Examples of using "Faith" in a sentence and their turkish translations:
- İnançlı ol.
- İnan.
- Biraz sabır.
Hırs ve inanç
cesur, mucizevi, inançlı, feragatli karakterini ona hatırlatsın
İnancını her zaman koru.
- Azmin önünde dağlar duramaz.
- Azimli insan duvarı deler.
İmanını canlı tut!
İnanç dağları taşıyabilir.
Telkinle tedavi işe yarar mı?
Sami'nin inancı sarsıldı.
- Allah Sami'nin imanını sınadı.
- Tanrı Sami'nin inancını test etti.
Çünkü inancınız yok
Sana güveniyorum.
Tom bir inanç şifacısı.
Gözünü karart.
Dinsel inancımı yitirdim.
İnanç kanıt olmadan kesin olan şeydir.
Biz insanlığa olan inancımızı kaybettik.
Sana güvenimiz var.
Tom'a güvenimiz var.
Sana olan güvenimi kaybettim.
İnsanlar bankalara güvenini kaybettiler.
Sana olan güvenimi kaybediyorum.
O doktora inancımı kaybettim.
Nazar çok eski bir inançtır
Tom Mary'ye tamamen sadıktı.
O bir inanç insanıdır.
Onlar gözlerini kararttı.
O Katolik inancına ait.
Sana inanıyorum, Tom.
Tom'a tam bir inancım var.
Sana inancım tam.
Bir dua, iman olmadan işe yaramaz.
Tom'un bir inanç krizi vardı.
Benim onlara tam inancım var.
Benim ona tam inancım var.
İman olmayan bir kişi ürkütücüdür.
Tom'u bulacaklarına inancım var.
Tom onu iyi niyetle yaptı.
Tom bunu iyi niyetle yaptı.
Tom'un Mary'ye olan güveni hiç sarsılmadı.
İslam gözü kapalı imana dayanmaz.
o kadar büyük bir inançla doldum ki
O doktora inancımı kaybettim.
Doktoruma tam bir inancım var.
Çocukların genellikle ailelerine inancı var.
Tom'un, patronuna tam inancı vardır.
O, doktora olan inancını kaybetti.
Başkana inanmalıyız.
Ben doktora inancımı kaybettim.
İnanç ve güven arasındaki fark nedir?
Kendinizde yeterince inancınız yok.
Onun yeteneklerine tam bir inancım var.
O benim sahip olmadığım bir şeye sahip: inanç
Adalete olan inancımı kaybetmeme izin verme.
Dan'ın Allah'a güçlü bir inancı vardı.
Kendine daha çok güvenin olmalı.
Mevcut sisteme inançlarını kaybettiler.
Tom'a olan inancımızı kaybetmedik.
İnanç eksikliğini rahatsız edici buluyorum.
Kendinize daha çok güvenmelisiniz.
Her toplumda her inanışta neredeyse mevcuttur
O zamandan beri onun inancı ciddi olarak sarsıldı.
Zayıf imanına rağmen, rahip onu kutsadı.
Bir sonraki nesile olan inancım artıyor.
Onun yeteneğine çok inancım yok.
Bende gösterdiğin inancı takdir ediyorum.
Tom sana çok inanıyor.
Şimdi benim inanç konusunda gerçekten kafam karıştı.
Tom'a çok inancım var.
Benim sana çok inancım var.
İnsanlara karşı çok inancım var.
Sezimize çok fazla inanç koyduk.
Leyla, Sami'ye yardım edebileceğine inanmıştı.
Buna inanın ve onlara uzanın.
Vatandaşlar sözümüze olan inançlarını yitirmeye başlıyorlardı.
Diğer bir deyişle, o bir inanç adamı.
Bu inançta yaşamak ve ölmek istiyorum.
İnsanlar genel olarak gazetelerin söylediği her şeye inanıyorlar.
- Bu projeye inancım tam.
- Bu projeye çok güveniyorum.
Sanırım Tom'un Mary'ye çok inancı var.
Allah'a olan inancını kaybetmek referans noktaları kaybetmektir.
O, başarılı olmak için yeteneğine olan tüm inancını kaybetti.
İnanç her şeyi mümkün kılar....aşk her şeyi kolaylaştırır.
Her birinize inancım var.
Bilim, uçak ve gökdelenler inşa eder ama iman onları bir araya getirir.
Dedim ki; "Öyleyse bir inananlar grubuyla başlamak
kendi durumunun sert gerçekleriyle yüzleşti.
Bazı yorumları okurken, insanlar insanlığa olan inançlarını tamamen kaybedebilirler.
Doğru şeyi yapmak için yeteneğine güveniyorum.
İnanç bir başlangıç değildir ama tüm bilinenlerin sonudur.
O, benim paramı çalmaz, ona güvenim var.
Benden başka bütün üyelerin onun söylediğine inancı vardı.
Kafamızda diğer bir soru var.Google iyi niyetli mi?
Hükümet başkanı, halka inanç telkin etmeli.
- Kendinize olan güveni asla kaybetmeyin. Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.
- İçinizdeki inancı asla kaybetmeyin... Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.
- İnanç bir plasebo olsa bile, ona sahip olmayı olmamaya tercih ederim.
- İman bir avuntu da olsa, ona sahip olmayı olmamaya yeğlerim.
Ancak İmparator'a olan körü körüne inancı Rusya'dan sağ çıkamadı ... bundan sonra
İnanç, imkansızı denemenize izin verir. Ancak şüphe, sizi mümkün olandan bile alıkoyar.
Kız kardeşinin aksine, o, ebeveynlerinin ona verdiği dini inancı korudu.