Translation of "Feinde" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "Feinde" in a sentence and their turkish translations:

Neue Feinde --

yeni düşmanlar

Hatte er Feinde?

Onun hiç düşmanı var mıydı?

Hatte sie Feinde?

Onun hiç düşmanı var mıydı?

Hatte Tom Feinde?

Tom'un herhangi bir düşmanı var mıydı?

Sie sind Feinde.

Onlar düşmanlar.

Liebt eure Feinde.

Düşmanlarınızı sevin.

Wir sind Feinde.

Biz düşmanız.

- Wir sind nicht deine Feinde.
- Wir sind nicht eure Feinde.

Düşmanın değiliz.

- Sie sind nicht meine Feinde.
- Das sind nicht meine Feinde.

Onlar benim düşmanlarım değil.

Seine Feinde nahmen Mut.

Bu onun düşmanlarını yüreklendirdi.

Tom hat viele Feinde.

Tom'un çok düşmanı var.

Wir sind keine Feinde.

Biz düşman değiliz.

Du hast viele Feinde.

Senin çok düşmanın var.

Wer sind eure Feinde?

Senin düşmanların kim?

Ich liebe meine Feinde.

Ben düşmanlarını seviyorum.

Sogar Paranoide haben Feinde.

Paranoyakların bile düşmanları vardır.

Sie hat keine Feinde.

Onun hiç düşmanı yok.

Tom hat keine Feinde.

Tom'un hiç düşmanı yok.

Ich habe viele Feinde.

Bir sürü düşmanım var.

Er hat keine Feinde.

Onun hiç düşmanı yok.

So besiegen sie ihre Feinde

işte düşmanlarını bu şekilde alt ediyorlar

Der König vernichtete seine Feinde.

Kral düşmanlarını ezdi.

Die Indianer skalpierten ihre Feinde.

Yerli Amerikalılar düşmanlarının kafa derisini yüzdüler.

Sie haben keine natürlichen Feinde.

Onların doğal yırtıcı hayvanları yok.

Das da sind eure Feinde.

Onlar senin düşmanların.

Wir haben unsere Feinde zermalmt.

Düşmanlarımızı ezdik.

Wir sind nicht deine Feinde.

- Düşmanın değiliz.
- Düşmanınız değiliz.

Er hatte viele politische Feinde.

Onun çok sayıda siyasi düşmanları vardı.

Tom hat zu viele Feinde.

Tom'un çok fazla düşmanı var.

Der erzeugte Blitz soll Feinde abschrecken.

Her biri avcıları uzak tutmak için flaş çakıyor.

Sie sind nicht Feinde, sondern Freunde.

Onlar düşman değiller fakat dostlar.

Im Süden sind zu viele Feinde.

Güneyde çok fazla düşman var.

- Die Vögel sind die natürlichen Feinde der Insekten.
- Vögel sind die natürlichen Feinde der Insekten.

Kuşlar böceklerin doğal düşmanıdır.

Ich will nicht, dass wir Feinde sind.

Düşman olmamızı istemiyorum.

Keine Freiheit für die Feinde der Freiheit.

Özgürlük düşmanları için özgürlük yoktur.

Tom sagte mir, er habe keine Feinde.

Tom bana hiç düşmanının olmadığını söyledi.

Wer braucht bei solchen Freunden noch Feinde!

Böyle arkadaşlarla, kim düşmana ihtiyaç duyar ki?!

Wir sind also nicht die Feinde Ihrer Kinder

Yani çocuklarınızın düşmanı değiliz

- Ich habe keinen Feind.
- Ich habe keine Feinde.

Düşmanlarım yok.

Die Vögel sind die natürlichen Feinde der Insekten.

Kuşlar böceklerin doğal düşmanlarıdır.

Bei solchen Freunden braucht man keine Feinde mehr.

Bu tür arkadaşlarla biri hiç düşmana ihtiyaç duymaz.

Tom scheint sich keine Feinde gemacht zu haben.

Tom herhangi bir düşman yapmış gibi görünmüyor.

- Bist du unser Feind?
- Seid ihr unsere Feinde?

- Düşmanımız mısın?
- Sen bizim düşmanımız mısın?

