Translation of "Faith" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Faith" in a sentence and their turkish translations:

Have faith.

- İnançlı ol.
- İnan.
- Biraz sabır.

Ambition and faith

Hırs ve inanç

Bravery, wonder, faith, surrender --

cesur, mucizevi, inançlı, feragatli karakterini ona hatırlatsın

Always keep the faith.

İnancını her zaman koru.

Faith will move mountains.

- Azmin önünde dağlar duramaz.
- Azimli insan duvarı deler.

Keep the faith alive!

İmanını canlı tut!

Faith can move mountains.

İnanç dağları taşıyabilir.

Does faith healing work?

Telkinle tedavi işe yarar mı?

Sami's faith was shaken.

Sami'nin inancı sarsıldı.

God tested Sami's faith.

- Allah Sami'nin imanını sınadı.
- Tanrı Sami'nin inancını test etti.

Because you have no faith

Çünkü inancınız yok

I have faith in you.

Sana güveniyorum.

Tom is a faith healer.

Tom bir inanç şifacısı.

Take a leap of faith.

Gözünü karart.

I've lost my religious faith.

Dinsel inancımı yitirdim.

Faith is certainty without evidence.

İnanç kanıt olmadan kesin olan şeydir.

We've lost faith in humanity.

Biz insanlığa olan inancımızı kaybettik.

We have faith in you.

Sana güvenimiz var.

We have faith in Tom.

Tom'a güvenimiz var.

I've lost faith in you.

Sana olan güvenimi kaybettim.

People lost faith in banks.

İnsanlar bankalara güvenini kaybettiler.

I'm losing faith in you.

Sana olan güvenimi kaybediyorum.

- I have lost faith in that doctor.
- I've lost faith in that doctor.

O doktora inancımı kaybettim.

Nazar is a very ancient faith

Nazar çok eski bir inançtır

Tom has complete faith in Mary.

Tom Mary'ye tamamen sadıktı.

He is a man of faith.

O bir inanç insanıdır.

They took a leap of faith.

Onlar gözlerini kararttı.

He belongs to the Catholic faith.

O Katolik inancına ait.

I have faith in you, Tom.

Sana inanıyorum, Tom.

I have complete faith in Tom.

Tom'a tam bir inancım var.

I have complete faith in you.

Sana inancım tam.

A prayer without faith is useless.

Bir dua, iman olmadan işe yaramaz.

Tom had a crisis of faith.

Tom'un bir inanç krizi vardı.

I have complete faith in them.

Benim onlara tam inancım var.

I have complete faith in him.

Benim ona tam inancım var.

A person without faith is frightening.

İman olmayan bir kişi ürkütücüdür.

I have faith they'll find Tom.

Tom'u bulacaklarına inancım var.

Tom did it in good faith.

Tom onu iyi niyetle yaptı.

Tom did that in good faith.

Tom bunu iyi niyetle yaptı.

Tom's faith in Mary never wavered.

Tom'un Mary'ye olan güveni hiç sarsılmadı.

Islam isn't based on blind faith.

İslam gözü kapalı imana dayanmaz.

I was filled with so much faith,

o kadar büyük bir inançla doldum ki

I have lost faith in that doctor.

O doktora inancımı kaybettim.

I have complete faith in my doctor.

Doktoruma tam bir inancım var.

Children usually have faith in their parents.

Çocukların genellikle ailelerine inancı var.

Tom has complete faith in his boss.

Tom'un, patronuna tam inancı vardır.

He has lost faith in the doctor.

O, doktora olan inancını kaybetti.

We must have faith in the president.

Başkana inanmalıyız.

I have lost faith in the doctor.

Ben doktora inancımı kaybettim.

What's the difference between faith and trust?

İnanç ve güven arasındaki fark nedir?

You don't have enough faith in yourself.

Kendinizde yeterince inancınız yok.

I have complete faith in his abilities.

Onun yeteneklerine tam bir inancım var.

He has something that I don't: faith.

O benim sahip olmadığım bir şeye sahip: inanç

Don't let me lose faith in justice.

Adalete olan inancımı kaybetmeme izin verme.

Dan had a strong faith in God.

Dan'ın Allah'a güçlü bir inancı vardı.

You should have more faith in yourself.

Kendine daha çok güvenin olmalı.

They lost faith in the existing system.

Mevcut sisteme inançlarını kaybettiler.

We haven't lost our faith in Tom.

Tom'a olan inancımızı kaybetmedik.

I find your lack of faith disturbing.

İnanç eksikliğini rahatsız edici buluyorum.

You should have more faith in yourselves.

Kendinize daha çok güvenmelisiniz.

