Translation of "Rente" in Turkish

Tom ging in Rente.

Tom emekli oldu.

Ich bin in Rente.

Ben emekliyim.

Ich bin jetzt in Rente.

Ben şimdi emekliyim.

Der Alte lebt von seiner Rente.

Yaşlı adam emekli maaşı ile geçiniyor.

Er geht nächsten Frühling in Rente.

O, gelecek bahar emekli olur.

Tom wird nicht in Rente gehen.

Tom emekli olmayacak.

Sie muss von ihrer Rente leben.

O, emeklilik maaşıyla yaşamak zorunda.

Tom geht nächsten Frühling in Rente.

Tom önümüzdeki bahar emekli olacak.

Ich bin letztes Jahr in Rente gegangen.

- Geçen yıl emekli oldum.
- Geçen sene emekli oldum.
- Ben geçen yıl emekli oldum.

Professor Jones geht nächstes Jahr in Rente.

Profesör Jones, gelecek yıl emekliye ayrılır.

Jims Onkel geht nächstes Jahr in Rente.

Jim'in amcasının gelecek yıl emekli olması bekleniyor.

Er ist mit 65 in Rente gegangen.

65 yaşında emekli olursun.

Tom ging vor vielen, vielen Jahren in Rente.

Tom yıllar önce emekli oldu.

Das Gesetz ermöglicht uns, eine Rente zu bekommen.

Yasalar emekli olmamıza olanak sağlıyor.

Seine Entscheidung, in Rente zu gehen, überraschte uns alle.

Onun emekli olma kararı hepimizi şaşırttı.

Mein Vater ist mit 65 Jahren in Rente gegangen.

Babam 65 yaşında emekli oldu.

Tom ist zu jung, um in Rente zu gehen.

- Tom emekli olmak için fazla genç.
- Tom emekli olamayacak kadar genç.

- Er ging in Rente.
- Er ging in den Ruhestand.

Emekli oldu.

Als er in Rente ging, übernahm sein Sohn sein Geschäft.

Emekli olduğunda onun işini oğlu devraldı.

Ich kann es mir nicht leisten, in Rente zu gehen.

Ben emekli olmayı göze alamam.

- Mein Vater geht bald in Rente.
- Mein Vater wird bald pensioniert.

Babam yakında emekli olacak.

Wenn er in Rente ist, will Tom auf dem Land leben.

Tom emekli olduktan sonra şehirden uzakta yaşamak istiyor.

Es war schwer für ihn, von seiner kleinen Rente zu leben.

Onun küçük bir emeklilik maaşıyla yaşaması zordu.

Mein Großvater hatte eine goldene Uhr bekommen, als er in Rente ging.

Emekli olduğunda dedeme altın bir saat hediye edildi.

- Tom kann nicht in Rente gehen.
- Tom kann nicht in den Ruhestand gehen.

Tom emekli olamıyor.

Ehe sie in Rente ging, arbeitete sie als Rektoratssekretärin einer Forschungseinrichtung an der Universität.

O, emekli olmadan önce, bir üniversitede bir araştırma okulu müdürünün sekreteri olarak çalıştı.

Maria kommt mit ihrer Rente nicht über die Runden. Deshalb arbeitet sie halbtags als Putzfrau in einem Restaurant.

- Mary emekli maaşı ile geçimini sağlayamıyor. Bu yüzden bir restoranda yarım gün bir temizlikçi kadın olarak çalışıyor.
- Mary emekli maaşı ile iki yakasını bir araya getiremiyor. Bir restoranda yarım gün temizlikçi bir kadın olarak çalışmasının nedeni bu.

- Soweit ich weiß, befindet sich Tom im Ruhestand.
- Soweit ich weiß, ist Tom pensioniert.
- Soweit ich weiß, ist Tom in Rente.

Bildiğim kadaryla, Tom emekli.