Die einzigen natürlichen Feinde der Belugawale sind Eisbären.

Beluga balinalarının tek doğal düşmanı kutup ayılarıdır.

Militärische Geheimnisse an Feinde zu verkaufen ist Verrat.

Askeri sırları ülkenin düşmanlarına satmak vatan hainliğidir.

Die Vernunft und die Liebe sind erklärte Feinde.

Neden ve sevgi yeminli düşmanlardır.

Unsere Feinde jedoch wünschen, dass wir keinen Erfolg haben.

Ancak düşmanlarımız ise muvaffakiyetsiz olmamızı ister.

Liebet eure Feinde, tuet wohl denen, die euch hassen.

Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın.

Alles für meine Freunde, für meine Feinde das Gesetz.

Arkadaşlarım için her şey; düşmanlarım için hukuk.

Mit solchen Freunden wie Tom braucht man keine Feinde.

Tom gibi arkadaşlarla, hiç düşmana ihtiyacınız olmaz.

Alte Stämme glaubten, das Tragen eines Horns hielte Feinde fern.

Eski kabileler gergedan boynuzu takmanın düşmanları uzak tuttuğuna inanırdı.

Nach Toms Worten hat Esperanto zwei Feinde: Unwissenheit und Vorurteile.

Tom'un bana dediği gibi Esperanto'nun iki düşmanı var, bilgisizlik ve ön yargı.

Wenn du solche Freunde hast, brauchst du keine Feinde mehr.

Böyle arkadaşlar varken düşmanı kim ne yapsın?

Die beiden Feinde standen sich von Angesicht zu Angesicht gegenüber.

İki düşman yüz yüzeydi.

Liebe deine Feinde, denn sie zeigen dir deine Fehler auf.

Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev.

Feinde ihren eigenen Generalstab der Armee reformiert, teilweise inspiriert von Berthiers Beispiel.

düşmanları kısmen Berthier'in esinlenmesiyle kendi ordu genelkurmaylarını yeniden biçimlendirmişlerdi. misal.

Aber ihre Feinde, darunter Angelsachsen und Franken, gehörten selbst zu stolzen Kriegerkulturen

Ancak Anglo-Saksonlar ve Franklar dahil düşmanları gururlu savaşçı kültürlere

Suchet hielt die Feinde Frankreichs pflichtbewusst in Schach ... bis die Nachricht von Napoleons

dair haberler gelene kadar Fransa'nın düşmanlarını görev bilinciyle uzak tuttu .

Ein ausgezeichneter Mann: er hat keine Feinde, und keiner seiner Freunde mag ihn.

Mükemmel bir adam: düşmanları yok ve arkadaşlarından hiçbiri onu sevmez.

Tom ist jung und hat es noch nicht geschafft, sich Feinde zu machen.

Tom hala genç ve düşman bulmayı başaramadı.

Feinde, die einen angreifen, sind nicht zu fürchten, eher Freunde, die einem schmeicheln.

Size saldıran düşmanlardan korkmayın. Sizi pohpohlayan arkadaşlardan korkun.

Sie waren bereit, die Gefahr auf sich zu nehmen, vom Feinde erschossen zu werden.

Onlar düşman tarafından vurulma riskini göze almaya hazırdılar.

Es ist eine alte Wahrheit, dass man in der Politik oft vom Feinde lernen muss.

Siyasette sık sık düşmandan bir şeyler öğrenilmesi gerektiği, eski bir hakikattir.

Fortschritt ist ein schönes Wort. Seine Triebkraft aber heißt Wandel. Und der Wandel hat seine Feinde.

İlerleme güzel bir kelimedir. Ama onun itici gücü değişikliktir ve değişikliğin kendi düşmanları vardır.

Wir sind keine Freunde. Wir sind keine Feinde. Wir sind zwei Fremde mit einer gemeinsamen Erinnerung.

Biz arkadaş değiliz. Biz düşman değiliz. Ortak bir anısı olan iki yabancıyız.

- Maria und ich sind zwar nicht verfeindet, befreundet sind wir aber auch nicht.
- Maria und ich sind zwar keine Feinde, aber auch keine Freunde.

Mary ve ben düşman değiliz ama dost da değiliz.