Examples of using "”mahdoton”" in a sentence and their turkish translations:
Sen imkansızsın.
Ben 'imkânsız' sözcüğünü bilmiyorum.
geleceklerinde ne yattığını tahmin etmek imkânsızlaşıyor.
Son 50 yıla yakın bir süredir onları burada görmemiz imkânsızdı.
Ne kadar su olduğunu bilmenin imkânı yok, derin bir çıkmaz da olabilir.