Translation of "à dire" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "à dire" in a sentence and their turkish translations:

C'est-à-dire ?

Bununla neyi kastediyorum?

C'est-à-dire

bu da şu demek oluyor,

- Je n'ai rien à dire.
- Je n'ai rien à dire.

Söyleyecek hiçbir şeyim yok.

- J'ai quelque chose à dire.
- J'ai un mot à dire.

Söyleyecek bir şeyim var.

C'est-à-dire que :

Ve bu tavır,

C'est difficile à dire.

Söylemesi zor.

J'ai tant à dire.

Söyleyecek çok şeyim var.

Peu reste à dire.

Söylenecek çok az şey var.

J'ai beaucoup à dire.

Söyleyecek çok şeylerim var.

- Personne n'avait plus rien à dire.
- Personne n'eut plus rien à dire.

Kimsenin söyleyecek bir şeyi yoktu.

NB : C'est difficile à dire.

NB: Bunu söylemek zor.

Je n'avais rien à dire.

Söyleyecek bir şeyim yoktu.

J'ai des choses à dire.

Söyleyecek şeylerim var.

Tom n'avait rien à dire.

Tom'un söyleyecek bir şeyi yoktu.

Je n'ai rien à dire.

Benim söyleyecek hiçbir şeyim yok.

Quelle triste chose à dire.

- Söylemek için ne kadar da üzücü bir şey.
- Söylemek için ne üzücü bir şey.

J'ai quelque chose à dire.

Söyleyecek bir şeyim var.

- Plus facile à dire qu'à faire.
- C'est plus facile à dire qu'à faire.

- Lafla peynir gemisi yürümez.
- Söylemek yapmaktan kolaydır.
- Söylemesi kolay, yapması zor.
- Dile kolay.

- Je n'ai rien à dire à ce sujet.
- Je n'ai rien à dire à ce propos.
- Je n'en ai rien à dire.

O konuda söyleyecek bir şeyim yok.

- Il n'y a rien de plus à dire.
- Il n'y a rien d'autre à dire.
- Il n'y a plus rien à dire.

- Daha fazla söyleyecek bir şey yok.
- Söylenecek daha fazla bir şey yok.

- Dis ce que tu as à dire.
- Dites ce que vous avez à dire.

Söylemen gerekeni söyle.

Je n'ai absolument rien à dire.

Tümüyle, söyleyecek hiçbir şeyim yok.

Plus facile à dire qu'à faire.

- Söylemek yapmaktan daha kolaydır.
- Söylemesi kolay, yapması zor.
- Dile kolay.

Personne n'avait autre chose à dire.

Kimsenin söyleyecek başka bir şeyi yoktu.

Écoute ce que j'ai à dire.

Söylemek zorunda olduğum şeyi dinle.

Je n'ai qu'une chose à dire.

Söyleyecek sadece bir şeyim var.

Tom n'avait pas beaucoup à dire.

Tom'un söyleyecek çok şeyi yoktu.

C'était une chose stupide à dire.

O söylemek için aptalca bir şeydi.

Je n'ai rien à dire maintenant.

- Şu anda söyleyecek hiçbir şeyim yok.
- Şu anda söyleyecek bir şeyim yok.

- Vous n'avez pas grand-chose à dire, non ?
- Tu n'as pas grand-chose à dire, non ?

Söyleyecek çok şeyin yok, değil mi?

Et pas prêt à dire au revoir.

ve vedalaşmaya hazır olmamasından kaynaklanıyordu.

Chacun de ces leaders s'accorderait à dire

O liderlerin her biri hemfikirdir ki

Pourrions-nous amener les gens à dire,

İnsanlara şunu dedirtebilir miyiz:

. Cela signifie accumuler, c'est-à-dire accumuler.

oy verilebilir. Bu biriktirmek, yani biriktirmek demektir.

À dire vrai, je ne l'aime pas.

Açıkçası, ondan hoşlanmıyorum.

N'ayez aucune hésitation à dire la vérité.

Gerçeği söylemekten hiç çekinmeyin.

Je n'ai rien de plus à dire.

Söyleyecek daha fazla şeyim yok.

À dire vrai, elle ne l'aime plus.

Aslına bakarsan, o artık onu sevmiyor.

Ils le contraignirent à dire la vérité.

- Onlar gerçeği söylemesi için onu zorladı.
- Onu gerçeği söylemeye zorladılar.

Je n'ai rien de particulier à dire.

- Söyleyeceğim önemli bir şey yok.
- Söyleyeceğim özel bir şey yok.

Je n'ai rien à dire contre cela.

Onun aleyhinde söyleyecek bir şeyim yok.

Toute vérité n'est pas bonne à dire.

Tüm gerçekler konuşulmamalı.

C'est tout ce que j'ai à dire.

Diyeceklerim bu kadar.

Je dirai ce que j'ai à dire.

Söylemem gerekeni söyleyeceğim.

Je n'ai pas un mot à dire.

Bir söz söylemek zorunda değilim.

Je n'avais rien de particulier à dire.

Özellikle söyleyecek bir şeyim yoktu.

Il n'y a plus rien à dire.

