Examples of using "à dire" in a sentence and their turkish translations:
Bununla neyi kastediyorum?
bu da şu demek oluyor,
Söyleyecek hiçbir şeyim yok.
Söyleyecek bir şeyim var.
Ve bu tavır,
Söylemesi zor.
Söyleyecek çok şeyim var.
Söylenecek çok az şey var.
Söyleyecek çok şeylerim var.
Kimsenin söyleyecek bir şeyi yoktu.
NB: Bunu söylemek zor.
Söyleyecek bir şeyim yoktu.
Söyleyecek şeylerim var.
Tom'un söyleyecek bir şeyi yoktu.
Benim söyleyecek hiçbir şeyim yok.
- Söylemek için ne kadar da üzücü bir şey.
- Söylemek için ne üzücü bir şey.
Söyleyecek bir şeyim var.
- Lafla peynir gemisi yürümez.
- Söylemek yapmaktan kolaydır.
- Söylemesi kolay, yapması zor.
- Dile kolay.
O konuda söyleyecek bir şeyim yok.
- Daha fazla söyleyecek bir şey yok.
- Söylenecek daha fazla bir şey yok.
Söylemen gerekeni söyle.
Tümüyle, söyleyecek hiçbir şeyim yok.
- Söylemek yapmaktan daha kolaydır.
- Söylemesi kolay, yapması zor.
- Dile kolay.
Kimsenin söyleyecek başka bir şeyi yoktu.
Söylemek zorunda olduğum şeyi dinle.
Söyleyecek sadece bir şeyim var.
Tom'un söyleyecek çok şeyi yoktu.
O söylemek için aptalca bir şeydi.
- Şu anda söyleyecek hiçbir şeyim yok.
- Şu anda söyleyecek bir şeyim yok.
Söyleyecek çok şeyin yok, değil mi?
ve vedalaşmaya hazır olmamasından kaynaklanıyordu.
O liderlerin her biri hemfikirdir ki
İnsanlara şunu dedirtebilir miyiz:
oy verilebilir. Bu biriktirmek, yani biriktirmek demektir.
Açıkçası, ondan hoşlanmıyorum.
Gerçeği söylemekten hiç çekinmeyin.
Söyleyecek daha fazla şeyim yok.
Aslına bakarsan, o artık onu sevmiyor.
- Onlar gerçeği söylemesi için onu zorladı.
- Onu gerçeği söylemeye zorladılar.
- Söyleyeceğim önemli bir şey yok.
- Söyleyeceğim özel bir şey yok.
Onun aleyhinde söyleyecek bir şeyim yok.
Tüm gerçekler konuşulmamalı.
Diyeceklerim bu kadar.
Söylemem gerekeni söyleyeceğim.
Bir söz söylemek zorunda değilim.
Özellikle söyleyecek bir şeyim yoktu.
Söyleyecek bir şey kalmadı!
Gerçekten söyleyecek başka bir şeyim yok.
Tom başka bir şey söylemek zorunda değildi.
Bütün söylemek zorunda olduğum bu.
Tom'un Mary'ye söyleyecek çok şeyi var.
Tom'un kesinlikle söyleyecek bir şeyi vardı.
- Onun hakkında ne söylemek zorundasın?
- Onun hakkında söyleyeceğin neyin var?
Söyleyecek bir şeyin varsa, söyle.
Bütün söylemek zorunda olduğun bu mu?
Bocalıyorum,panikliyorum. Hiçbir şeyim yok.
hiç bilmediğimiz anlamına gelir.
Ama uçak enkazı olup olmadığını söylemek zor.
denecek kadar basit bir olay değildir
yani yön tayini yaparken aynı bir GPS gibi pusula gibi
Onun o konuda söyleyecek bir şeyi yoktu.
Söyleyecek çok şey yok.
- Söylemesi kolay, yapması zor.
- Dile kolay.
Gerçekten söyleyecek başka bir şey yok.
Doğruyu söylemek gerekirse, ben hiç onun lehinde değilim.
Bütün söylemek zorunda olduğun bu mu?
Tom'un söylemek zorunda olduğu bu kadar.
Bu konuda söyleyecek hiçbir şeyim yok.
Şimdi söyleyecek özel bir şeyim yok.
Benim o sorunla ilgili söyleyecek hiçbir şeyim yok.
Ciddi olup olmadığını söyleyemem.
Bu ön yargılarımın farkına varmak demek.
Yani her 600.000 insan için tek bir cerrah.
Kısaca bu konuda diyebileceğim bir şeyim yok.
Bunu ebeveynlerine söylemek zorunda değilsin.
O, diğerlerini kötüleyecek son kişidir.
Ben yalan söylemeyi aştım.
Onun hakkında söyleyecek daha fazla sözüm yok.
Herkesin söylemek zorunda olduğu şeyi duymak istiyorum.
Söyleyecek bir şeyi yoktu, bu yüzden gitti.
Söyleyecek bir şeyin yoksa, bir şey söyleme.
O söylemesi hoş bir şey değil.
- Kısa bir süre sonra, o saçma sapan konuşmaya başladı.
- Kısa bir süre sonra o saçmalamaya başladı.
Söyleyecek bir şeyin varsa, sadece söyle.
Söylenmesi yapılmasından biraz daha kolaydır.
Tom söylemek istediği her şeyi söyledi.
Daha fazla söyleyecek bir şey yok.