Translation of "Sauvage" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Sauvage" in a sentence and their turkish translations:

Sauvage !

Vahşi.

Bienvenue dans l'Ouest sauvage.

- Vahşi Batı'ya hoş geldiniz.
- Vahşi Batı'ya hoş geldin.

C'est une sauvage au pieux.

O, yatakta vahşidir.

Le renard est un animal sauvage.

Tilki vahşi bir hayvandır.

Ne sois pas si sauvage, Jack.

Çok vahşi olma Jack.

Le grand Canyon possède une nature sauvage

Büyük Kanyon tam bir bakir doğa

Je ne suis pas aussi sauvage que cela.

O kadar vahşi değilim.

- Les chats errants représentent une menace majeure pour la faune sauvage.
- Les chats harets représentent une menace majeure pour la faune sauvage.

- Yabanileşmiş kediler vahşi hayat için önemli bir tehdit oluşturuyor.
- Yabanileşmiş kediler doğal yaşam için büyük tehdit oluşturuyor.

Je suis une femme sauvage, une chanteuse rebelle, une messagère.

Vahşi bir kadın, asi bir şarkıcı ve bir elçiyim.

On est en contact avec le sauvage, qui nous répond.

Bu vahşi ortamla temas hâlindesin ve seninle konuşuyor.

L'intrus sauvage est enfin mis sous sédatif par le personnel vétérinaire

Vahşi istilacı sonunda veterinerler tarafından yatıştırılıyor

De me sentir ainsi accueillie par cet animal sauvage et libre

Vahşi, özgür bir hayvan tarafından bütünüyle kabullenilmek

Il ne poussait rien là d'autre que de la lavande sauvage.

Orada vahşi lavantanın dışında hiçbir şey yetişmiyordu.

Fournit l'environnement idéal aux animaux pour retrouver leur mode de vie sauvage.

hayvanların vahşi yaşamlarına dönmeleri için mükemmel bir ortam sağlıyor.

L'histoire parle du "léopard mangeur d'hommes de Rudraprayag", une bête sauvage du 19ème siècle.

Tarih, 126 Himalayalı köylüyü yediği kaydedilen 19'uncu yüzyılda yaşamış bir kaçaktan,

La vie sauvage est si simple, et nos sociétés sont des machines si compliquées !

Vahşi hayat çok basit ve toplumlarımız çok karmaşık makine!

Cet organisme joue un rôle de premier plan dans la préservation de la vie sauvage.

Örgüt, yaban hayatı korumasında başlıca rol oynar.

Comment cet animal sauvage qui vit sa vie pourrait tirer quelque chose de cet étrange visiteur humain ?

Kendi hâlindeki vahşi bir hayvan, ziyarete gelen bu garip insan yaratığından ne kazanabilir ki?

Où nos villes seront un refuge pour la vie sauvage, non seulement la nuit, mais aussi le jour ?

Şehirlerimizin her türden vahşi yaşama yuva olduğu bir gelecek. Sadece geceleri değil, aynı zamanda... ...gündüzleri de.

Le jeune homme qui n'a pas pleuré est un sauvage et le vieil homme qui ne rit pas est un idiot.

Ağlamamış genç bir adam acımasızdır ve gülmeyecek yaşlı bir adam bir aptaldır.