Translation of "Marche" in Turkish

0.021 sec.

Examples of using "Marche" in a sentence and their turkish translations:

Il marche, je marche.

O yürüyor, ben de yürüyorum.

- Il marche vite.
- Il marche rapidement.

O, hızlı yürür.

- Tom marche vite.
- Tom marche rapidement.

Tom hızla yürür.

Marche à marche, il descend l'escalier.

Adım adım, merdivenlerden iner.

Elle marche.

Yürüyor.

Il marche.

O yürüyor.

Tom marche.

Tom yürür.

Comment ça marche ?

Peki nasıl olur?

Marche plus doucement.

Daha yavaş yürüyün.

Tom marche lentement.

Tom yavaşça yürür.

Marche devant moi.

Benim önümde yürü.

Il marche lentement.

- O, yavaşça yürüyor.
- Ağır yürür.
- Yavaş yürür.

- Va !
- Marche.
- Bouge !

Git.

L'hypnose, ça marche.

Hipnotizma işe yarar.

Ça marche vraiment.

Bu gerçekten çalışıyor.

Ça marche bien.

O iyi çalışır.

Il marche vite.

O çabucak yürür.

Tom marche vite.

Tom hızlı yürüyor.

- Penses-tu que ça marche ?
- Pensez-vous que ça marche ?

Onun çalıştığını düşünüyor musun?

Je ne sais pas pourquoi ça marche, mais ça marche.

Neden çalıştığından emin değilim ama çalışır.

Ça marche plutôt bien.

Gayet iyi bir şekilde işe yarıyor.

Hein ? Comment ça marche ?

Nasıl yani? İşe yarar mı?

Il marche très lentement.

O çok yavaş yürüyor.

Ça marche pour moi.

- Bana uyar.
- İşime yarar.

Il marche vers l'école.

- O, okula yaya gider.
- Okula yayan gidiyor.
- Okula yürüyerek gider.

Espérons que ceci marche.

Bunun işe yarayacağını umalım.

Voyons si ça marche.

Bunun işe yarayıp yaramadığını görelim.

En descendant une marche surdimensionnée,

at büyük bir adım attı

Qu'ils se mettent en marche.

...harekete geçiyorlar.

Salut, comment marche ton affaire ?

Merhaba, işler nasıl?

Marche doucement jusqu'à la porte.

Yavaşça kapıya doğru yürü.

Marche le plus vite possible.

Mümkün olduğunca hızlı yürüyün.

Je marche tous les jours.

Ben her gün yürürüm.

Le four est en marche.

Soba yanıyor.

Je marche à son côté.

Ben onun yanında yürüyorum.

Je pense que ça marche.

Çalıştığını düşünüyorum.

L'ordinateur s'est mis en marche.

Bilgisayar başladı.

Ce téléphone ne marche pas.

Bu telefon düzgün çalışmıyor.

Ne marche pas sur l'herbe.

Çimlere basmayın.

La longue marche m'a fatigué.

Uzun yürüyüş beni yordu.

Ne cours pas, marche lentement.

Koşma, yavaşça yürü.

- D'accord !
- Très bien !
- Ça marche !

Tamam!

Il marche avec des béquilles.

Koltuk değnekleriyle yürüyor.

Ça marche comme par magie.

O mucize gibi geliyor.

Comment marche cet appareil photo ?

Bu kamera nasıl çalışır?

Je ne marche pas beaucoup.

Ben çok yürümüyorum.

Je parie que ça marche.

Onun çalıştığına eminim.

Cette radio ne marche pas.

Bu radyo bozuk.

Ne marche pas si vite.

Çok hızlı yürüme.

- Je marche.
- Je me promène.

- Yürüyorum.
- Yürürüm.

- Marchez.
- Marche.
- Avance.
- Avancez.
- Bouge !

Yürü.

- Il marche toujours en possédant une arme.
- Il marche toujours avec un fusil.

O, her zaman bir tüfek ile yürür.

- Est-ce qu'il marche ?
- Est-ce que ça marche ?
- Est-ce que ça fonctionne ?

İşe yarıyor mu?

- Il était fatigué par sa longue marche.
- Il était épuisé de sa longue marche.

Uzun yürüyüşünden dolayı o yorgundu.

Ça marche à chaque coup, non ?

Her seferinde işe yarıyor, değil mi?

CQ : Oh, la marche des femmes.

CQ: Ah, Kadın Yürüyüşü.

- Marche lentement.
- Marchez lentement.
- Marchez doucement.

Yavaş yavaş yürüyün.

Marche lentement et je te rattraperai.

Yavaş yürü ve ben sana yetişeceğim.

Le bébé ne marche pas encore.

Bebek henüz yürümüyor.

Marche la tête haute, mon fils !

Gururlu ol oğlum.

- Ça fonctionne bien.
- Ça marche bien.

İyi çalışıyor.

Le chauffe-eau marche au gaz.

Şofben gazla çalışır.

- Comment ça marche ?
- Comment ça marche ?

O nasıl çalışır?

- Rien ne fonctionne.
- Rien ne marche.

Hiçbir şey çalışmıyor.

Tom marche plus vite que Mary.

Tom Mary'den daha hızlı yürür.

Ma montre ne marche pas bien.

Saatim doğru çalışmıyor.

La fanfare a joué une marche.

Grup bir marş çaldı.

Mon clavier ne marche pas bien.

- Klavyem güzel çalışmıyor.
- Klavyemin tuşları güzel basmıyor.

- J'adore la marche.
- J'adore les excursions.

Yürümeyi seviyorum.

- Marche avec nous.
- Marchez avec nous.

Bizimle yürü.

- Marchez doucement.
- Marchez lentement !
- Marche lentement !

Yavaş yürü!

Pendant que je chante, je marche.

Şarkı söylerken yürüyorum.

C'est comme ça que ça marche.

Bu işler böyle yürür.

Je ne marche plus nulle part.

Artık hiçbir yere yürüyerek gitmem.

- Allez !
- Magne-toi !
- Filons !
- Marche.
- Bouge !

Hadi!

Mais ça ne marche pas comme ça.

Ama bu böyle işlemiyor.

Ça ne marche pas. J'ai toujours froid.

Bu işe yaramıyor. Hâlâ üşüyorum.

On ne peut plus faire marche arrière.

Tamam, artık geri dönüş yok.

Ça marche, c'est du rafraîchissement par évaporation.

İşe yarıyor, buna "buharlaşma serinlemesi" deniyor.

Rien ne marche aussi bien qu'une photo.

Tabii her şey fotoğraf olmuyor.

Nous étions épuisés après notre longue marche.

Uzun yürüyüşümüzden sonra halsiz düşmüştük.

Une fanfare marche à travers la rue.

Bir bando cadde boyunca uygun adımlarla yürüyüş yapıyor.

Il marche en direction de la gare.

O, istasyona doğru yürüyor.

Pouvez-vous nous montrer comment ça marche ?

Onu nasıl yapacağımızı bize gösterebilir misiniz?

Je ne comprends pas comment ça marche.

Bunun nasıl çalıştığını anlamadım.

Je ne sais pas comment ça marche.

Bunun nasıl çalıştığını bilmiyorum.

Je marche jusqu'à l'école tous les jours.

Okula her gün yürürüm.

Je marche depuis plus de quatre heures.

Dört saatten daha fazla bir süredir yürüyorum.