Translation of "Nature" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Nature" in a sentence and their turkish translations:

- La nature, c'est super.
- La nature est effarante.

Doğa harikadır.

J'adore la nature.

Doğayı severim.

La nature change.

Doğa değişiyor.

D'art et de nature.

Sanat ve doğa için.

La nature se nettoie

Doğa ise kendini temizliyor

La nature est terrifiante.

Doğa korkutucu.

C'est la nature humaine.

İnsanın doğasında var.

Mère Nature est généreuse.

Tabiat ana cömerttir.

Dieu ou la nature.

Tanrı veya doğa.

La nature est belle.

Doğa güzeldir.

La nature est cruelle.

Doğa acımasızdır.

La nature se renouvelle toujours

Doğa her zaman kendini yeniliyor

C'est irrespectueux envers la nature.

Doğaya saygısızlık.

Marie est de nature sociable.

- Mary'nin sosyal bir doğası vardır.
- Mary'nin bir sosyal mizacı vardır.

Il est de nature amicale.

Onun arkadaş canlısı bir doğası var.

Il est de nature généreuse.

Onun cömert bir doğası var.

Elle est d'une nature faible.

O yaratılıştan zayıftır.

Je suis optimiste de nature.

- Ben doğuştan iyimserim.
- İyimser bir doğam var.

Elle est anxieuse de nature.

- O yaradılıştan endişeli bir yapıya sahiptir.
- Doğası gereği kaygılı bir insandır.

Il est régénératif, comme la nature,

Tıpkı mahvolmuş yeryüzünü dönüştürüp

Est-ce l'éducation ou la nature ?

Yetişme şekli midir, fıtrat mı?

Ne pas nuire à la nature

doğasına zarar vermemek

Et toute plante dans la nature

ve doğada herhangi bir bitkinin

C'est tellement important pour la nature

doğa için o kadar çok önemlidir ki yarasalarla

Le diamant est dur par nature.

Elmas doğal olarak serttir.

Le singe est intelligent par nature.

Erkek maymun, doğası gereği zekidir.

C'est par nature une personne généreuse.

O doğuştan cömert bir kişidir.

La nature est pleine de mystères.

Doğa gizemlerle doludur.

L'être humain est violent par nature.

İnsanlar doğaları gereği serttirler.

- La nature ne brise jamais ses propres lois.
- La nature n'enfreint jamais ses propres lois.

Doğa kendi kanunlarını asla çiğnemez.

Le grand Canyon possède une nature sauvage

Büyük Kanyon tam bir bakir doğa

La nature généreuse et nourricière d'une espèce

ve meydan okuyan koruyucu bir türün

Bon, laissons la nature faire son boulot.

Tamam, bırakalım da doğa işini yapsın.

La nature est comme une voiture autonome.

Doğa sürücüsüz bir araba gibi.

L'homme est, par nature, un animal social.

İnsan doğası gereği sosyal bir hayvandır.

La nature ne connaît pas de limites.

Doğa hiçbir sınır tanımaz.

Gardons une belle nature autour de nous.

Çevremizi güzel tutalım.

Je veux être photographe de la nature.

Bir doğa fotoğrafçısı olmak istiyorum.

Quelle est la nature de votre urgence ?

Acil durumunun niteliği nedir?

L'équilibre de la nature est très fragile.

Doğanın dengesi kırılgandır.

La nature ne fait rien en vain.

Doğa hiçbir şeyi boşuna yapmaz.

- La vie est pleine de mystères.
- La nature est pleine de mystère.
- La nature regorge de mystère.

Doğa gizemle doludur.

Mais il a sa place dans la nature.

fakat doğadaki her şey gibi bir yere sahiptir.

C'était un mauvais choix. N'affrontez pas la nature !

Bu kötü bir karardı. Doğayla savaşmaya çalışmayın!

Dans la nature, ils investissent des arbres creux.

Vahşi doğada ağaç kovuklarına tünerler.

Nous pouvons placer la nature en leur cœur.

...merkezlerine doğayı yerleştirme gücüne sahibiz.

Ils sont déconcertés par la nature de l'accusation,

Yabancıların kafaları, onlara yapılan iddiaların doğası gereği karışık,

Fournit des fruits qu'il trouve dans la nature

doğada bulduğu meyvelerden sağlar

Selon le chamanisme, la nature est très importante

Şamanizm'e göre doğa çok önemlidir

Car, depuis longtemps, les femmes incarnent la nature.

çünkü kadın eskiden bu yana doğayla ilişkilendiriliyor.

La nature est attaquée sur tous les fronts.

Doğa bütün cephelerde saldırı altında.

Nous sommes soumis aux lois de la nature.

Biz doğanın kanunlarına tabiyiz.

La vie de la nature est un cycle.

Yaşamın doğası döngüseldir.

Il veut vivre plus près de la nature.

- O doğaya daha yakın yaşamak istiyor.
- Doğayla daha iç içe yaşamak istiyor.

