Translation of "Valtava" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Valtava" in a sentence and their turkish translations:

- Norsu on valtava eläin.
- Elefantti on valtava eläin.

- Bir fil çok büyük bir hayvandır.
- Filler iri bir hayvandır.

Tämä on valtava.

Bu kocaman.

Linnunrata on valtava.

Samanyolu çok büyük.

Uusi rakennus on valtava.

Yeni bina çok büyüktür.

Ilmansaastuminen on valtava ongelma.

- Hava kirliliği büyük bir sorundur.
- Hava kirliliği önemli bir sorundur.

Tämä rakennus on valtava.

- Bu bina kocaman.
- Bu bina çok büyük.

Se on valtava homma.

Bu büyük bir görev.

Kiina on valtava maa.

Çin büyük bir ülkedir.

Tuo kone on valtava.

Şu uçak çok büyük.

Tunsin sen. Olio oli valtava.

Bunu gerçekten hissedebiliyordum. O büyük yaratığı.

Valtava tulva lamautti paikallisen kuljetusverkoston.

Muazzam bir sel yerel ulaşım ağı felç etti.

Atomipommi on valtava uhka ihmiskunnalle.

Atom bombası insanlık için büyük bir tehdittir.

Mikä tuo valtava rakennus on?

O büyük bina nedir?

Valtava osa sen kehosta siirtyy munille.

Vücudunun büyük bir kısmı o yumurtalar için feda ediliyor.

Valtava säiliölaiva vetäytyi juuri pois satamasta.

Dev bir tanker rıhtımdan ayrıldı.

Tässä on vuoreen menevä valtava luolan suu.

Vay canına, burası dağın yan tarafında bulunan devasa bir mağara.

Tämä valtava olento ohjaa panssaroidun ruhonsa taistoon.

bu devasa yaratık, zırhlı gövdesiyle doğrudan mücadeleye girer.

- Elokuva oli suuri menestys.
- Elokuva oli valtava menestys.

Film büyük bir başarıydı.

”Tietämättömyys on orjuutta!”, valtava juliste ministeriön seinällä julistaa.

Bakanlık binasındaki dev posterde "cehalet köleliktir!" diyor.

- Hänellä on valtava kyrpä.
- Hänellä on mahtavankokoinen kulli.

- Onun büyük bir horozu var.
- Onun koca bir yarağı var.

- Projekti oli suuri menestys.
- Projekti oli valtava menestys.

Proje büyük bir başarıydı.

Se imettää yhä poikastaan, ja sillä on valtava ruokahalu,

Hâlâ yavrularını emziren ve kendi iştahı da epey açık olan dişi...

On niin valtava mutta myös pieni, elämä, jonka havaitsemme ja jota voimme koskea,

o kadar engin ve oluşturup dokunabileceğimiz yaşam miktarı o kadar küçük ki

- Taloni takana oli ennen iso kirsikkapuu.
- Meidän talon takana oli ennen valtava kirsikkapuu.

Evimin arka tarafında eskiden bir kiraz ağacı vardı.