriyor.

이렇기에 콕스는 정당한 이유가 없는 단체 보복이 미심쩍다고 합니다

Cocks işte bu yüzden, sebepsiz ve intikam amaçlı toplu saldırı hikâyelerine inanmıyor.

"의견 불일치"가 "불쾌함"을 의미하는 것도 이유가 있는 겁니다.

nahoşun hoş olmayan anlamına gelmesinin bir nedeni var.

이게 '대우'라는 재벌이 파산을 했을 때 그 누구도 구제하러 오지 않은 이유가 될 수 있고

Bu yüzden DAEWOO gibi büyük bir CHAEBOL battığında, kimse onları kurtarmaya kimse gelmedi.