Examples of using "Unpronounceable" in a sentence and their turkish translations:
Onun telaffuz edilemeyen bir adı vardır.
Bu planın adını okumak oldukça zor o yüzden ekranda göstereceğim.
Sağlıklı kalmanın tek yolu telaffuz edilemeyen maddelerden yapılmış bir yiyeceği yemekten kaçınmaktır.