Elle veut vivre plus près de la nature.

- O, doğaya daha yakın yaşamak istiyor.
- Doğayla daha iç içe yaşamak istiyor.

Les Japonais vivent en harmonie avec la nature.

Japonlar doğayla uyum içinde yaşarlar.

- Elle a une bonne nature.
- Elle est bienveillante.

O iyi-huyludur.

Tout est soumis aux lois de la nature.

- Her şey doğanın kurallarına tabidir.
- Her şey tabiat kanunlarına tabidir.

Qui est une nature profonde de la paix intérieure.

ki bu iç huzurunuzun doğasında vardır.

La nature se révèle à nous de façon unique

Zaman penceresinden dünyaya baktığımızda

Pour survivre dans la nature, il faut être malin.

Vahşi hayatta kaynaklar bulmalı ve değerlendirmelisiniz.

Le secret de sa réussite est sa nature paresseuse.

Başarılarının sırrı tembel doğaları.

Notre bonne nature a été contrecarrée par plusieurs forces,

İyi huylu doğamız bazı güçler tarafından engellendi

Et j'ai besoin de mes mains dans la nature,

ve hayatta kalmaya çalışan biri olarak, ellerimi kullanamazsam

Bref, ce virus existe déjà dans la nature même

yani kısacası doğanın kendisinde bu virüs zaten mevcut

Ces animaux ne peuvent pas vivre dans la nature

o hayvanlar doğada yaşayamayıp

Mais souvenez-vous des pesticides, mais pour la nature

ama unutmayın böcek ilacı da olsa doğa için

Ce qui se traduit par être contre la nature,

bu da doğa karşıtı demek

La physique est une science de la nature fondamentale.

Fizik temel doğa bilimidir.

- C'est une femme décontractée.
- Elle est de nature décontractée.

O yumuşak başlı.

La nature joue un rôle important dans notre vie.

Doğa, hayatımızda önemli bir rol oynar.

Les nombres de Fibonacci apparaissent occasionnellement dans la nature.

Fibonacci sayıları doğada zaman zaman görünür.

Cézanne a su peindre la nature d'une nouvelle manière.

Cézanne doğanın yeni bir biçimde nasıl resmedileceğini biliyordu.

Pour être humain, nous devons transcender notre nature animale.

İnsan olarak hayvan doğamızı aşmalıyız.

Un chien a-t-il la nature de Bouddha ?

Bir köpeğin Buddha doğası var mıdır yoksa yok mudur?

Le poste est agrémenté de nombreux avantages en nature.

İş bir sürü sosyal yardımlarla birlikte gelir.

Les elfes ont un lien fort avec la nature.

Cinlerin doğayla güçlü bir bağlantısı vardır.

Je pense que la nature des relations a fondamentalement changé

Bence son 30 yılda ilişkilerin doğası

Les formes que la nature crée de façon si experte,

doğanın ustalıkla yaptığı bu şekiller

Une est la nature de la technologie en elle-même.

Birincisi, teknolojinin kendi doğası.

Parfois, dans la nature, les choses prennent un tournant inattendu.

Bazen vahşi doğada işler beklenmedik şekilde sonuçlanabilir.

Il faut se souvenir de deux choses dans la nature.

Vahşi doğadayken unutmamanız gereken iki şey vardır.

La nature est trop faible pour résister à notre intelligence --

doğanın zekâmız karşısında çok zayıf olduğu anlayışı...

La nature me donnait tant, et j'avais tant à donner.

Doğadan o kadar çok şey almıştım ki artık geri verebiliyordum.

Il se faut s'entraider, c'est la loi de la nature.

Biz birbirimize yardımcı olmalıyız, doğanın kanunu bu.

L'intervention humaine sur la nature ne trouve pas ses limites.

Doğadaki insan müdahalesinin hiçbir sınırı yoktur.

Si la nature était une banque, on l'aurait déjà sauvée.

Doğa bir banka olsaydı onu zaten kurtarırlardı.

Vous ne pouvez aller contre les lois de la nature.

Doğanın yasalarına karşı gelemezsiniz.

Nous devons apprendre à vivre en harmonie avec la nature.

Doğayla uyum içinde yaşamayı öğrenmeliyiz.

Après huit jours de randonnée et de canoë dans la nature,

dağ başında sekiz günlük doğa yürüyüşü ve kanodan sonra

Pour survivre dans la nature, il faut éviter les risques inutiles.

Hayatta kalma yollarından biri, gereksiz riskler alınmayacak zamanı bilmektir.

Et cela ne s'applique pas seulement à l'art de la nature,

Ve bu sadece sanat ve doğayla kısıtlı kalmaz.

L'autre partie de la réponse vient de la nature du journalisme,

Cevabın diğer bir kısmı da gazeteciliğin doğasından geliyor,

Enfin, est-ce que les Lumières vont contre la nature humaine ?

Son olarak, Aydınlanma insan doğasına aykırı mı?