Examples of using "Durst" in a sentence and their turkish translations:
Mary susamış.
Susadın mı?
Hala susuyor musun?
Susamadınız mı?
Susamıştım.
Tom susadı.
Susadınız mı?
Emily susamış.
Kim susadı?
Susadım.
Herkes susamış.
- Ben her zaman susarım.
- Her zaman susarım.
- Susamadım.
- Susuz değilim.
- Oğlanlar susamış.
- Kızanlar susamış.
At susamış.
- Susamadın mı?
- Susamadınız mı?
Tom susamış değil.
Marie susamış değildi.
Ben susamadım.
Tom çok susadı.
Şimdi susadın mı?
Tom susamamıştı.
Oğlanlar susamış.
eskiden kullandıkları bir yöntem.
Susuzluk vatan hasretinden daha ciddidir.
Tom susamış olmayacak.
Hâlâ susuzum.
Başka herhangi biri susamış mı?
- Tom Mary'nin susamış olduğunu söyledi.
- Tom, Mary'nin susadığını söyledi.
O susamıştı.
Susadım.
Sen susamışsın, su istiyor musun?
Tom, Mary'nin susadığını söyledi.
Tom'un susadığını biliyorum.
Hâlâ susuzum.
Çok sıcak ve ben susadım.
Hava soğuk ve ben susadım.
Tom susamış değildi ama Mary susamıştı.
Ben açım ve susuzum.
O, aç ve susuzdur.
Susuzluğumu gidermek için bir bardak bira içtim.
Şimdi susadım.
- Çocuk susamış.
- Çocuk susamıştır.
Ben susuzluktan ölüyorum.
- Çok susadım. Bir fincan kahve istiyorum.
- Susadım. Bir fincan kahve içmek istiyorum.
Biz sadece aç değiliz fakat aynı zamanda susuzluk da çekiyoruz.
O büyük bir bardak bira ile susuzluğunu giderdi.
Çok susamıştı ve biraz su istedi.
Susadım. Bana içecek serin bir şey ver lütfen.
Aç ve susuzdum.
İştah yemek ile geliyor, ancak susuzluk içme ile gidiyor.
Tom susadığını söyledi.
Ben çok susuz değildim.
Burası çok sıcak ve ben susadım. Su bulmamız gerekiyor.
Şu anda susamadım.
Tom susadığını söyledi.
İnsan açlıkla baş edebiliyor ama susuzluğa dayanmak mümkün değil, bağırsakların ağrımaya başlıyor, dayanamıyorsun.
Köpeğiniz susamış gibi görünüyor.