Translation of "Vain" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Vain" in a sentence and their turkish translations:

I'm so vain.

Ben çok kibirliyim.

He's lazy and vain.

O tembel ve faydasız.

- You're conceited.
- You're vain.

Sen kendini beğenmişsin.

Tom waited in vain.

- Tom boşuna bekledi.
- Tom boş yere bekledi.
- Tom boşu boşuna bekledi.
- Tom haybeye bekledi.

- I think Tom is vain.
- I think that Tom is vain.

Tom'un kendini beğenmiş olduğunu düşünüyorum.

- Tom didn't die in vain.
- Tom did not die in vain.

Tom boşa ölmedi.

You filled it in vain

Boş yere doldurdunuz

His efforts were in vain.

Çabaları boşunaydı.

Tom didn't die in vain.

Tom boşuna ölmedi.

You didn't die in vain.

- Boşuna ölmedin.
- Boşu boşuna ölmedin.

Tom is vain, isn't he?

Tom boş, değil mi?

Her actions were in vain.

Onun hareketleri boşunaydı.

It was all in vain!

Hepsi boşunaydı!

Every effort was in vain.

Her çaba boşa çıktı.

All help is in vain.

Bütün yardım boşuna.

He didn't die in vain.

O boş yere ölmemiş.

Tom is waiting in vain.

Tom boşuna bekliyor.

All hope is in vain.

Bütün umutlar boşuna.

All my haste was in vain.

Bütün acelemiz boşunaydı.

All their efforts were in vain.

Onların bütün çabaları boşunaydı.

Your sacrifice was not in vain.

Sizin kurban boşuna değildi.

He tried again, but in vain.

O tekrar denedi ama boşuna.

Good actions are never in vain.

İyi eylemler asla boşuna değildirler.

All my efforts were in vain.

Bütün çabalarım boşunaydı.

Your death was not in vain.

Ölümün boşuna değildi.

All your efforts were in vain.

Tüm çabaların boşunaydı.

Do you think Tom is vain?

Sence Tom kibirli mi?

All our attempts were in vain.

Tüm çabalarımız boşunaydı.

All our efforts were in vain.

Tüm çabalarımız boşunaydı.

He did not perish in vain.

O, boşuna can vermedi.

We did this work in vain.

Biz bu işi boşuna yaptık.

Olga waited for Vera in vain.

Olga, Vera'yı boşuna bekledi.

It appears I came in vain.

Boşuna gelmişim.

She tried in vain to please him.

Onu memnun etmek için boşuna çalıştı.

She tried in vain not to cry.

Ağlamamak için boş yere çabaladı.

We protested, but it was in vain.

Karşı çıktık, ama boşunaydı.

I tried in vain to open it.

Onu açmak için boşuna uğraştım.

He tried in vain to quit smoking.

Boş yere sigarayı bırakmayı denedi.

I tried in vain to convince her.

Boşuna onu ikna etmeye çalıştım.

He tried it again, but in vain.

O bunu tekrar denedi, ama boşuna.

I tried in vain to seduce her.

Onu boşuna kandırmaya çalıştım.

His sacrifice will not be in vain.

Onun fedakarlığı boşuna olmayacak.

Your son did not die in vain.

Senin oğlun boş yere ölmedi.

- John tried in vain to solve the problem.
- John tried in vain to work out the problem.

John sorunu çözmek için boşuna uğraştı.

He tried in vain to open the box.

O boş yere kutuyu açmaya çalıştı.

Dick tried in vain to solve that problem.

Dick o problemi çözmek için boşuna çalıştı.

Dick tried to solve the problem, in vain.

Dick o problemi çözmek için boşuna çalıştı.

She tried in vain to conceal her fear.

Korkusunu boşuna gizlemeye çalıştı.

I tried to persuade him, but in vain.

Onu ikna etmeye çalıştım ama boşuna.

He tried in vain to solve the problem.

O boşuna sorunu çözmeye çalıştı.

We tried in vain to cheer Tom up.

Tom'a moral vermek için boşuna uğraştık.

Tom tried in vain to hide his pain.

Tom boş yere acısını gizlemeye çalıştı.

Tom would have sacrificed his life in vain.

Tom boşuna hayatını feda ederdi.

They attempted in vain to bribe the witness.

Boş yere tanığa rüşvet vermeye yeltendiler.

At least, he did not die in vain.

