Examples of using "Lâche" in a sentence and their turkish translations:
Dinleneceğim, tamam mı?
- Düş yakamdan.
- Uzak dur benden.
korkusuz korkak
Elimi bırak!
Tamam, onu bırakacağım.
Pes etme!
Sen bir korkaktan başka bir şey değilsin.
Sen bir korkak değilsin.
Ona bir mola ver!
O büyük bir korkak.
- Beni rahat bırak.
- Yakamdan düş.
Tom bir ödlektir.
Sen yalnızca bir korkaksın.
Tom böylesine bir korkak.
Polis! Silahını bırak!
Kolumu bırak.
İpi bırakma.
O köpeği serbest bırakmayın.
Bırak yoksa bağıracağım.
Tom bana bir korkak dedi.
Onlar ona korkak dediler.
Bana bir mola verin.
- Bir korkaktan başka bir şey değildir.
- O korkağın tekidir.
İpi bırak.
Kolumu bırak!
Biberonu bıraktıralım.
Arkadaşım bana bir korkak dedi.
Ben korkak değilim.
Kolunu bırakın.
Haydi, korkak olma!
Hiçbirimiz korkak değiliz.
Bırak beni.
Yavaşla!
Silahı bırak.
Tom'un bir korkak olduğunu düşünüyorum.
Bir korkak gibi kaçmayacağım.
Ben bir korkağım.
Elimi bırak.
Kollarımı bırak.
Saçımı bırak.
Gitmesine izin vermeyin. Sıkı tutun.
Tek kelimeyle bir korkaktır o.
- Tamam, vazgeçiyorum.
- Peki, vazgeçiyorum.
Jean görünüşte cesur ama gerçekte ödlek biri.
Lütfen kolumu bırak.
Korkak olarak yaşamaktansa insan olarak öleceğim.
Mücadeleden vazgeçme.
Benden uzak dur.
Beni tekrar terk etme.
Lütfen bana bir mola ver.
Hayatının geriye kalanı için ölü olmaktansa, beş dakika için bir korkak olmak daha iyidir.
- Gözlerimi senden alamıyorum.
- Gözlerimi senden ayırmıyorum.
Ama burası gibi aşırı çöl arazilerinde bunu bulmak zor olabilir. Hâlâ biraz gevşek
Ne yaparsan yap, halatı bırakma.
Gerçeği söylemek gerekirse. Ben yükseklikten korkuyorum," " Sen bir korkaksın!"
- Gitmeme izin ver.
- Bırak gideyim.
Mümkün olduğunca hızlı koş ve elimi bırakma.
- Beni yalnız bırakın.
- Beni rahatsız etmeyin.
- Canımı sıkmayın.