Söyleyecek bir şey kalmadı!

Je n'ai vraiment rien d'autre à dire.

Gerçekten söyleyecek başka bir şeyim yok.

Tom n'avait pas à dire autre chose.

Tom başka bir şey söylemek zorunda değildi.

C'est tout ce que j'avais à dire.

Bütün söylemek zorunda olduğum bu.

Tom a beaucoup à dire à Mary.

Tom'un Mary'ye söyleyecek çok şeyi var.

Tom avait certainement quelque chose à dire.

Tom'un kesinlikle söyleyecek bir şeyi vardı.

- Qu'avez-vous à dire à cela ?
- Qu'est-ce que tu as à dire à propos de ça ?

- Onun hakkında ne söylemek zorundasın?
- Onun hakkında söyleyeceğin neyin var?

- Si tu as quelque chose à dire, dis-le.
- Si vous avez quelque chose à dire, dites-le.

Söyleyecek bir şeyin varsa, söyle.

- C'est tout ce que tu as à dire ?
- Est-ce là tout ce que vous avez à dire ?

Bütün söylemek zorunda olduğun bu mu?

Je patauge, je panique, j'ai rien à dire.

Bocalıyorum,panikliyorum. Hiçbir şeyim yok.

C'est-à-dire que nous ne savons rien.

hiç bilmediğimiz anlamına gelir.

Est-ce que c'est l'avion ? Dur à dire.

Ama uçak enkazı olup olmadığını söylemek zor.

Ce n'est pas une chose simple à dire

denecek kadar basit bir olay değildir

C'est-à-dire, comme un GPS, une boussole

yani yön tayini yaparken aynı bir GPS gibi pusula gibi

Elle n'avait rien à dire à ce sujet.

Onun o konuda söyleyecek bir şeyi yoktu.

Il n'y a pas grand-chose à dire.

Söyleyecek çok şey yok.

Ça, c'est plus facile à dire qu'à faire.

- Söylemesi kolay, yapması zor.
- Dile kolay.

Il n'y a vraiment rien d'autre à dire.

Gerçekten söyleyecek başka bir şey yok.

À dire vrai, je n'approuve pas du tout.

Doğruyu söylemek gerekirse, ben hiç onun lehinde değilim.

C'est tout ce que tu as à dire ?

Bütün söylemek zorunda olduğun bu mu?

C'est tout ce que Tom a à dire.

Tom'un söylemek zorunda olduğu bu kadar.

À cet égard, je n'ai rien à dire.

Bu konuda söyleyecek hiçbir şeyim yok.

Je n'ai rien de particulier à dire maintenant.

Şimdi söyleyecek özel bir şeyim yok.

- Je n'ai rien à dire, concernant ce problème.
- Je n'ai rien à dire, en ce qui concerne ce problème.

Benim o sorunla ilgili söyleyecek hiçbir şeyim yok.

- Je n'arrive pas à dire si tu es sérieuse ou non.
- Je n'arrive pas à dire si tu es sérieux ou non.
- Je n'arrive pas à dire si vous êtes sérieuse ou non.
- Je n'arrive pas à dire si vous êtes sérieux ou non.

Ciddi olup olmadığını söyleyemem.

C'est-à-dire être conscient de mes propres biais.

Bu ön yargılarımın farkına varmak demek.

C'est-à-dire un chirurgien pour 600 000 habitants.

Yani her 600.000 insan için tek bir cerrah.

Je n'ai simplement rien à dire à ce sujet.

Kısaca bu konuda diyebileceğim bir şeyim yok.

Tu n'as pas à dire ça à tes parents.

Bunu ebeveynlerine söylemek zorunda değilsin.

C'est le dernier à dire du mal des autres.

O, diğerlerini kötüleyecek son kişidir.

Je ne suis pas homme à dire des mensonges.

Ben yalan söylemeyi aştım.

Je n'ai rien de plus à dire sur lui.

Onun hakkında söyleyecek daha fazla sözüm yok.

Je veux entendre ce que chacun a à dire.

Herkesin söylemek zorunda olduğu şeyi duymak istiyorum.

Il n'avait rien à dire, alors il est parti.

Söyleyecek bir şeyi yoktu, bu yüzden gitti.

Si tu n'as rien à dire, ne dis rien.

Söyleyecek bir şeyin yoksa, bir şey söyleme.

Ce n'est pas quelque chose de gentil à dire.

O söylemesi hoş bir şey değil.

Après un moment, il commença à dire des inepties.

- Kısa bir süre sonra, o saçma sapan konuşmaya başladı.
- Kısa bir süre sonra o saçmalamaya başladı.

Si tu as quelque chose à dire, dis-le.

Söyleyecek bir şeyin varsa, sadece söyle.

C'est un peu plus facile à dire qu'à faire.

Söylenmesi yapılmasından biraz daha kolaydır.

Tom à dit tout ce qu'il avait à dire.

Tom söylemek istediği her şeyi söyledi.

- Il n'y a rien de plus à dire.
- Il n'y a rien d'autre à dire.
- Il n'y a rien à ajouter.

Daha fazla söyleyecek bir şey yok.