Examples of using "Putting" in a sentence and their turkish translations:
Mary makyaj yapıyor.
- O fiyaka yapıyor.
- O hava atıyor.
Benimle dalga geçiyorsun.
Çizme giyiyorum.
Tom ayakkabısını giyiyor.
Ben çizme giyiyorum.
ormanları mümkün olduğunca eski haline getirerek,
Makineleri monte etmeyi seviyorum.
O her zaman hava atıyor.
O, kilo alıyor.
O bir ceket giyiyor.
Onlar ayakkabı giymiyorlar.
Ayağımı yere koyuyorum.
Hava atmayı bırak.
Tom kilo alıyor.
- Tom hava atıyor.
- Tom caka satıyor.
- Tom kendini fasulye gibi nimetten sayıyor.
- Tom büyüklük taslıyor.
Onu ertelemeye devam ettim.
İnsanları yere düşürmekten hoşlanıyor.
Ayakkabılarını giyiyor.
yıllardır yapmayı bildiğimiz şeyler içindi.
ve her şeyi Tanrı'ya bağlamamalarını istiyorum.
Yarayı sıcak suya tutmak.
Yarın ona katlanacağım.
Bir iş bulmayı ertelemekten vazgeç.
Çocukları yatırıyor.
Sigaramı söndürüyorum.
Aktör makyaj yapıyor.
Çocuğu yatağa yatırıyorum.
Sen hayatını tehlikeye atıyorsun.
Tom'u listeye koyuyorum.
Tom kilo alıyor.
Tom ceketini giyiyor.
Tom her zaman hava atıyor.
Tom ayakkabılarını giymeye başladı.
Kendini benim yerime koymaya çalış.
O, çocukları uyutuyor.
Beni gerçekten oyalıyorsun.
Lafı ağzıma tıktın.
- Tabağımın üzerine yemek koymayı durdur.
- Tabağımın üzerine yemek koymayı kes.
- Ona daha fazla para harcıyoruz.
- Ona daha fazla para koyuyoruz.
- Ona daha fazla para yatırıyoruz.
Bunu oraya koyduğumu hatırlamıyorum.
Ayakkabılarını giymeye başladı.
Her şeyi bir tekneye koyarak riske atmayın.
Sanırım tekrar kilo alıyorum.
Biraz yüz losyonu sürüyor.
Yeni ayakkabılarını giymeye çalıştı.
Tom çantasına eşyalarını koyuyor.
Beni uyutmak hoşunuza mı gidiyor?
Tom bir kutuya malzeme koyuyordu.
Tom çocukları yatağa yatırıyor.
Tom koşu ayakkabıları giyiyor.
Tom çocukları uyutuyor.
Seni bir tuzağa koymuyorum.
O, çantaya ne koyuyor?
Bu günlerde kilo alıyorum.
Tom son zamanlarda kilo alıyor.
Tom insanları küçümsemekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
Tom kilo alıyor, değil mi?
Tom benim her zaman kendimi tehlikeye atıyor olduğumu düşünür.
açık ten rengi üzerine bir öncelik koyması da hiç yardımcı olmuyor,
köklü çok yıllık bitkiler yerleştirerek,
O onları bir araya getirme sürecini açıkladı.
Kalemlerimi çekmecenin içine koyuyorum.
Tom, oğlunu yatağa yatırıyor.
Bebeğimi yatağa koyuyorum.
Kendini riske atmanı istemiyorum.
Bence çok fazla şeker koyuyorsun.
Beni uyutmak sizin hoşunuza gitti, değil mi?
Bu zarflara pul yapıştırırken yardıma ihtiyacım var.
Tom evini satışa çıkarıyor.
- Hey! Ayaklarını nereye koyduğuna bak, lütfen!
- Hey! Ayaklarını koyduğun yere bak, lütfen!
O hava atıyor.
Bu hükümet gerçekten eskiye dönüş yapıyor.
Veterinerim köpeğimi iğne ile öldürmemi tavsiye etti.
Tom her zaman Mary'yi eleştiriyor ve onu başkası sanıyor.
Avokadoya soya sosu dökmeyi hiç denemedim.
Tüm ağırlığımı veriyorum.
mola odasına top çukuru koyma
onu tüm Fransız askeri yönetiminden sorumlu yaptı.
Gezimizi ertelediğin için seni suçlamıyorum.
Ekmek parçaları bırakmak kaybolmalarını önledi.
Biz oyunu sahneledikten sonra oldukça yorgunduk.
O kili ateşe koyarak sertleştirdi.
Ceketimi giyiyorum. Bekle
Bütün bu malzemeyi nereye koymayı planlıyorsun?
O şişmanlıyor.
Evimi satışa çıkarmayı düşünüyorum.
Yemeğe koymadan önce yumurtayı çırp.
Tom Mary'nin içkisine bir şey koymakla suçlandı.
Onun kaba davranışına katlanma sorunum var.
Bebek çıngırağı ağzına koyuyor.
O bir bandaj koymadan önce yarayı temizledi.
Tom yakın yatmıştı, kolunu Mary'nin etrafına koymuştu.
Tom içkisine bir şey koyduğu için Mary'yi suçladı.
Evimizi satılığa çıkarmayı düşünüyoruz.
Bu, işi tersinden yapmak olurdu.
Seni tehlikeye atmaktan korktu.