Almost available in every faith in every society

Her toplumda her inanışta neredeyse mevcuttur

Since then, his faith has been severely shaken.

O zamandan beri onun inancı ciddi olarak sarsıldı.

Despite his weak faith, the priest blessed him.

Zayıf imanına rağmen, rahip onu kutsadı.

My faith in the next generation is increasing.

Bir sonraki nesile olan inancım artıyor.

I don't have much faith in his ability.

Onun yeteneğine çok inancım yok.

I appreciate the faith you've shown in me.

Bende gösterdiğin inancı takdir ediyorum.

Tom has a lot of faith in you.

Tom sana çok inanıyor.

I'm really confused about my faith right now.

Şimdi benim inanç konusunda gerçekten kafam karıştı.

I have a lot of faith in Tom.

Tom'a çok inancım var.

I have a lot of faith in you.

Benim sana çok inancım var.

I have a lot of faith in people.

İnsanlara karşı çok inancım var.

We put too much faith in our intuition.

Sezimize çok fazla inanç koyduk.

Layla had faith that she could help Sami.

Leyla, Sami'ye yardım edebileceğine inanmıştı.

Have faith in that and reach out to them.

Buna inanın ve onlara uzanın.

Citizens were beginning to lose faith in our promise.

Vatandaşlar sözümüze olan inançlarını yitirmeye başlıyorlardı.

In other words, he is a man of faith.

Diğer bir deyişle, o bir inanç adamı.

In this faith I wish to live and die.

Bu inançta yaşamak ve ölmek istiyorum.

People in general have faith in everything newspapers say.

İnsanlar genel olarak gazetelerin söylediği her şeye inanıyorlar.

I have a lot of faith in this project.

- Bu projeye inancım tam.
- Bu projeye çok güveniyorum.

- I think Tom has a lot of faith in Mary.
- I think that Tom has a lot of faith in Mary.

Sanırım Tom'un Mary'ye çok inancı var.

- To lose faith in God is to lose your guide.
- To lose faith in God is to lose your points of reference.

Allah'a olan inancını kaybetmek referans noktaları kaybetmektir.

He had lost all faith in his ability to succeed.

O, başarılı olmak için yeteneğine olan tüm inancını kaybetti.

Faith makes all things possible.... love makes all things easy.

İnanç her şeyi mümkün kılar....aşk her şeyi kolaylaştırır.

I have faith in each and every one of you.

Her birinize inancım var.

Science builds planes and skyscrapers, but faith brings them together.

Bilim, uçak ve gökdelenler inşa eder ama iman onları bir araya getirir.

I said, "Well, in that case, starting with a faith community

Dedim ki; "Öyleyse bir inananlar grubuyla başlamak

While maintaining a faith that he would prevail in the end.

kendi durumunun sert gerçekleriyle yüzleşti.

When reading certain comments, people can completely lose faith in humanity.

Bazı yorumları okurken, insanlar insanlığa olan inançlarını tamamen kaybedebilirler.

I have faith in your ability to do the right thing.

Doğru şeyi yapmak için yeteneğine güveniyorum.

Faith is not the beginning, but the end of all knowledge.

İnanç bir başlangıç değildir ama tüm bilinenlerin sonudur.

He will not steal my money; I have faith in him.

O, benim paramı çalmaz, ona güvenim var.

All the members but me have faith in what he says.

Benden başka bütün üyelerin onun söylediğine inancı vardı.

We have another question in our mind. Is Google in good faith?

Kafamızda diğer bir soru var.Google iyi niyetli mi?

The head of the government must inspire the faith of the people.

Hükümet başkanı, halka inanç telkin etmeli.

- Never lose faith in yourself. You can do everything you want to do.
- Don't ever lose the faith in yourself... You can do everything you want to do.

- Kendinize olan güveni asla kaybetmeyin. Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.
- İçinizdeki inancı asla kaybetmeyin... Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.

Even if faith were a placebo, I would rather have it than not.

- İnanç bir plasebo olsa bile, ona sahip olmayı olmamaya tercih ederim.
- İman bir avuntu da olsa, ona sahip olmayı olmamaya yeğlerim.

But his blind faith in the Emperor did not survive Russia… henceforth, he’d fight

Ancak İmparator'a olan körü körüne inancı Rusya'dan sağ çıkamadı ... bundan sonra

Faith lets you try the impossible. Doubt, however, deters you even from the possible.

İnanç, imkansızı denemenize izin verir. Ancak şüphe, sizi mümkün olandan bile alıkoyar.

Unlike his sister, he has retained the religious faith his parents brought him up in.

Kız kardeşinin aksine, o, ebeveynlerinin ona verdiği dini inancı korudu.