Translation of "öreg" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "öreg" in a sentence and their turkish translations:

- Ő öreg.
- Öreg.
- Idős.

- O yaşlıdır.
- O yaşlı.

Öreg.

- O yaşlıdır.
- O yaşlı.

- Üdvözöllek, öreg barátom!
- Szervusz, öreg barátom!
- Szevasz, öreg barátom!

Merhaba, eski arkadaş!

Öreg vagyok.

Ben yaşlıyım.

Ő öreg.

O yaşlı.

Tom öreg.

Tom yaşlı.

Öreg vagy.

Sen yaşlısın.

Milyen öreg!

O kaç yaşında!

Nagyon öreg volt.

O çok yaşlıydı.

Üdvözöllek, öreg barátom!

Selam, eski arkadaşım!

Tom öreg volt.

Tom yaşlıydı.

Nagyon öreg vagy.

Çok yaşlısın.

Túl öreg vagy.

Çok yaşlısın.

Tom nem öreg.

Tom yaşlı değil.

Nem vagyok öreg.

Yaşlı değilim.

Tom annyira öreg.

Tom çok yaşlı.

Öreg a férfi.

Adam yaşlıdır.

Nem vagy öreg.

Yaşlı değilsin

Megtalálni egy öreg gyárat.

Eski bir fabrikayı bulmaya çalışıyordum.

Vettem egy öreg lámpát.

Ben eski bir lamba satın aldım.

Túl öreg vagyok ehhez.

Bunun için çok yaşlıyım.

Öreg vagyok én hozzád.

Ben senin için çok yaşlıyım.

Túl öreg vagyok neki.

Ben onun için çok yaşlıyım.

Tom egy öreg ember.

- Tom yaşlı.
- Tom yaşlı bir adam.

Tom túl öreg hozzám.

Tom benim için çok yaşlı.

Öreg fa ad árnyékot.

Eski bir ağaç gölge sağlar.

Az öreg pajta összedőlt.

Eski ahır çöktü.

Az öreg pajta összeroskadt.

Eski ahır çöktü.

Ámbár nagyon öreg, erős.

- Yaşlı ama kuvvetli.
- Çok yaşlı olmasına rağmen, güçlü birisi.

Ugyanaz az öreg probléma.

Bu aynı eski sorun.

Tom ellenszenves öreg ember.

Tom huysuz yaşlı bir adam.

Tom öreg és süket.

Tom yaşlı ve sağır.

Az öreg férfi egyedül élt.

Yaşlı adam tek başına yaşadı.

Az öreg ház hamuvá égett.

Eski ev yanarak kül haline geldi.

Túl öreg volt az úszáshoz.

O yüzemeyecek kadar çok yaşlıydı.

Egy bizonyos öreg asszonyt keresek.

Belirli bir yaşlı kadın arıyorum.

Az autó öreg, de jó.

Araba eski ama iyi.

Sohasem vagy túl öreg tanulni!

Öğrenmenin yaşı yoktur.

Milyen öreg ez a fa?

Bu ağaç kaç yaşında?

Tamás egy öreg házban él.

Tom eski bir evde yaşıyor.

- Tomi öreg kocsija végül megadta magát.
- Tomi öreg járgánya végül kilehelte a lelkét.

Tom'un eski arabası sonunda bozuldu.

- Az öreg kutyák képesek új trükköket eltanulni.
- Egy öreg kutya is tanulhat új trükköket.

Yaşlı köpekler yeni hileler öğrenebilirler.

Az öreg nőstény tudja az irányt.

Dişi, yolu çok iyi biliyor.

Az öreg ember a földre esett.

Yaşlı adam yere düştü.

Az öreg meghalt a múlt héten.

Yaşlı adam geçen hafta öldü.

Az öreg majdnem összeütközött egy autóval.

Yaşlı adam neredeyse araba tarafından çarpılacaktı.

Nem gondoltam, hogy ilyen öreg vagy.

O kadar yaşlı olduğunu düşünmemiştim.

Tom öreg, de a szíve fiatal.

Tom yaşlı ama gönlü genç.

Senki se túl öreg a tanuláshoz.

Hiç kimse öğrenmek için çok yaşlı değildir.

Öreg vagyok én már az ilyesmihez.

Bu tür bir şey için çok yaşlıyım.

- Nem vagy öreg.
- Nem vagy idős.

Yaşlı değilsin

Túl öreg vagyok ehhez a világhoz.

- Bu dünya için çok yaşlıyım.
- Bu dünya için fazla yaşlıyım.

Mennyit fizettek neked az öreg autódért?

Eski araban için onlar sana ne kadar verdiler?

- Apám nagyon régi kocsit hajt.
- Apám nagyon öreg kocsival jár.
- Apám nagyon öreg autóval jár.

Babam, çok eski bir araba kullanıyor.

Hogy ez nem csak egy öreg gyár,

buranın yalnızca eski bir fabrika olmamasıydı.

Igen, mobiltelefon, benne mosdó az öreg férfiaknak.

Tabii, yaşlılar için tuvaletli bir cep telefonu.

