Translation of "Oak" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Oak" in a sentence and their turkish translations:

Strong as an oak.

Bir meşe ağacı kadar güçlü.

She felled an oak.

O bir meşe kesti.

It's an oak tree.

Bir meşe ağacı.

The thunderbolt split the oak.

Yıldırım meşeyi ayırdı.

- The lovers engraved the oak tree with their initials.
- The couple carved their initials into the oak tree.
- The couple carved their initials in an oak tree.
- The couples carved their initials in oak trees.

Çiftler baş harflerini meşe ağaçlarına kazıdılar.

Are there oak trees on the hill?

Tepede meşe ağaçları var mı?

This table is made of good oak.

Bu masa meşeden yapılmıştır.

There are oak trees in this forest.

Bu ormanda meşe ağaçları var.

The oak tree remained standing after the storm.

Meşe ağacı fırtınadan sonra ayakta kaldı.

He cut some branches off the oak tree.

O, meşe ağacından bazı dallar kesti.

The tree you saw was an oak tree.

Gördüğün ağaç meşe.

The couple carved their initials in an oak tree.

Çift baş harflerini meşe ağacına kazıdı.

The couple carved their initials into the oak tree.

Çift meşe ağacının üzerine kendi baş harflerini kazıdı.

We have a big oak tree in our backyard.

Arka bahçemizde büyük bir meşe ağacımız var.

The old oak was almost higher than the house.

Yaşlı meşe ağacı neredeyse evden daha yüksekti.

This is Professor Oak, the director of this experiment.

Bu Prof. Oak, deneyin başkanı.

- I thought Tom would plant those flowers near the oak tree.
- I thought that Tom would plant those flowers near the oak tree.

Tom'un o çiçekleri meşe ağacının yanına dikeceğini düşünüyordum.

- I thought Tom would plant the tulips near the oak tree.
- I thought that Tom would plant the tulips near the oak tree.

Tom'un, laleleri meşe ağacının yanına dikeceğini sanıyordum.

I think this is the oldest oak tree on this island.

Sanırım bu, bu adadaki en yaşlı meşe ağacı.

Today, you can walk the grounds of Oak Park, as I did,

Bugün, Oak Park'ın arazisinde benim gibi yürüyebilirsiniz

You used to climb our oak tree when you were a kid.

Sen bir çocukken bizim meşe ağacına tırmanırdın.

The old fellow is as healthy and as strong as an oak.

Yaşlı adam bir meşe kadar sağlıklı ve güçlüdür.

Do you know how to differentiate between poison ivy and poison oak plants?

Zehirli sarmaşık ve zehirli meşe bitkiler arasındaki nasıl ayrım yapacağınızı biliyor musunuz?

Tom carved his initials on the large oak tree in front of the school.

Tom okulun önündeki büyük meşe ağacına adının baş harflerini kazıdı.

Julio is swinging in the hammock that I hung under the old oak tree.

Julio, eski meşe ağacına kurduğum salıncakta sallanıyor.

The young men of the neighborhood were collecting branches and brushwood under the oak trees.

Mahallenin gençleri meşe ağaçlarının altında dallar ve çalı çırpı topluyordu.

In the Mediterranean forests, we have many kinds of trees: oak, pine, willow, ash, elm, and others.

Akdeniz ormanlarında birçok çeşit ağacımız var: meşe, çam, söğüt, dişbudak, karaağaç ve diğerleri.

Under the shadow of the oak tree, Tom and Mary recited haiku to each other all day long.

Meşe ağacının gölgesinde, Tom ve Mary bütün gün boyunca birbirlerine haiku okudu.

I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk.

O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım.