Translation of "Mountains" in Turkish

Towering mountains,

yüksek dağların

I climb mountains.

Dağa tırmanırım.

He likes mountains.

Dağları sever.

I like climbing mountains.

Ben dağlara tırmanmayı severim.

Faith will move mountains.

- Azmin önünde dağlar duramaz.
- Azimli insan duvarı deler.

The mountains are beautiful.

Dağlar güzel.

Faith can move mountains.

İnanç dağları taşıyabilir.

I love the mountains.

Dağları seviyorum.

Belief can move mountains.

İnanç dağları kımıldatabilir.

- We are going to the mountains.
- We're going to the mountains.

Dağlara gidiyoruz.

The Semien mountains in Ethiopia.

Etiyopya'daki Simen Dağları.

I was in the mountains.

Ben dağlardaydım.

He's used to climbing mountains.

O, dağlara tırmanmaya alışkındır.

He's accustomed to climbing mountains.

Dağlara tırmanmaya alışkındır.

I like to climb mountains.

Dağlara tırmanmayı severim.

All mountains are not green.

Tüm dağlar yeşil değildir.

Let's go to the mountains.

Dağlara gidelim.

Tom loves to climb mountains.

Tom dağlara tırmanmayı sever.

Tom was in the mountains.

Tom dağlardaydı.

We drove into the mountains.

Biz dağlara doğru sürdük.

I love to climb mountains.

Dağlara tırmanmayı severim.

He loves to climb mountains.

- O, dağlara tırmanmayı seviyor.
- Dağa tırmanmayı seviyor.

She loves to climb mountains.

Dağlara tırmanmayı sever.

Mary loves to climb mountains.

Mary dağlara tırmanmayı seviyor.

We love to climb mountains.

Dağa tırmanmayı severiz.

They love to climb mountains.

Onlar dağlara tırmanmayı severler.

Fear takes molehills for mountains.

Korku dağlar için köstebek yuvaları alır.

Mountains are not necessarily green.

Dağlar mutlaka yeşil değildir.

- I like hiking in the mountains.
- I like to hike in the mountains.

Dağlarda yürüyüşü seviyorum.

He makes mountains out of molehills.

- O, pireyi deve yapar.
- Abartmayı çok sever.

Run and hide in the mountains.

Koş ve dağlarda saklan.

I like mountains better than seas.

Dağları denizlerden daha çok severim.

His airplane crashed in the mountains.

Uçağı dağlarda kaza yaptı.

I have always liked the mountains.

Ben her zaman dağları sevdim.

Tom was hiding in the mountains.

Tom dağlarda saklanıyordu.

They went skiing in the mountains.

Dağlarda kayak yapmaya gittiler.

Did they go to the mountains?

Onlar dağlara gittiler mi?

The lake is surrounded by mountains.

Göl dağlarla çevrilidir.

Missouri has both mountains and plains.

Missouri'nin hem dağları hem de ovaları vardır.

I grew up in the mountains.

Dağlarda büyüdüm.

The sun descended behind the mountains.

Güneş dağların ardında battı.

I saw a chain of mountains.

Bir sıradağ gördüm.

There is snow on the mountains.

Dağlarda kar var.

Some gazelles live in the mountains.

Bazı ceylanlar dağda yaşar.

The mountains were treacherous and steep.

Dağlar hain ve dikti.

The murderer hid in the mountains.

Katil dağlara saklandı.

Bring wool socks for the mountains.

Dağlar için yün çorap getirin.

He was hiding in the mountains.

Dağlarda saklanıyordu.

That's because the Hindu Kush Himalaya mountains --

Çünkü Hindukuş-Himalaya dağları,

As the moon sinks below the mountains...

Ay, dağların arkasında kaybolurken...

The mountains of Galicia to La Coruña.

Galiçya dağlarından La Coruña'ya götürdü.

The mountains look nicer from a distance.

Dağlar uzaktan daha hoş görünür.

The two mountains are of equal height.

İki dağ eşit yüksekliktedir.

Tom is now hiding in the mountains.

Tom şimdi dağlarda saklanıyor.

We went to the mountains to ski.

Kaymak için dağlara gittik.

He isn't back from the mountains yet.

O henüz dağlardan dönmedi.

The air is rare on high mountains.

Hava yüksek dağlarda nadirdir.

He cuts down trees in the mountains.

Dağlarda ağaçlar keser.

Look at the mountains covered with snow.

- Karlı kaplı dağlara bak.
- Karla kaplı dağlara bak.

Japan has a lot of beautiful mountains.

Japonya'nın bir sürü güzel dağları var.

My town is surrounded by tall mountains.

Kasabam yüksek dağlarla çevrilidir.

The mountains are reflected in the lake.

Dağlar gölde yansıyor.

The jagged mountains were capped with snow.

Sivri dağlar kar ile kaplandı.

The Pamir has high and beautiful mountains.

Pamir'de yüksek ve güzel dağlar vardır.

Tom isn't back from the mountains yet.

Tom henüz dağlardan dönmedi.

I prefer the mountains to the ocean.

Ben dağları okyanusa tercih ederim.

I prefer the mountains to the seashore.

Ben dağları, deniz kenarına tercih ederim.

Tom survived three days in the mountains.

Tom dağlarda üç gün kaldı.

I have a house in the mountains.

Dağlarda bir evim var.

I have a home in the mountains.

- Dağlarda bir evim var.
- Dağlarda bir eve sahibim.

I like to walk in the mountains.

Ben dağlarda yürümeyi severim.

I climb mountains because they are there.

Orada oldukları için dağlara tırmanırım.

My brother loves taking pictures of mountains.

Erkek kardeşim dağ fotoğrafları çekmeyi sever.

The mountains were all around the city.

Şehrin dört bir yanı dağlarla çevriliydi.

Flat land has no mountains or hills.

Düz arazi hiçbir dağ veya tepeye sahip değildir.

You love to climb mountains, don't you?

Sen dağlara tırmanmayı seviyorsun, değil mi?

The sun went down behind the mountains.

Güneş dağların arkasından indi.

Tom's family has house in the mountains.

Tom'un ailesinin dağlarda evi var.

I took a walk in the mountains.

Ben dağlarda bir yürüyüş yaptım.

I like to hike in the mountains.

Ben dağlarda yürümekten hoşlanırım.