Egy hóbortos, imbolygó, hömpölygő szoknyájú öreg hölggyé.

ve sıra dışı, titrek, dalgalı, elbiseli ve yaşlı bir kadın oluyor.

Öreg vagyok én már ehhez a munkához.

Ben bu iş için çok yaşlanıyorum.

Lehet, hogy öreg vagyok, nem vagyok őrült.

Yaşlı olabilirim ama deli değilim.

Öreg vagyok már ahhoz, hogy újra kezdjem.

Yeniden başlamak için çok yaşlıyım.

Elég öreg vagyok ahhoz, hogy eltartsam magam.

Kendime bakmak için yeterince yaşlıyım.

A háza kicsi, ráadásul még öreg is.

Onun evi çok küçük ve üstelik çok eski.

Az öreg Pinocchiónak nevezte el a fabábut.

Yaşlı adam ahşap bebeğe Pinokyo adını verdi.

Ez az öreg folyton finnyázza az ételeket.

O yaşlı adam titiz bir yiyicidir.

A házunk előtt két öreg gesztenyefa áll.

Evimizin önünde iki tane yaşlı kestane ağacı var.

Tom nem olyan öreg, mint amennyinek látszik.

Tom göründüğü kadar yaşlı değil.

Az öreg ember elmesélt nekem egy különös történetet.

Yaşlı adam bana tuhaf bir hikaye anlattı.

Figyelembe kell vennünk azt a tényt, hogy öreg.

Yaşlandığını dikkate almamız gerekir.

Az öreg hölgy egyedül élt egy háromszobás lakásban.

Yaşlı bayan tek başına üç odalı bir dairede yaşadı.

- Van egy régi autóm.
- Van egy öreg autóm.

Eski bir arabam var.

Az ő öreg macskája még mindig életben van.

- Onun yaşlı kedisi hâlâ hayatta.
- Onun eski kedisi hâlâ hayatta.

Azt mondja, hogy én egy öreg asszony lennék?

Onlar benim yaşlı bir kadın olduğumu söylüyorlar.

„Az öreg halász és a tenger” Hemingway regénye.

"The Old Man and the Sea" Hemingway tarafından yazılmış bir romandır.

Miért vagy úgy öltözve, mint egy öreg ember?

Neden yaşlı bir adam gibi giyindin?

Öreg kutyának már nem tudsz új trükköket tanítani.

- Eski köye yeni adet getiremezsin.
- Huylu huyundan vazgeçemez.
- Can çıkar huy çıkmaz.

Annyira rosszul érezte magát az öreg hölgy miatt.

Yaşlı bayan için kendini çok kötü hissetti.

Tom elég öreg ahhoz, hogy a nagyapám lehessen.

- Tom dedem yaşında adam.
- Tom dedem olacak kadar yaşlı.

- Szerintem ez nagy hiba.
- Szerintem ez öreg hiba.

Bunun büyük bir hata olduğunu düşünüyorum.

Ez az öreg asztal még mindig használatban van.

Bu eski masa hâlâ kullanımda.

Az öreg házban a falak nem voltak egyenesek.

Eski evdeki duvarlar düz değildi.

- Ez nagy hiba volt.
- Ez öreg hiba volt.

Bu büyük bir hataydı.

A gyár annyira öreg volt, hogy szinte értéktelennek hitték.

Fabrika o kadar eskiydi ki sahipleri fabrikanın değersiz olduğunu düşünüyordu.

- Az öreg férfi egyedül él.
- Az öregember egyedül él.

- Yaşlı adam tek başına yaşıyor.
- Yaşlı adam kendi başına yaşamaktadır.

- Az öregember a nyugdíjából él.
- Az öreg a nyugdíjából él.

Yaşlı adam emekli maaşı ile geçiniyor.

A nap megcsillant a vízen az öreg vitorlás hajó előtt.

Güneş eski yelkenlinin önündeki suda parlıyordu.

Gondolod, hogy túl öreg vagyok ahhoz, hogy visszamenjek az iskolába?

Benim okula geri dönmek için çok fazla yaşlı olduğumu düşünüyor musunuz?

Ez a számítógép sokkal gyorsabb, mint az én öreg gépem.

Bu bilgisayar benim eski bilgisayarımdan çok daha hızlı.

- Annyi idős vagyok, mint ő.
- Olyan öreg vagyok, mint ő.

Ben onun kadar yaşlıyım.

- Egy öreg embert keresek.
- Egy idős embert keresek.
- Keresek egy idős férfit.

Yaşlı bir adam arıyorum.

- Arra kényszerült, hogy öreg fejjel nekiálljon tanulni.
- Rákényszerült, hogy idős korában tanuljon.

Yaşamında eğitimi geç aldı.

- Tomi az öreg vasútállomás közelében lakik.
- Tomi közel lakik a régi vasútállomáshoz.

Tom eski tren istasyonuna yakın yaşamaktadır.

Az az öreg cseléd meg tudja fejni az összes tehenet a legelőn.

O yaşlı hizmetçi bütün inekleri çayırda sağar.

Az öreg hím nagy testével a többieknél jóval kevésbé fürgén tud csak mozogni.

Yaşlı erkek fazla iri olduğu için geri kalan herkesten daha yavaş.