En azından o boş yere ölmedi.

Sami's pursuit of his attacker was in vain.

Sami'nin, saldırganını takip etmesi boşunaydı.

Let's not occupy the hospital corridors in vain anymore

Boş yere hastane koridorlarını artık işgal etmeyelim

The boy made vain efforts to reach the shore.

Çocuk kıyıya ulaşmak için boşuna çabaladı.

He tried in vain to open the locked door.

Kilitli kapıyı açmayı boş yere denedi.

I tried to keep in with her in vain.

Ben onunla boşuna dost kalmaya çalıştım.

He tried to give up smoking but in vain.

O sigarayı bırakmaya çalıştı ama nafile.

We looked for our lost puppy, but in vain.

Bizim kayıp köpek yavrusunu aradık fakat boşuna.

It turns out that we became hopeful in vain.

Meğer boş yere ümitlenmişiz.

So many people spend their valuable time in vain.

Çok fazla insan değerli vaktini boşa harcar.

He tried to study all night, but in vain.

O bütün gece çalışmayı denedi, ama nafile.

The rebels tried in vain to sink the submarine.

Asiler boş yere denizaltıyı batırmaya çalıştılar.

He tried to make his wife happy, but in vain.

Karısını mutlu etmeye çalıştı fakat boş yere.

I tried to distract him, but it was in vain.

Dikkatini dağıtmaya çalıştım, ama boşuna oldu.

We looked for the puppy, but it was in vain.

Biz köpek yavrusunu aradık ama boşunaydı.

He endeavored to make his wife happy, but in vain.

O, karısını mutlu etmeye çalıştı ama boşuna.

We tried in vain to make him change his mind.

Boş yere onun düşüncesini değiştirmeye çalıştık.

Nothing is as expensive as what one does in vain.

Hiçbir şey birinin boşuna yaptığı şey kadar pahalı değildir.

Nothing is as beloved as what one does in vain.

Hiçbir şey birinin boşa yaptığı kadar sevilen değildir.

He tried in vain to convince them of his innocence.

O, onun masumiyeti ile ilgili onları boşuna ikna etmeye çalıştı.

How can you say that our soldiers died in vain?

Askerlerimizin boşuna öldüğünü nasıl söyleyebilirsin?

Tom did not die in vain. He died a hero.

Tom boşuna ölmedi. O bir kahramandı.

Sami searched for his children in Egypt but in vain.

Sami, Mısır'daki çocuklarını aradı ama boşunaydı.

We knocked at the door for five minutes, but in vain.

Biz beş dakika kapıyı çaldık, ama nafile.

Your sighs are in vain - I will not fulfil your fantasy.

Sizin iç geçirmeniz boşuna - Ben sizin fantezinizi yerine getirmeyeceğim.

You're asking in vain for forgiveness; your act can't be forgiven.

Sen boşuna af diliyorsun; senin hareketin affedilemez.

Your son did not die in vain. He died a hero.

Oğlunuz boşuna ölmedi. O bir kahraman olarak öldü.

- Dick tried to solve the problem, in vain.
- Dick tried in vain to solve that problem.
- Dick tried to solve that problem, but he couldn't.

Dick bu sorunu çözmeye çalıştı ama yapamadı.

He tried in vain to put an end to their heated discussion.

Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.

I tried in vain to persuade him not to smoke any more.

Ben onu bir daha sigara içmemesi için boş yere ikna etmeye çalıştım.

All the doctor's efforts were in vain and the man soon died.

Doktorun tüm çabaları boşunaydı ve adam çok geçmeden öldü.

Tom tried in vain to convince Mary to go to art school.

Tom Mary'yi sanat okuluna gitmesi için boş yere ikna etmeye çalıştı.

- Tom is vain.
- Tom is a glory seeker.
- Tom's a glory seeker.

Tom kendini beğenmiş.

If you're waiting for me to thank you, you've come in vain.

Teşekkür etmemi bekliyorsan boşuna geldin.

He tried to borrow a large sum of money from them in vain.

O boşuna onlardan büyük bir meblağ para ödünç almaya çalıştı.

He tried, in vain, to borrow a large sum of money from them.

Onlardan boşuna büyük bir miktarda ödünç para almaya çalıştı.

Your son did not die in vain. He died fighting for his country.

Senin oğlun boş yere ölmedi. O, ülkesi için savaşırken öldü.