Examples of using "Lauter" in a sentence and their turkish translations:
Daha sesli.
Yüksek sesle konuş!
Lütfen açıkça konuş.
Sesi açın.
Daha yüksek, lütfen.
Sesinizi yükseltin.
Yüksek sesle konuş!
Daha yüksek sesle konuşun lütfen.
Biraz daha yüksek sesle, lütfen.
Lütfen daha yüksek sesle konuşun.
TV'nin sesini aç.
Sesini yükselt.
Lütfen daha yüksek bir sesle konuşun.
Yüksek sesle konuşur musun, lütfen?
Biraz daha yüksek sesle konuşun.
Gök gürültüsü yükseldi.
O gittikçe daha yüksek sesle konuştu.
Müziğin sesini aç!
Biz yüksek sesle şarkı söyledik.
Tom televizyonun sesini açıyor.
Tom müziğin sesini açtı.
Tom televizyonu açtı.
Lütfen biraz daha yüksek sesle konuş.
Yüksek sesle konuşuyordum.
Tom gereğinden yüksek sesle konuşuyordu.
Tom her zamankinden daha yüksek sesle konuştu.
Daha yüksek sesle konuşun böylece herkes sizi duyabilir.
Herkes seni duyabilsin diye lütfen daha yüksek sesle konuş.
Daha yüksek sesle konuşun böylece herkes sizi duyabilir.
- Biraz yüksek sesle konuşmanızda bir sakınca var mı?
- Biraz daha yüksek sesle konuşur musunuz?
Biraz daha sesli lütfen, iyi duyamıyorum.
Radyonun sesini biraz açın.
Bağırma yoksa daha yüksek sesle bağırırım.
TV'nin sesini açtım.
Daha yüksek sesle konuş. Seni duyamıyorum.
Gürültü gittikçe şiddetleniyor.
Rüzgâr tüm sesleri boğuyor.
Radyonun sesini aç. Duyamıyorum.
Yardım için yüksek sesle bağırdı.
Babam her zaman çok yüksek bir sesle konuşur.
Daha yüksek sesle konuşun böylece herkes sizi duyabilir.
O kadar güldüm ki midem acıyor.
O ağaçlar nedeniyle ormanı göremiyor.
O, bir şekilde zor işitiyor, bu yüzden lütfen yüksek sesle konuşun.
Lütfen yüksek sesle konuşur musun? Seni duyamıyorum.
O kadar mutluydum ki onlara teşekkür etmeyi unuttum.
Tom çok sinirli olduğu için oyundan önce kustu.
Mary çok sinirli olduğu için oyundan önce kustu.
Otel yabancılarla dolu.
Radyonun sesini biraz aç.
Orta yaşlı kadınlar yol boyunca yüksek sesle konuşmaya devam ettiler.
Tom iyi niyetlerle dolu.
Protesto sesleri gittikçe yükseldiği için onun konuşması duyulamadı.
Midemin ağrısından uyuyamıyorum.
- O, o kadar öfkeliydi ki konuşamadı.
- O kadar sinirliydi ki konuşamadı.
Tom'un bodrumu onun yıllardır kullanmadığı ve muhtemelen asla tekrar kullanmayacağı şeylerle doludur.
Bir zamanlar birlikte mutlu bir şekilde yaşayan ve on iki çocuğu olan fakat onların hepsi erkek olan bir kral ve kraliçe vardı.
O kadar mutluydum ki teşekkürlerimi sunmayı unuttum.